Perşembe, Mayıs 20, 2021

BİR KARADENİZ YOLCULUĞU


Müzik meydan okumasından nerelere geldik...
Dün Her Güne Üç Güzel Şey'de paylaştığım yolculuk müziği bende bir anı kutusunun açılmasına neden oldu. 
Aradım,  Eski Bir Defterden birşeyler buldum ve  yazdım. Aralara, bugünden bazı notlar ekleyerek.

29 Temmuz 2000, Cumartesi
Sabah 10'da yola çıktık, Bolu ve Gerede'den sonra Samsun yoluna saptık. Osmancık, Tosya derken Kızılırmak boylarından geçerek saat 19'da Samsun'a vardık. Büyük Samsun Oteli'ne yerleştik. Hava çok sıcak ve nemli. Havuz başında düğün var, yemeğimizi yedik ve fazla oyalanmadan uyuduk.

1978'de Samsun'dan İstanbul'a son gidişimde, bu yol şehirlerarası ulaşıma açılmamıştı. Samsun'da yaşadığımız dört yıl boyunca  Çorum, Ankara üzerinden İstanbul'a gider gelirdik. Otobüse akşamüstü binice, ertesi sabah geç vakit menzile ulaşılırdı, yolculuk onaltı saat sürerdi diye kalmış aklımda. 

30 Temmuz 2000, Pazar
Kahvaltıdan sonra Samsun'u gezmeye çıktık. İlk hedef eski evimizi A.'ya ve çocuklara göstermek. Fakat, Samsun çok büyümüş, apartman  lisemin karşısında olmasa bulamazdım, kolay değil aradan 22 sene geçmiş.
Öğleden sonra Atakum tarafına gittik, denize girdik, Körfez'de pide yedik, Akşam Fuar'a gittik, biraz dolaştık.

1974-1978 yılları arasında babamın görevi nedeniyle, Samsun'da yaşamıştık. 
O zamanlar  Atakum bölgesindeki uzun sahilde yan yana kurum kampları ve yazlık evler vardı. Bölgenin adı eskiden Matasyon imiş, biz orada iken eski adıyla  anılmaya devam ederdi. Yaz aylarında daha çok kurum kamplarından sanırım çoğunlukla DSİ Kampından denize girerdik. 
Yaz akşamlarındaki en büyük eğlencemiz, Fuar'da gezmeye gitmekti.

31 Temmuz 2000, Pazartesi
Sabah Trabzon'a doğru çıktık, bütün gün yol sürdü. Akşam ana cadde üzerindeki otelimize yerleştik. Sahilde bir lokantada Akçaabat köftesi yedik. Burada da hava çok sıcak ve nemli, yine.





1 Ağustos 2000, Salı
Kahvaltıdan sonra şehri ve Atatürk Evini gezdik ve Sümela'ya doğru yola çıktık. Manastır patikası denen bölgede, önce sis bastırdı, sonra yağmur başladı, ardından trafik hareket etmez oldu. Meğer, bir yolcu otobüsü uçuruma doğru kaymış, o nedenle yol bitti! Sümela'yı göremedik, tekrar aşağıya indik, vadi içinde su kenarında yemek yedik. Ardından Rize'ye doğru devam ettik. Ünlü Fırtına vadisinden geçip Ayder yaylasına vardık.
Yaylada Kuşpuni Pansiyona yerleştik.

Trabzon'a yıllar yıllar sonra bir kez daha gitmek kısmet oldu. İki sene önce Kaptan Gündüz Aybay belgeseli'nin KTÜ Denizcilik fakültesindeki gösterimine yapımcımız Elif hanım ile birlikte katıldık. 
İki gün bir  gece bizi üniversitede misafir ettiler, gezdirdiler. Yıllar sonra tekrar Atatürk Evi'ne ve Ayasofya'ya gittim, ne kadar büyümüş ve değişmiş Trabzon, inanamadım.

2 Ağustos 2000, Çarşamba
Yaylaya çıkınca hava serinledi, yağmur yağıyor. yemeklerimizi pansiyonda yiyoruz, Kahvaltıda muhlama vardı, akşam yemeğinde tereyağında pişmiş benekli alabalık ve mısır ekmeği yedik, hepsi nefisti. 
Çevre çok güzel, Kavron yaylasına çıkmaya çalıştık, yolun belirli bir yüksekliğinden sonra araba yolu bitti sanki, arazi aracı lazım dediler, ya da Kartal arabalar filan çıkarmış. 
Öyle huzurlu bir yer ve uykularım öyle derin ki, rüya görmeye başladım.

İşte, o gün bu gündür Ayder'e tekrar gitmek, Karadeniz yaylalarını gezmek hayallerimi süsler. Kaç defa teşebbüs ettiysem, hep başka bir şey çıktı. Bir türlü kısmet olmayan hayallerden biri. 



3 Ağustos 2000, Perşembe
Sabah yine yağmur yağıyor,  ama hava öyle güzel ki, derin derin nefesler alıyoruz. Kahvaltı tadı damakta kalan türden yine, sonrasında Hopa'ya doğru yola çıkıyoruz. Aşağıda yağmur bitti, kuvvetli rüzgar var. Sarp sınırına kadar gittik, buradaydık fotoğraflarımızı çektik, sonra dönüşe geçtik. Akşam Giresun'a gelebildik, otele yerleştik. Gece çok şiddetli yağmur yağdı. 

4 Ağustos 2000, Cuma
Bugünkü yolumuz Sinop'a kadar. Öğlende Samsun'dan geçerken yine Körfez'de pide yedik. 
Sinop'a ulaştığımızda arayıp tarayıp, biraz tereddütle de olsa deniz kenarındaki Kumsal Motel'de karar kılıyoruz.  Sonunda fırtına ve yağmur dindi, hava sakinleşti.

5 Ağustos 2000, Cumartesi
Bir haftadır yoldayız, yorulmuşuz. Bugün dinlenme ve deniz günü. Sabahtan motelin önündeki plaja indik, denize girdik, okuduk, uyuduk, çocuklar plajda arkadaş buldular, oyun oynadılar.
Sinop, A'nın dedesinin memleketi, çocukların atasının. O nedenle görmek istemiştik, ancak çocuklar yoruldular. Daha çok arabayla dolaşıyoruz Sinop'ta.

6 Ağustos 2000, Pazar
Bugün eve dönüyoruz. Sinop'tan çıktıktan sonra, İnebolu, Kastamonu arasında yolda lezzetli bir yemek yedik. Sonra Karabük üzerinden Safranbolu'ya ulaşıp, kasabada küçük bir tur attık.  Oradan otoyola girdik ve çıkışımızdan oniki saat sonra evimize ulaştık.
Yorgunuz ancak, çocuklar mutlu ve hepimiz keyifliyiz.



Fotoğrafları eski bilgisayarda derin bir sondaj yaparak şans eseri buldum. Muhtemelen eski albümleri kutuları ortaya  döksem, dahasını da bulurdum. 
Çok tatlı anıları olan bu yolculuk, aslında hayatımın en fırtınalı yılının tam ortasına denk düşmüştü. Biraz da pandoranın kutusunu açmak endişesiyle fotoğraf kutularını boş verdim, bulduğumla yetineyim dedim.
O sene oğlum sekiz olmak üzereydi, kızım üç yaşını biraz geçmişti.  O kadar küçük ve o kadar tatlılar ki!  

19 yorum:

  1. Çok güzel ya, hele çocuklar, ikisinin de yanaklarından makas alasım geldi. Biz gittiğimizde de oğlum senin oğlun kadardı. Bizimki daha jet bir tur olmuştu. Ankara'dan çıkıp Samsun'a gitmiş orada bir arkadaşı aramış bulamamış, biraz gezinip devam etmişti. Ordu ve Giresun'da ufak bir tur, Trabzon'da Atatürk Müzesi falan gezip Vakfıkebir'de yemek yedik diye hatırlıyorum. Belki Samsun'da yattık aklımda net değil onca yıldan sonra. Yalnız Karadeniz pidesini henüz bilmediğimiz için kömürde piliç söyledik, sadece oğlum pide istedi, tadına bakınca tavuğu bırakıp biz de pideye yumulduk. Bilmeden Vakfıkebirin en iyi pidecisine girmişiz meğer :) Sonra da Beşikdüzü'nde arkadaşta misafir olduk. Sizi köye götürecem dedi, arabaya bindik, 5 dakika sonra indik, beğer sahilde olmayan yerlere köy derlermiş orada. Yemyeşil bir fındık bahçesi içinde bir ev hatırlıyorum. Annesiğilin eviymiş, hamsi köftesi ikram ettiler, çaktırmadım ama nefret etmiştim. Zira hamsi mevsimi değildi, muhtemel ki kurutulmuş hamsiydi :)Hep kıyıdan gittiğimizi veyerleşim yerlerinin birbirini takip ettiğini hatırlıyorum. 35 yıl neredeyse aklımda net kalmamış. Yağmurdan biz de ne yaylalara çıkabildik, ne Sümela'ya gidebildik. Hep aklımda bu kez turla gitmek, tabii sayın pandemi biterse. Rize'ye giden yolun şahane olduğunu hatırlıyorum. Dönüşte Amasya'yı gezmiştik. O pislik içindeki motel de Havza'daydı şimdi hatırladım :))) Sonra arkadaşlarla bir Batı Karadeniz yapmıştık, o süperdi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Leylakcığım,
      Yanaktan makas alabilirsin tabii ki, o yaştaki çocukların yanağı zaten öpüp sevmeliktir. ve fakat, bu yaşlarında o makas alma olayı nasıl olur, bilemedim. :)))

      Çocuklar bebeklikten çıkıp, yolculuk arkadaşı olabildiklerinde yaptığımız seyahatler çok keyifliydi. Müzik dinleyip, oyunlar oynayıp, bazen arka koltuktaki küçük kavgaları, küsmeleri barıştırıp yollar giderdik. :)

      Sizin Karadeniz yolculuğu da çok keyifli olmuş, bunca sene sonra bile anısı saklı.
      Umarım pandemi şeysi bittiğinde gidebileceğimiz ilk yerlerden birisi de Doğu Karadeniz yaylaları olur. :)

      Sil
  2. Ya vallahi içimden geçirmiştim keşke daha uzun yazsaymış, gidemediğimiz şu günlerde hem mekanda hem zamanda yolculuğa çıkarsaymış bizi diye :)
    21 yıl önce demek.... O yıl ben de ilk defa en yakın arkadaşımla interrail yapmıştım :) şimdi bakınca küçücük iki kız çocuğu, o zaman kendimizi kocaman sanardık. kızım 7 yaşında, oğlum 4 şu an :)) bir duygu dalgası yaşadım, umarım ben de görebilirim onların 20 yıl sonraki hallerini!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili C.'ciğim,
      Hiç şüphesiz göreceksin çocuklarının senin boyunu geçtikleri, kocaman birer yetişkin oldukları zamanları. Öyle çabuk akıp gidiyor ki o günler, göz açıp kapayana kadar dedikleri gibi. :)
      Bu kadar uzak geçmişi ancak bu kadar uzun yazabildim, baksana şimdi ikisi de üniversite mezunu iş güç sahibi insanlar oldu, çocuklar. Darısı başına. :)

      Sil
    2. Amin! :)
      İşte yola çıktınız siz de, en güzeli. :)

      Sil
  3. ne güzeldir böyle arabayla yapılan yolculuklar, ne güzel gezmişsiniz :) son zamanlardaki hayalim, bir çok kişide olduğu gibi, karavan alıp türkiye hatta avrupa turuna çıkmak. gerçi bu benim (hatta babamla ikimizin) hayaliydi...ne diyelim, kısmet :)
    fotoğraflara memleketim, memleketim diyerek baktım...ne güzel bir şehir ne korkunç bir şekilde değiştirildi...çok üzülüyorum...

    bir de çocuklar ne minnoşlar ya...hele çiçek kız. sarılıp öpüp yoğurasım geldi onu :) bu arada son söz: yıllar sana yaramış şeker arkadaşım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ya, bizim yolculuk anılarımız hep keyiflidir. A. de ben de, hedefe kitlenen, menzile ulaşma meraklısı insanlardan değildik, yolculuğun kendisi eğlenceydi. Pikniğe gider gibi piknik sepetiyle yola çıkar, ilgimizi çeken her kahverengi tabelanın yoluna dalardık.
      Çocuklar da mızmız olmadı hiç bir zaman, güzel gezdik. :)
      Karavanla gezmek güzel olur diye düşünüyorum, umarım A.Beyciğimle gezersiniz bol bol. :)

      Çocuklar evet, çok tatlı yaşlarındalar. :)
      Bana gelince, dediğim gibi hayatın ilk "perfect storm"una yakalanmışım, batacak mıyım, çıkacak mıyım, dümeni nasıl tutacağım bilemiyorum. Epey uğraştım, üç dört sene sonra ancak düze çıkabildim.
      Hayat tecrübesi dedikleri ne ise, zorlanmadan kolayına ulaşılmıyor. :)

      Sil
    2. faz farkıyla yaşadığımız zor zamanlar...bazen uzaktan o zamanki kendime baktığımda "yazık" diyorum, "çırpınıyor resmen. birden çok cephede hem de" :(

      şimdi yazdığını okuyunca da benzer bir his geldi. sarılırım sıkı sıkı o zamanki ekmekçikız'a. sırtına pıt pıt yapıp "geçecek bu günler de. düzlüğe çıkacaksın" derim. canımsın

      Sil
    3. Tam olarak öyle, "çırpınıyor resmen, birden çok cephede hem de", ama geçti çok şükür, içinden büyüyerek çıktık sonunda. :)
      Buradaki kıskanmasın da, ben de uzaktaki Şuleme sarılırım, aynen. :)

      Sil
    4. ha işte o zamanki çırpınanlara ben de 20 sene arayla katılabilir miyim güzel bayanlar. bari sizi okuya okuya bir şey öğrensem iki satır arasında :/

      Sil
    5. Katılırsın tabii ki, hiç şüphem yok, sende o potansiyeli görüyorum. :))
      Bizi okumakla ne kadar olur onu bilemiyorum, herkes kendi tecrübesini yaşıyor ne de olsa.
      Fakat, şunu kesinlikle söylemeliyim ki, o çalkantı içindeyken biri bana "on sene sonra bütün bunları gülerek anlatacaksın" dese, muhtemelen inanmazdım, ama, belki biraz daha az üzülürdüm.
      Şimdi ben söylemiş olayım, her şey geçiyor. :)

      Sil
    6. sevgili C., Bülent Ortaçgil senin için söylüyor, bak dinle: "Her şey olur
      Her şey büyür
      Her şey geçer
      Hayat kalır" :)

      Ekmekçimin dediği gibi işte, geçecek bugünler, gülerek bakacaksın geriye. Kendine çok yüklenme. Bir de herkesin yükünü üstlenme olur mu? sarılır, "geçecek" derim, inanarak :)

      Sil
  4. Bizim de hep arabayla böyle gezme hayalimiz vardır ama hayalde kalır,turla olur ancak. Karadeniz sahilleri görülesi yerlerden,çok güzel bir gezi olmuş, gitmiş gibi oldum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Karadeniz defalarca gezilip görülesi bir bölge. Şöyle keyfini çıkararak gezmek hep hayalimdedir Mehtapcığım. :)
      Arabayla çıkıp gezin bence, uzun yol keyfi başka. :)

      Sil
  5. Selam fotoğraflar eski anıların bazıları eski bazıları yeni. Ağustos ayının başında geçen yıl Sinop'tayım. Aynı tarihlerde bilseydim. Dize Sinop ile ilgili ayrıntılı bilgi verirdim. Beğendiniz mi Sinop'u. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Parıldayan Çiçek,
      Fotoğraflar ve 2000 yılında yapılan yolculuk anılardan çıktı, aralara bugünden bazı notlar serpiştirdim.
      Dolayısıyla Sinop'taki kalışımız da 2000 yılına ait. Bir daha Sinop'a yolumuz düşerse, ararım mutlaka. :)
      Sevgiler.

      Sil
  6. Ne güzel bir seyahat olmuş. "En fırtınalı yılın" ortasında olsa bile... Hayat böyle bir şey işte. Benim de hayatımda bir yıl var ki o zamanın fotoğraflarına zar zor bakabiliyorum. Kendimi telkin etmekten bir hâl oluyorum:)
    Bu arada, bir yayla tatilini çok istiyorum. Daha önce deneyimlemediğimiz bir şey.
    Çocuklar kocaman olmuş ama yine de size hep beraber nice keyifli seyahatler dilerim. Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Sezer,
      Güzel bir seyahatti, fırtınanın ortasında sakin bir liman gibiydi. :)
      Çocuklarla başka güzel seyahatlerimiz epey çoktur, gerçi en son birlikte tatilimiz iki sene önceydi, ama kısa da olsa, bir tanesiyle de olsa, onlarla gezmek dinlenmek hep keyifli oluyor.
      Karadeniz yaylaları gezisi sanırım dinlenme tatilinden daha çok yürümesi, yorulması bol cinsten olmalı. O iki günlük halinin bile tadı damağımda yıllardır. :)

      Sil

Hoşgeldiniz!