Kaç gündür lodos var İstanbul'da.
Başağrısı en hafif etkisi, vücutta şişlik mi dersin, uykusuzluk mu başka bir dolu etkisi daha var üzerimizde.
Yine de çok şikayetçi değilim, lodos esince havadaki tozu nemi silip süpürdüğü için pırıl pırıl oluyor gökyüzü. Bulut olsa bile araları açık ve berrak mavi...
Öyle olunca da gün batımları seyrine doyum olmaz hale geliyor ki, geçen hafta bir gün arayla iki nefis günbatımı seyrettim.
Birincisinde yeni yıl ajandası almaya diye bahane yaratıp, akşamüstü yürüyüşüne çıkmıştım. Havadaki ışığı ve yansımasını görünce, bu akşam güzel batacak güneş, dedim içimden. Kitapçıda biraz fazla oyalanmışım, dışarı çıktığımda "eyvah, ben sahile inene dek kaybolacak" endişesine kapıldım. Hemen koşturdum, tam sahile ulaştığımda yol kenarında duran iki damperli kamyonun -aslında kapattığı manzaranın- arasından güneşi kıpkızıl görünce bir rahat nefes aldım.
Sonra deniz kenarında durdum ve esen sert rüzgâra aldırmadan güneşin denize kavuşmasını izledim. Güneşi gönderdikten sonra burnumun ucunun donduğunu hissedip, yakındaki bir cafeye seyirttim ve kendime bir sıcak çikolata ısmarladım.
Ehh! İyilik sağlık tabii...
Dünkü günbatımı, sabahki koyu karanlık bulutlu hava ve sonrasındaki deli deli yağan yağmurdan sonra tam bir sürpriz armağandı.
Yine havadaki ışık çok çekiciydi.
Bu defa deniz kenarına tam zamanında indim. Bulutlara yansıyan ışığı seyrettim, dalgaların sesini dinledim. Keyfim gıcır halde eve döndüm.
İki haftadır annem fizik tedavi oluyor; dizler, bel elden geçiyor.
Onu getirip götürürken, hava müsaade ettiğinde parkta oturuyoruz.
Apartmanın bahçesindeki ortancalar, bu sene bu mevsime dek capcanlı durdular. Bugün dönerken, annem, "şunlardan bana bir demet toplarsan vazoya koyarım" dedi. Bir demet de bizim ev için topladım.
Bir de ne göreyim? Bizim ortancalar havanın yumuşaklığına aldanıp, yeniden tomurcuk vermek niyetinde. Yazık, biraz soğuk hava gelince tümü aldanacak. Elim değmişken, bahçe makası yanımdayken tüm ortancaları budadım bir güzel.
Umarım, aldanıp açmazlar kış ortasında.
Deniz yanmış resmen, şahane...
YanıtlaSilBu ara Marmaris ve Mersin'deki lise arkadaşlarım da bana şahane gün doğumları yolluyorlar, o kadar erken nasıl kalkıyorlar anlamıyorum :)))
Günbatımı Moda tarafından daha iyi görünür sanırdım, sahilden pek göremiyorum ben. İyice Bostancı'ya doğru gitmeli sanırım. Bir de kışın verdiği etki mi var acaba ?
YanıtlaSilAldanan çiçek çok bu sene. Bugün Göztepe'de de ağaçlar iyice çiçeklenmişti. Gerçi erguvanlar ve leylakların sonbaharda da açtığını öğreniyorum bir kaç senedir. Aldanmak mı yoksa normal seyri mi çiçeklerin bilemiyorum ama her sene tekrarladığına göre normal seyirleri diye düşünüyorum. Bir yandan da bol bol begonvil var hala aralık ortasında. Seviyorum İstanbul'un sonbaharını...
Leylakcığım,
YanıtlaSilDeniz ayrı, gök ayrı güzeldi. :)
Sabah renklerine gelince, aslında o kadar da erken kalkmaya gerek yok sanırım. Saatler çakıldığından beri hava 07:30'da henüz karanlık oluyor, şimdi baktım da bugün güneşin doğumu resmi olarak 08:20 imiş. Nedir bu yahu!?
Işıncığım,
YanıtlaSilHaklısın mevsim kış olunca güneşin battığı yer biraz kaydı haliyle. Yazın Caddebostan'da daha güzel seyir var, şimdilerde Suadiye günbatımının en güzelini görüyor.
Çoğu baharda açan ağaç, hava sonbaharda önce hava soğuyup sonra pastırma yazında biraz ılınınca aldanıp çiçeklenirdi, ben de gözledim bunu. Fakat bu sene bitmeyen sonbahar yapmışlar gibi oldu; azıcık soğuyor hava sonra azimle sonbahar havası sürüyor. Bakalım, kış ne yapacak? :)
Senin gözünden ve kaleminden İstanbul nasıl güzel daha evvel söylemiştim değil mi😘
YanıtlaSilSevdacığım,
YanıtlaSilGeç bir teşekkür oldu ama olsun, teşekkür ederim. İstanbul'u halen seviyorum galiba, o nedenle severek anlatıyorum. :)