Herşey gayet sıradan, hatta yavan denecek derecede tek düze giderken birden yer sallanıyor.
O ana kadar sıradan olan, önemsemediğimiz hayat, birden önem ve değer kazanıyor.
Yüreğimiz ağzımıza geliyor, dahası, kimimiz paniğe uğruyor.
Önemli olduğunu düşündüğümüz, canımızı sıkan ayrıntılar omuz silkilecek kadar anlamsızlaşıyor.
Artık tecrübeliyiz ya, panik haline mümkünse hiç girmemek veya çabuk çıkmak için manevralar yapıyoruz.
Çocukların yanında sakin olmaya çalışıyoruz.
Hemen koşup, sevdiğimiz müziği açıyoruz veya televizyonda hafif bişeyler bulmaya çalışıyoruz.
O sırada oğlunuz yanınıza gelip, "korktun mu anne? korkma, ben varım" derse, ağlamaklı bir övünç haline giriyorsunuz.
Garip, sahiden de korkmamaya başlıyorsunuz.
Oysa, kim, hangimiz ne yapabiliriz ki herşey bizim dışımızda olup biterken?
Olsun, demek buymuş.
Çok korkmamamızın veya daha az korkmamızın çaresi, o güne dek sorumluluğu taşıdığınız bir canın, bir gün gelip size "korkma, ben varım" demesi imiş.
Niye bu duygularımı genelleyerek anlattım ki?
Dün akşam, bizim evde böyle oldu, böyle hissettim deseydim.
Belki de, sizi de duyguma ortak etmek istediğimdendir.
Hayatımızın akışı aniden kesilmesin; sakin, küçük bir dere gibi yavaşça çağlasın, zamanı gelince ırmağına kavuşsun isterdim.
Depremin çoook salladığı bi insan olarak "evet ya ,unutmuştuk ve bir daha hiç gelmeyecek sanıyorduk.Gelse de bize uğramadan üzüp gider sadece"diyorduk dimi.
YanıtlaSilDünyadaki tüm kötülükler,kazalar,belalar,
felaketler başka insanlar için zaten :/
Pıffffff
Geçmiş olsun ekmekçikızcım :(
YanıtlaSilahir ömrümde diyarbakırda küçücük bir çocukken yaşadığım lice depremini, eskişehir'de yaşarken oradan da hissedilen merkezini şimdi hatırlamıyorum ama, sanırım o da bu büyük depremden önceki adapazarı depremiydi, bir de şu büyük marmara depremini yaşadım. bunlar içerisinde benim deprem algımı yerine oturtan son büyük depremdi. oralarda yaşayan bir sürü ahbap tanıdık nedeniyle oralara giderek de taze iken yıkımı görmüştüm. nedense yıkık evlerden sallanan çok şık perdeler beni çok sarsmış, eşyayı anlamsızlaştırmıştı gözümde. eşya üzerinden hayatı, öncelikleri sorgulamıştım. herkeste oluşan değer mi yani, üç günlük dünya hisleri eşliğinde.
YanıtlaSildün gece bizim 4 kişilik nüfustan bir ben fırladım ayağa, deprem oldu dedim, inanmadılar, internet siteleri ve tv ikna etti onları. ne kötü bir durum, hepimiz o anda, ' ahhhh, işte bahsettikleri büyük deprem' korkusunu yaşamışızdır sanırım. biz istanbullular bu tehdidin yarattığı bastırılmış korkularımızı atlatamayacağız . şükür ki bir şey yok, kimseye bir şey olmamış. ama bugün tüm sınıflarda mevzuu buydu. bugün öğrencilerimiz derslerinde pek bir havaii idi. haklılar. senin yazdığın şeylerdi onların da hissettikleri. eeeee, bitti mi hayat, neyin önemi var yani? duygusu.
ama sen korkma, bak aslan gibi oğlun var:))))
Hepsi bizim için Biyo, hepsi bizim için de, insan o kadar karamsar olunca yaşamak çok zorlaşıyor.
YanıtlaSilO nedenle olsa gerek, kötü olanın, sana dokunmayacağını düşünmek veya en azından dilemek işimize geliyor.
Elifcim,
YanıtlaSilAslında ben sallanmadım ki bu iyi bir şey. Yine de bilgisi bile yetiyor.
Sağol.:)
Elektracım,
YanıtlaSilİşte sahiden o an korkum geçti; "ben varım, korkma".
:)
Asıl onlar hiç korkmasınlar, isterim. Ne mümkün?
Ben 99 depreminde ozan'a 8 haftalık hamileydim. Gayet sakin karşılamıştım. Ama sonra haberleri dinleyip, gazeteleri okudukça ürkmeye başladım. ozan doğduktan sonra en büyük korkum bu oldu: deprem...çarşamba akşamı da ozi babasında olduğu için yalnızdım evde. Hop ettik ya, benim de yüreğim hop etti. Aklıma gelen tek şey Ozan'dı. Ürktüm, ondan uzaktayken deprem olur da ben oğlumdan ayrı düşerim diye çok korktum. öyle böyle değil.sana katılıyorum:hayatımızın akışı aniden kesilmesin lütfen...
YanıtlaSilBüyük depremde, önceleri üzüntü ve yitirilenlerin acısı vardı, bende de.
YanıtlaSilSonraları karşımızdaki acımasız gerçek ve tepemizdeki demoklesin kılıcı nedeniyle ve evet çocuklardan ayrıyken yakalanırsak düşüncesinden korku duyar oldum.
Ne çaresiz ki, bu sürüyor.
:(