Masamın çekmecesini açtım, %85 kakaolu güzelim Swissthin kutusundaki kalan son kareyi ağzıma attım ve eridi, bitti.
Ee bitmedi ama, yani bugünkü uykulu sersemlik halim geçmedi, doğrusu.
Yapmam gereken bir dolu kırpık kırpık iş var. Sabahtan beri onlarcasını hallettim, sanırım. Fakat, iş böyle ufak boyutlu olunca göze gözükmemesine rağmen, daha fazla mı yorgunluk veriyor nedir, hiç bir şey yapmayıp öyle dalga geçesim var.
Kardeşimin gönderdiği maildeki fotoğraflara baktım, çikolata üstü keyfi olsun, diye.
Şu aşağıda göreceğiniz, sokakları sokak olmayıp su olan meraklısının bildiği Hollanda kasabası, Giethoorn'un fotoğraflarına...
Fakat, bu hareketim hiç iyi sonuç vermedi, kendime kötülük ettim.
Sanırım, bir gezi yazısı okuyunca kendime gelememe, gerçek dünyaya dönememe halim, bu yazıyı bir de yazınca iyice benliğimi sarmaladı ve ben hatır hatır kaşınmaya başladım.
Oysa şimdi ne Küba'ya gidecek halim ve ne de param var.
İyi ya, kır kıçını otur işte.
Hayır, ruhuma bir ateş düştü bir kere gezmeye gitmeliyim.
Üstüne bir de, geçen seneki Napoli gezisinden sonra uzak bir yerlere gitmediğim de göz önüne alınırsa, kendime acımamı hoş görürüsünüz, umarım.
Hem isterseniz hoş görmeyin, durum budur.
Bakın, burada bisikletli gezginlerin Giethoorn anıları var, mesela.
Şu bisikletli gezginlere de illet oldum, bir yandan.
Neden mi?
Yıllar önce Hollanda'daki bisiklet yollarını gördüğümden beri, en çok yapmak istediğim işlerden biri, tüm Hollanda'yı bisikletle gezmektir.
Ki, bu çok kolay, macerası az gezilerden biridir. Çünkü, tüm ülkede bisiklet yolları kesintisiz devam eder, hepsinin haritası vardır, üstelik Hollanda'da bisiklete binmek yolda yürümek gibidir. Yani, Hollandalılar için böyledir de, orada bir süre bulununca size de öyle gelir.
Hollanda'daki bisiklet hallerine henüz takmadan önceki bir zamandaydı. Üç ay, Cambridge'de okul-ev arasında bisiklet sürmüştüm, tüm şehri bisikletle dolaşır hale gelmiştim. Öyle ki, yakın zamana dek, gözümü kapatınca, kendimi oradaki bisiklet yollarından birinde gider halde görebiliyordum.
Uzun lafın kısası, benim yola gidesim var.
Valla, ada'da bisiklet turuna da fitim, az uzak gidilip ulaşılacak bir su kenarında yürüyüşe de.
Ama yeter ki, deniz otobüsüyle işe-eve git-gel olmasın da...
.
Çok güzel resimler:)Gidebiliyorsan hiç durma hayatım hemen git.Her gününü her anını doya doya yaşa.Sevgiler
YanıtlaSilAy ben oraya gttim idi!!!! Hatirladigim tek sey ulan bunlar nasil bir masal diyarinda yasiyorlar ulan kizginligi ve kiskancligi ve agzimin booole acik olusu. :o)
YanıtlaSilwww.elifsavas.com/blog
mesaj alinmistir efendim. en kısa zamanda bir ada sefası yapacağız :)
YanıtlaSilsimdilik elimden gelen bu, en azından :)
YanıtlaSilcambridge derken bildiğimiz, 1200 civarında kurulan, cantabrigia da denen cambridge mi? ama orada, trinity college'ın önünden, king's college'ın bahçesinden, hatta ateş arabalarında koşu yarışı yaptıkları avludan bisikletle geçmek ve bunu hergün yapmak ne muhteşem bir şey olmalı.
YanıtlaSilçavdar hanım, sizin de salladıkça eteğinizden ne taşlar dökülüyor.
Sevgili Beyaz Mendil,
YanıtlaSilÇok şükür her günümü doya doya yaşıyorum.
Benim derdim ekstralar; gezmek, görmek bunlardan.
İmkanım olsa giderim de, gidemediğim için söyleniyorum.
:))
Elifciğim,
YanıtlaSilGitmişsindir sen, hiç şaşmadım!
Hatırladığın duygularını da saygıyla karşılıyorum.:O)
Öpüyorum, seni.
:))))
Şuleciğim,
YanıtlaSilSen bi tanesin!
Şu önümüzdeki lodos-yağmur haftasonunu da atlatalım, ilk ışıldayan havada tamam mı?
:))))
Simoncum,
YanıtlaSilEvet, orası! Ta kendisi hatta!
Neden gözlerimi kapatıp oradalarda gezdiğimi hayal ediyorum sanıyorsun?
:)))
Benimki üç aylık bir dil okulu idi, işe yeni başladığım yıllarda izinli olarak yaz aylarında gidebildiğim.
Ama, şimdi bakıyorum ve tadını çıkarmışım, iyi ki diyorum.
:)
"Bu yıl yine ada sensiz
YanıtlaSilİçime hüzün doluyor" dedirtmem, ben de gelirim:)
Gelmezsen ayıp edersin, zaten!
YanıtlaSil:)))