Ay parlıyordu. Dolunay ışıldayalı dört gün olmuştu. Akşam geçce bir vakit sarı ışıklı yükselmişti ay.
Şimdi vapurun kıç güvertesinden görülen, sağ yanağından düzgünce bir ısırık alınmış elma gibiydi; azıcık elipse yakın.
Sağ altta bir ışık gözüne çarptı. "Ah, bir yıldız var orada bak" dedi. "Hangisi acaba?" diye ekledi ardından.
*Neyse, ne! Önemli mi? O orada duruversin, sen bak, akşamın keyfine ekle yeter.
Bin yılların, tarihin, insanların, binaların yaşayıp katman katman izlerini bıraktıkları meydanda serin bir köşede oturarak, meydanın en eski bazilikasında ustaların buluşmasına tanık olup, türküler, deyişler dinleyerek, dostlarla sohbet ederek geçen akşamın keyfine...
Üstüne de serin esintili vapur güvertesinden görülen, bu yıldızlanmış ay!
Daha ne olsun?
Şükürler olsun, bu güzelliğe, zamana, ânı paylaşmaya, yaşamaya ve bu şehre.
*Merak bu ya, arkadaşım anlatınca, neymiş o yıldız diye aradım. Yıldız, değilmiş o! Zaten o parlaklıkta gördüklerimiz genellikle yıldız değildir, gezegendir.
O gece ayın yamacına yanaşmış olan Jüpiter'miş; şans gezegeni, yay burcunun yöneticisi.
.
Bakalım sana şans getirecek mi????
YanıtlaSilBence evet getirecek :-)))
Eee, o benim yıldızım!
YanıtlaSilBana göründüğüne göre, şans getirecek. Öngörün için sağol canım arkadaşım.
:)))
Eee "cadıcayazılar" ne olacak?..Baktım ama "ellerim bomboş".."Dalgalandım da duruldum" mu yoksa Siz?..Daha yaş genç canımmm :))
YanıtlaSilCadıca yazılar mı?
YanıtlaSilHaaa!
Hatırladım.:))
Cinimin tepeme şıçradığı bir sırada açtımdı o blogu.
Sonra, cinlerime cadılarıma gem vurdum, ehlileştirdim. O ehlileşmişler de burada zaten.
Cadıca yazılar pandorra'nın kutusu, açılmaz zinhar!
:o)