sabah, görme alanı çektirmek için randevu saatine yetişmek telaşı
görme alanı çektirmek dediğin, çeneni ve alnını küre biçimli bir nesnenin oyuk ön kısmına dayayıp, içerideki hap kadar bir odak noktasının etrafında çakan minnacık yıldızları görmeye çalışmak ve gördüğün her seferinde eline tutuşturulan butona basmak demek
sıkıntılı işlem, her bir göz için yirmi dakika filan sürüyor
daha önceki seferlerden birinde, sıkıntıdan içim geçmiş, uyuklamışım
o derecede sıkıcı
dolmuşa atlayıp kadıköy'e gidiyorum
karşıya geçmeden önce, söz verdiğim bir kitabı postalamak istiyorum
kırtasiyeye girip zarf alıyorum, postaneye gidip gönderiyorum
koşa koşa kabataş motoruna yetişiyorum, binip yerime oturmamla zıplayıp kendimi kalkmak üzere olan motordan dışarı atmam bir oluyor, elime tutuşturdukları içinde görme alanı sonucu olan dosyayı unutmuşum
postanede değildi, sanırım
kırtasiyede olmalı, evet orada
bu defa kalkmak üzere olan karaköy vapuruna yetişiyorum
öğleden sonra iki ayrı bankada işim var
birincisinde nispeten az, ikincisinde tam bir saat bekliyorum
burnumdan solumak tam bu işte, çaresiz
ofise dönerken akşamüstü kahvesi için sözleştiğim arkadaşımı arayıp, biraz erteler miyiz diyorum
heyhat erteleme de yetmeyecek, ofiste hem misafir var, hem iş var
derken, herşeyi durduran bir şey oluyor, binamızı sarsan bir patlama
nerede, çok yakında olmalı
endişe, telaş, merak, haber alma arzusu, sevdiklerimiz nerede kaygısı
toparlanıp, evlerimize doğru yola çıkıyoruz, teker teker
sığınak bildiğimiz yuvalara
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoşgeldiniz!