Kardeşim sadece hafta sonu trafiğe çıkan ve ailece gezmeye giderken araba kullananlar için "trafiğin akışını bozuyorlar, sabah akşam işe gidip gelenlerin trafik disiplinli davranışları arada sırada araba kullananlarda olmuyor" der.
Bugün benzer bir durumun ailece bayram gezmesine çıkmış, toplu taşımaya giden yollarda, aktarma istasyonlarında yayılarak, birbirine laf anlatarak, gezerek giden yayalar için de geçerli olduğunu düşündüm.
İnsanların tek başlarına şehir disiplini ya da robotizmi içinde yollarda koşturarak yürümeleri ile karşılaştırıldığında önünüz sıra yürüyen üç beş kişilik kalabalığın hangi anda duracağı ya da onların sağından mı solundan mı geçmenin daha kolay olacağına karar verilmesi gerekiyor.
Derseniz ki "kardeşim senenin üç beş günü de varsın millet yayılarak yürüsün, sen de biraz ağırdan alsan ne olacak?"
Haklısınız!
Fotoğraflar İçin Not:
Geçen hafta Bulgur Palas'a giderken Şulemle buluşmak için, Yenikapı İstasyonunda Marmaray ve Metro aktarmalarının da yapıldığı ana holde bir kaç dakika beklemiştim.
Her zaman bir koşu geçtiğimiz bir yerde bir kaç dakika bile fazladan durmak ve etrafı seyretmek gerçekten öğretici ve eğlenceliydi.
Fotoğrafları o sırada çektim, ana duvarlar ve tavan çok hoş detaylar ve mozaik çalışmalarla süslenmiş.
Marmaray yapılırken Yenikapı'da pek çok arkeolojik eser bulundu, şimdi istasyon dışında kocaman bir arkeolojik park yapılıyor. Umarım yakında açılır ve tarihi Yenikapı limanının eski halini gözümüzle görürüz.
Bayramlarda bedava ulaşım olmamalı, en son buna kanaat getirdim insan seli karşısında.
YanıtlaSilYanlış hatırlamıyorsam eskiden böyle değildi, popülist bir uygulama olarak başladı, şimdi geri dönemiyorlar.
SilTatil günleri bedava ulaşım, aşırı kalabalıklar, kent kültürü ve yaşamla ilgili insanın duygularıyla mantığıyla çok karışıyor. Artık eşitsizlik, yoksunluk ve yoksulluk o kadar büyük ki...Gazeteci Melis Alphan'ın Instagram'daki şu paylaşımını bırakıyorum.
YanıtlaSilhttps://www.instagram.com/p/C5sRj1MIkCj/?img_index=1
"Artık eşitsizlik, yoksunluk ve yoksulluk o kadar büyük ki..." bu cümleye katılmamak mümkün değil.
SilBir de yıllarca İstanbul'da yaşayıp deniz kenarına bile inmemiş insanların (özellikle kadınların) varlığı dikkate alındığında, birazcık gezmek için bayramları fırsat bilmelerini o kadar normal ki...
Gözlem notu olarak yazdıklarımın son cümlesinde bunu belirtmeye çalışmıştım, birazcık. :)
Evet evet, biliyorum yazdığınızı. Siz de haklısınız. :) Kalplerimiz zihnimiz paralel.
SilAda vapuru seferlerini de artırsalar keşke, vapurlar yana kaykılarak yol alıyorlar diye yüreğim ağzıma geliyor. :))
SilSokaklardaki bayram yayaları için tam olarak aynı şeyi düşünmüşüz :))) Tamamen öngörülemez bir güruhtu. Hele karşı taraftaki durum anlatılmaz, yaşanır bir şeydi ;))))
YanıtlaSilYeni yazıyı şimdi okudum Z.cığım, kesinlikle aynı düşünceyi paylaşıyoruz ve tanımlamaların tam da öyle olanı anlatıyor. :)
SilBir de şu farkettik. Bizim mahalleye Meksika sınırı diyorum ben. Tren bizim durağa kadar hiç boşalmadı eve dönüşlerimizde. İstanbul'da kalanlar ve sokaklara çıkanlar büyük ölçüde şehrin periferisinde ve iç kısımlarında yaşayanlardı bariz bir şekilde. Her ne kadar hayatı zorlaştırsa da, insanların çoluk çocuk sokakta olmasını kolaylaştırıyor bedava ulaşım. Ben devam etmesi gerektiğini düşünüyorum.
YanıtlaSilBen de. Yetmez ama devam.
SilGelecek bayramlarda bizim için şöyle olacak, kalabalıktan yoruluyorsak mahalle dışına çıkmayacağız, uzaklara tatil dışında hafta içi günlerde gideceğiz. :)
Sil