Çarşamba, Nisan 26, 2023

PRAG'DA ZAMAN

Sen onca zaman sonra yurt dışına çık, güzelim bir şehre git, dört günü çocuklarınla geze dolaşa geçir, sonra yazı yazmakta zorlan, gülerler insana...
Belki araya zaman girdikçe anıların farklı şekilde demlenmesinden, belki henüz tam oturmayanlar olmasından, belki de yazdıkça hatırlanacakların belirginleşecek  olmasından, bilemiyorum.
Hani derler ya, yediğin içtiğin senin olsun, gezdiğin gördüğünü anlat. Burada tersten bir yol bulmaya çalışacağım, yediğimi içtiğimi anlatırken gezdiğim gördüğüm de yazıya geçecek, umudundayım.

Efendim, durduk yerde aman da bir Prag'a gideyim demiş değilim, önden oğlum ve gelinim gittiler Çekyanın başkentine. Oğlum, bir teknoloji enstitüsünde mesleğine uygun ve memlekette bulamadığı işi buldu, hadi mi hadi dediler gençler ve çalışmaya gittiler. Çalışmak ana başlığı, beraberinde orada bir hayat kurmak, ev bulmak, yerleşmek gibi alt başlıkları da içeriyor. İki senedir Belçika'da lisansüstü çalışma yapan kızımın yaşadığı biraz daha öğrenci usulüydü, Çekya ayağı o durumdan farklı.

Yakın zaman önce çocuklarla görüntülü konuşma yaparken, kızımın doğum gününün yaklaştığı, o sırada paskalya tatili olacağı, nerede buluşsalar da görüşseler konuşuluyordu. Kızım abisini görmeye gitmeye karar verdi, sonra hepsi birden bana "sen de gelsene " dediler. Anneme, kardeşime danışıp olurlarını aldıktan sonra bilet baktım ve bir de baktım hayaller gerçekleşme yoluna girmiş.



Yolculuk günü, kızımın uçağı benim uçağa binişimden az önce Prag'a kondu. Akşamüstüne doğru Prag'a ulaşıp, çabucak pasaport ve gümrükten geçtikten sonra o sırada havaalanına doğru yolda olan kızlarımı bekledim. Onlar gelene dek makineden otobüs ve metro biletini aldım, biraz para bozdurdum.
Gelinim gelince anlaşıldı ki havaalanı döviz bürosu oldukça düşük kurdan işlem yapmış, C. yavrum duruma el koydu, hemen çek kronlarını iade ettik, euroya döndük.
Konuşa söyleşe toplu ulaşımla eve varmamız, aktarma vs dahil bir saat bile sürmedi. Evde bavul açıldı, memleketten gelen çoğunluğu yiyecek olan bavul içindekiler ortaya çıktı. Hemen anne yapımı pide ele alındı,  tahin ve zeytin eşliğinde mideye indirilmeye başladı. Az sonra işinden gelen oğlum da mutfak şenliğine katıldı.
Derken akşam oldu, yemek vakti geldi (hava şimdiden bizdekinden daha geç kararıyor) mahalledeki biracılardan birine gitmeye karar verildi. O gün hava yağmurlu ve oldukça soğuktu. Dışarıdaki yerler yağmur nedeniyle ıslaktı, ahali içeriye sığınmıştı. Sonunda küçük bir masa boşaldı, biralarımızla sığıştık ve atıştırmalık yiyecek siparişi verdik.
Çeklerin biraları Avrupa'da  pek biliniyor ve seviliyor. Mahalle içindeki çoğu yer kendi ürettiği taze biraları satıyor. Bizim gittiğimiz de böyle bir yerdi, tahminimce güzel havalarda bahçedeki sıralar ve masalar dolu olur.


Ertesi sabah toparlanıp dışarı çıktık, şehrin içinden geçen ünlü Vlata nehri kıyısında kurulan bir üretici pazarına gittik. Amacımız, oradaki taze yiyeceklerden tatmak, o arada kahvaltı, öğlen yemeği ne denk gelirse o öğüne saymaktı. Hava buz gibiydi, soğuk içe işliyordu. İlk turda ekmek üzeri sandviç türü şeylerle karnımızı doyurduk. Bir saatin sonunda biraz ısınıp bir kahve içmeye sokak içinde bir kafeye gittik. Biraz ısındıktan sonra tekrar pazara gittik, bir iki tur daha attık, tatlılara, kuru etlere, sosislere bazen sadece baktık bazen tadına da baktık.



Pazar yerini turlamamız bitince Karluv Most / Karl Köprüsü / Charles Bridge 'e doğru yola çıktık. Nehre bakarak, etraftaki güzelim binaları seyrederek, şehrin en önemli cazibe merkezine geldik. Kalabalığı tanımlamak için şunu söyleyebilirim, tatil nedeniyle şehirde bulunan tüm turistler oradaydı sanırım.
O kadar yürüyünce ve biraz da soğuk nedeniyle yeniden mola vermemiz gerekti. Önce nehir manzaralı bir yerde bira içelim niyetindeydik, kısa sürede buraların aynen bizdeki gibi turist kazığı olduğunu, oysa arka sokakta otantik ve uygun fiyatlı yerler olduğunu anladık. 
Mala Strana'daki Roesel craft beerdeki lezzetli bira da tam olarak böyleydi.

Sonunda eve döndüğümüzde, hepimiz evin bir köşesinde yorgunluk atmaya çalışır durumdaydık. Oysa, gün henüz bitmemişti önümüzde uzun bir akşam olacaktı. Önce doğum günü kutlaması için  bir Çek yemekleri restoranına (Parlament) sonra da eve dönerken mahalledeki bir bara gidecektik. 
Sen kimsin ki, bir güne bu kadar program sığdırıyorsun derseniz hatırlatırım, yarı yaşımdan genç insanlarla birlikteyim ve bugün özel bir gün. 
Yukarıdaki tabak, benim çorbam. Adını hatırlayamıyorum, ancak patates irmik karışımı gnocci topları, çılbır tarzı yumurta üzeri taze kremalıydı ve oldukça lezzetiydi.



Bu ana yemek, yine patatesten yapılmış içli köfte benzeri bir hamurun içinde ördek eti var. Bu yemeğin tavuklu, dana  ve domuz etli versiyonları da var. İçinde bulunduğu sos bizim usul salçalı değil, daha çok sebze püresi lezzetindeydi. 
En çok kullandıkları ve yetiştirdikleri  sebzeler patates, lahana, pancar. Bu sebzelerin pek çok ve lezzetli türevleriyle yapılıyor yemekler. 



Yemek sonrası  soğuk havada tramvay ve tabanvay karışımıyla geldiğimiz mahallede, doğum günü pastasıyla değil de doğum günü içkisiyle günü tamamladık. Herkes değişik bir şeyler söyledi, birbirimizinkini tattık, sonunda herkes kendi içkisine döndü.
Eve dönüş yolundaki son on dakika içinde, gayet iyi giyinmiş olmama rağmen, yıllardır üşümediğim kadar üşüdüm; şöyle söyleyeyim içim titredi!



Ertesi sabah, biz kahvaltı yapıp çıkana dek hava güzelleşti, güneş bile açtı. Biz de fırsatı kaçırmadık,  İlk adımda şehrin modern sanat müzesi DOX'a gitmeyi planlamıştık, orayı gezmeden hemen önce küçük bir kahve dükkanının önündeki banklarda oturup sabah kahvelerimizi içtik. 
Şu kadarını söyleyeyim, Prag biraları kadar kahveleri de çok lezzetli.
DOX'daki sergilerden özellikle The Pain of Others hepimizi sarstı. Diğer sergiler ve müzenin kendisi de etkileyiciydi. Eski bir fabrikadan dönüştürülmüş olan müze, bizim İstanbul Modern'in eski halini çağrıştırdı bana. 
Müzeden sonra şehir merkezine doğru nehri tekrar geçmek üzere bindiğimiz tramvay yol değiştirince büyük bir protesto yürüyüşüyle karşılaştık. Onları izleyerek nehir kenarından yürümek, bir yandan da parlayan güneşle açmaya başlayan bahar dallarına dalıp gitmek, başka dünyalarda yaşadığımız gerçeğini yüzümüze çarpmadı desem, yalan olmaz.



Onca sanat ve sosyal durumdan sonra, uzun yürüyüşlerin verdiği yorgunluğu ve karnımızın çalan zillerini susturmak için şehir merkezindeki eski Yahudi mahallesi yakınlarındaki bir Kore lokantasına gittik. Neden mi Kore? Çünkü çocuklar seviyor, denemiş ve çok beğenmişler, üstelik restorandaki ahalinin hepsi Koreliydi. Demek ki, burası gerçek bir Kore lokantası, çıkarımında bulunmuş çocuklar. 
Yemekleri denedikten sonra, ben de onların fikrine katıldım. 
Yemek üstü içtiğimiz zencefil çayı nefis ve hazmı kolaylaştırıcıydı.



Ertesi gün sıra Prag kalesine tırmanıp, öncesinde etrafındaki  o nefis bahçelerde gezmeye gelmişti.
Hava önceki güneşli günün aksine önce soğuk ve kapalıydı, sonra yeniden güneş göz kırpmaya başladı, ardından kaleden şehrin manzarasına bakarken yağmur başladı.
Bir kafeye sığındık, kahve eşliğinde çok hafif çikolatalı mus paylaştık, ağız tatlandırdık.



Kale ve etrafındaki gezimizi bitirince şehir merkezine indik, yeniden Karluv Most'tan geçtik, çevredeki sokaklarda dolaştık, dükkanlara girdik çıktık, avare turistlik yaptık.
Karnımız acıktığında bu defa Havelska Koruna adındaki Çek yemekleri yapan, bizim tezgahtan yemek seçilen esnaf lokantaları tarzında bir restorana girdik.
Yukarıdaki yemek,  pane edilmiş kaşkaval benzeri bir peynir, yanında sote patates ve tarator var. Çocuklar şinitzel benzeri bir et kızartma ve gulaş yediler. Etin yanında ince kıyılarak bol soğanla pişirilmiş lahana vardı, pek lezzetliydi.



Bu tabaktaki, her yemeğin yanında yedikleri bir çeşit olmazsa olmaz, patatesli ekmek. Yumuşak, kek benzeri bir dokusu var.



Artık son tabağımızda ve dönüş öncesi gündeyiz. Bugün bir başka kale gezmesindeyiz; Vysehrad kalesinde yine kale çevresindeki geniş geniş bahçelerde gezdik, ağaçlara çiçeklere, mezar taşlarına, kiliselere ve şehrin manzarasına baktık.
Yorulmuş olarak aşağıya inerken rastladığımız restoran U Kroka'da hepimize hitap eden yemekler bulduk. Bu tabaktaki bir şehriye risottosu, üzerinde taze bezelye yaprakları var ve çok lezzetli.

Günün ve yolculuğun sonunda sadece yediklerimiz içtiklerimizle değil, gördüklerimiz, konuştuklarımız ve yaşadıklarımızla anılarda kalacak günler geçirmiş olduk.
Daha o günlerin çiçekleri, ağaçları, çocukları var...
Onlar da belki başka bir yazıya, ya da gün gün bakmak isterseniz Her güne Üç Güzel Şey'deki 14 - 19 nisan aralığındaki yazılarda...

Hamiş:
Azmedip sonuna kadar okumayı sabredenleri gönülden kutluyorum.  

35 yorum:

  1. Sonuna kadar büyük bir keyifle okudum. Yemekler anlatılmaya ve resimlenmeye değermiş gerçekten. Dört gün belki ama içine on günlük gezme sığdırdığınız için ayrıca tebrikler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten kısa zamanda çok gezdik Joe'cuğum, adım sayılarımız rekorlar kırdı.
      Bir ülkeyi tanırken kültürün önemli bir parçasının orada insanların ne yedikleri içtikleri de olduğunu düşünüyorum. Benim çocuklar da aynı kafada oldukları için böyle gezilerde günü sandviçle geçirmekten fazlasını yapıyoruz. :)

      Sil
  2. Su gibi aktı, desem... hatta bizzati her anı yaşadım. Çok keyifli bir gezme oldu diye de eklesem. Aldığım keyfi ifade etmiş olur muyum, yine de pek emin değilim. Ancak kesin olan şu Sevgili Okul Arkadaşım, gezen sizdiniz ama en az sizin kadar ve anlatabilecek düzeyde Prag yaşayan da bendim. Çok teşekkürler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok sevindim, bu yazının böyle bir etkisi olduysa memnunum Sevgili Okul Arkadaşım. :)
      Prag, oraya gelip şehri tanımak isteyen gezginin çok iyi vakit geçirebileceği cazip bir şehir. Kendi adımlarınızla gezmenizi dilerim. :)

      Sil
  3. su gibi okunuyor, lezzetli tabaklar eşliğinde.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yemek anlatıp paylaşmak konusunda tereddüt ettim önce, ama yukarıda da yazdığım gibi mutfak bir ülke kültürünün ayrılmaz parçası. O nedenle buradan yürüdüm. :)

      Sil
  4. Her sokağını karış karış gezip ezberlediğim ve hayran olduğum şehirle ilgili yazı olacak da sonuna kadar okumaz mıyım hiç.. :) Biraların lezzetini hatırladım tekrar.. Çok iyi yapmışsınız ve yayın da harika olmuş görselleriyle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Momentos,
      Prag'a uzun aradan sonra tekrar gittim. Geçen defa da çok sevmiştim, şimdi çocukların varlığı ve onların şehri benimsemeleri beni şehre daha yakın hissettirdi.
      Notların beğenerek okunmasına sevindim. :)

      Sil
  5. Kutlandım, mutlandım. Hiç kaçırır mıyım gezi yazısını ve yemek fotolarını, özel ilgi alanım :))) Yediğin içtiğin de, gördüğün gezdiğin de mutluluk olarak dönüş yapsın her daim Ekmekçim, bacım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Leylakcığım cancağızım,
      Çok teşekkür ederim güzel dileklerine. Umarım bir gün birlikte böyle bir yolculuk yaparız. Biz önce yurt içinden başlayalım bu defa, Eskişehir bizi bekler. :)

      Sil
  6. Seninle gezmiş, yemiş, içmiş ve dahası mutlu olmuş kadar oldum. Güzel günlerde, sağlıkla nicelerine <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mutluluk kısmı en önemlisi Mimozacığım, gerçekten o buluşma başka bir şehirde de olsa yine güzel gelecekti hepimize. :) Çok teşekkür ederim duygudaşlığına. <3

      Sil
  7. Güzel bir gezi ve aile görüşmesi olmuş. Daha nice keyifli gezilere

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu güzel dileğe amin demeden olmaz Özlemciğim, çok teşekkür ederim. :)

      Sil
  8. Gezi yazısı olur da okumaz mıyız? Gezmek görmek tatmak en büyük lüks olmuşken.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah işte o lüks kısmını hiç sormayın! Üzüyor insanı, özellikle geçmiş günlerle karşılaştırdığımızda. :(
      Yine de şöyle bir teselli bulduk, Çek kronu euro karşısında yaklaşık olarak bizim paramızla aynı orana sahip, hatta biz bir tık daha iyiyiz. Hani, bu da teselli ise! ;)

      Sil
  9. Tabii ki okudum:) Keyifle... Sizin çocuklarınızla olmanın verdiği keyfe de katılarak... Nice güzel buluşmalarınız olsun.
    Paskalya hafta sonu bizim evlilik yıldönümümüze denk geliyordu. Nereye gitsek diye düşündük. Prag da seçenekler arasındaydı. Aslında Budapeşte istiyorduk ama baktık ki her ikisi de o ara yağmurlu ve serin. Güneşli Atina'yı seçtik. yani diyeceğim o ki Prag'a gitmiş olsaydık karşılaşacaktık belki de:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amin diyorum Sezerciğim, çocuklardan uzak kalmış olma talimi yapanlar birbirinin dilinden anlıyor. :)
      Gitmeden baktığımızda hava tümüyle soğuk ve yağışlı duruyordu. Sonra hava ve bahar perileri ortak çalışma yaptılar ve bize bir kaç güneşli saat verdiler, biz de şehirde baharın gelişine tanık olduk.
      Gerçekten siz de Prag'ı seçseniz ve denk düşsek çok hoş olurdu. Artık gelecek defaya diyelim. :))

      Sil
  10. Oooooh afiyetler olsun, ne güzel gezmişsiniz görmüşsünüz sokak hayatını yaşamışsınız. Bir dahakine de Hollanda'da sözleşmişsinizdir bence :)) Bu ilk diye ısrar etmedim ama bir dahakine canım Ekmekçiğim sadece 2,5 saat aramız, mutlaka bekliyorum, bir evin de burada var (eh buranın da birası fena değildir hihi)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 4 saatmiş :)) olsun bişi değil.

      Sil
    2. Baktım ben de C.ciğim, evet arabayla 4 trenle 6 saat. Viyana 2 saat uzakta. Bişi diil gerçekten, önceden plan yapılırsa neden olmasın? Bu defa hem ani karar verdik, hem önümüz bayram olunca zaman kısa oldu.
      Aslına bakarsan, gelecek defa planı yapmadık, biz henüz yerli / milli bir aileyiz, son dakikacı olmayı, gelişine göre hareket etmeyi seviyoruz. :))
      Her türlü halde, dostça davetin için teşekkür ediyorum, ilk fırsatta değerlendirmeyi umut ediyorum. <3

      Sil
  11. Diğer blogtan takip etmiştim ama burada uzun versiyonunu da okumadan geçemedim :)
    Sevdiceklerin yanında olunca ne de güzel günler olmuş. Yanındakiler yarı yaşında olabilir ama bence enerjinle onları geçersin :)
    Sevgilerimi yolluyorum. Daha nice nicelerine inşallah.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Şebocuğum. :)
      Evet, bu yazı uzun oldu ama farklı bir açıdan yaklaşınca, keyifle yazdım. :)

      Sil
  12. sayende biz de gezdik, dolaştık, arındık, yedik, keyiflendik :) ne diyebilirim gezi yazıları güzel ama bu anlatım çok çok keyifliydi. hatta para bozdurma olaylarını gözümde bile canlandırdım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten para bozdurma konusu, o sakin ve zarif havaalanında yaşadığım bir tür şok oldu. Meğer, oranları bilmek ve mutlaka pazarlık etmek gerekiyormuş. Eskiden bizde de pazarlık usulü vardı, turist kazıklamak esastı. Demek, o hikayeler devam ediyormuş. Bu da bana ders olmuştur umarım. :))
      Keyifle okumanıza memnun oldum, teşekkür ederim. :)

      Sil
  13. Öyle naif ve güzel anlatıyorsunuz ki sonuna kadar okunmaz mi bu paylaşım?🪷🎉 Doğum günü kutlu olsun kızınızın... Ne güzel bir buluşma ve gezme olmuş....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dün çocuklarla konuşurken "biz doğum günü pastası kesmedik, yeniden buluşmalıyız" dediler. Kutlamalar sürecek, sanırım. :))
      Teşekkür ederim, güzel yorum ve iyi dilek için. :)

      Sil
    2. Okurken pasta fotoğrafı görmediğimi fark etmiştim ama paylasmadiniz diye düşünmüştüm ☺️ öyle güzel zaman geçirmissiniz ki pastaya gerek bile kalmamis 🪷

      Sil
    3. Gerek kalmadı ve unuttuk. :))

      Sil
  14. Bir solukta okudum, nasıl güzel bir gezi olmuş. Ben de neredeyse 1 yıldır Prag'da yaşıyorum, küçük ama kesinlikle keyifli bir şehir, tabi bir de yanınızda sevdikleriniz var ise harika.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah ne güzel, demek siz de Praglılaştırdıklarımızdansınız! :))
      Bence Prag şehir büyüklüğü için ideal ölçülerde, geniş, ferah, parklı, bahçeli, nehirli... Her şey var. :)
      Sevdiklerimizle her yer cennet, o ayrı tabii. :)

      Sil
  15. ay ne güzel gezmişsin, ne güzel anlatmışsın...tez zamanda gitmeli yeniden :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gitmeli, gitmeli; tez, uz gitmeli, gelmeli. ;)

      Sil
  16. Gezi çok güzeldi gezmiş kadar oldum:)

    YanıtlaSil

Hoşgeldiniz!