Bir Afganistanlı anlatıyor:
ABD'de bir video dükkanında "Muhteşem Yedili" filminin nasıl olduğu hakkında fikrini soran bir adama filmin sonunu bir çırpıda anlatıvermesi üzerine, Amerikalı'nın nasıl da bozulduğunu ve o ülkede asla yapılmayacak şeyin "mahvetmemek" için filmin sonunun söylenmemesi gerektiği olduğunu farketmiş.
Devam ediyor Afganistanlı:
".......
Afganistan'da sonu bir filmin herşeyi demekti. ...bir Hint filminden çıktığımızda ...bir tek şey sorar(lar)dı. Kız filmin sonunda mutlu oldu mu? Esas oğlan hayallerine kavuştu mu? Yoksa sonu acı mı bitti?
Tek bilmek istedikleri, sonunun mutlu gelip gelmediğiydi.
.....
Mutlu son diye bir şey var mı?
Herşey bir yana yaşam bir Hint filmi değil. Afganlıların en çok yineledikleri deyiştir: Zendagi migzara. Hayat devam ediyor. Başlangıcı, sonu, kemyah, nahkam, bunalımları, sevinçleri önemsemeksizin, ağır, tozlu bir kervan gibi ilerliyor.
........"
Uçurtma Avcısı
(The Kite Runner)
Khaled Hosseini
Everest Yayınları
Sayfa 422-423
İki senedir hakkında konuşulduğuna tanık olduğum bir kitaptı, "Uçurtma Avcısı".
Geçen kış filmi oynadı sinemalarda, pas geçmişim.
Sonra Fü. hanım kitabı doğum günümde armağan etti. Aradan zaman geçti, sonunda dün gece kitabı bitirdim. Diyebilirim ki, son zamanlarda etkilendiğim ikinci kitap oldu.
Öylesine içine alan, sürükleyen bir kitaptı ve bir yandan da öyle derin acılardan söz ediliyordu ki, ağlamak bile imkansızdı, içim katıldı kaldı.
Bir yandan Afganistan'ı düşündüm: Doğası insanı zorlayan cofrafyalar, yaşam tarzını, hayatın kendisini de zorlu, adeta yaşanmaz hale mi getirmekte? Yoksa, hayatın kendisi coğrafyadan bağımsız mı böyle, zaten?
Bizim de içinde bulunduğumuz coğrafyada yaşayan insanların kadim kültürüyle hayatın nasıl algılandığı ile yeni dünyada hayatın nasıl kabul edildiğine dair -siz ona ister farklılık, ister çelişki deyin- durum, kitabın temel anlatısı, bence.
Anlatılanların, yaşananların benzerlerine biz de tanık olduk. Acıların, dehşetin benzerlerini biz de biliriz. Bu defa, tanıklığımız onlarınkine.
Kitaptan uyarlanan filmi henüz görmedim, belki görmem. Anladığım, kitabı okuyup filmi görenler oldukça hayal kırıklığına uğramış. Edebi bakımdan etkilendikten sonra, görsel tatminsizliği yaşamak sık rastlanan bir kader. Belki, filmin Amerikan yapımı olmasının, kısmen oryantalist bir bakışa sebep olması da, bu hoşnutsuzluktaki diğer etkendir.
Filmin sonu mutlu gelse de gelmese de, hepimizin yaşadığı başı sonu belli bir tek hayat var. Oysa, o asıl büyük hayat, bütün bunların, hepimizin yaşadıklarının toplamı olan hayat, devam edip gidiyor. İnsanın asıl büyük çelişkisi bu galiba.
.
benim de son zamanlarda okuduğum en etkileyici kitaptı. " bir muhteşem güneş " de güzel diyorlar.
YanıtlaSilGünaydın:)
YanıtlaSilBen kitabı okumayıp filmi izleyenlerdendim. Filmin beni yerlerde süründüreceğini düşündüğüm için izlemeyi epey ertelemiştim. Sonunda sevgili T. Hanım ve G. Hanıkmla beraber neşeli bir ortam yaratıp izledik. Film o hafif pembe haliyle bile etkileyiciydi. Kitabı okumam sanırım, dayanamam.
ben de kitaptan uzun süre uzak durup sonunda elime alip birakamamistim. cok etkileyiciydi. filmi izlemeyi ise hic mi hic dusunmuyorum. ama senle en kisa zamanda bir film keyfi yapmamiz gerektigini dusunuyorum. ozledim :)
YanıtlaSilFundacım,
YanıtlaSilKitap eleştirilerinde "Bin Muhteşem Güneş"in beğenildiğini okudum.
Bu defa kadınlar kitabın eksenini oluşturuyormuş. İlginç olmalı.
:))
Arzucum,
YanıtlaSilEleştirilere dikkat ettim, filmi beğenemeyip hafifseyenler hep önceden kitabı okuyanlar. Demek ki, filmi önce seyretmekle iyi bir iş yapmışsın. :)
Kitap ağır sahiden, yürek yorucu.
Şulecim,
YanıtlaSilFilm mi dediniz, efendim?
Emrinize amadeyim efendim, ne zaman isterseniz.:))
Bu ara birkaç kaçmayacak film var, yaz sezonu ağırlaşması başlamasına rağmen.
ben de kitabı okumayıp doğrudan film izleyenlerden olarak, beni yerlerde süründürdüğünü, katılıp kaldığımı söyleyebilirim...
YanıtlaSilAman, Elektracım!
YanıtlaSilO zaman filmi gördüğünle kal, kitap yamultur kesin!
Ya da diğer kitap "Bin Muhteşem Güneş"i oku. :))
Bence buyuk bir yanilgi kitapi okuyanin sinemada benzer etki beklemesi ya da bunun tersi cunku sonucta sinema ve roman ayri sanatcilarin urunu. Yani roman uzerinden senaryo yaziliyor sonra senaryo uzerinde bir cok insan calisip filim yaratiliyor.Sonucta filim baska birilerinin urunu olan baska sanat yapiyina donusuyor. Ben filmini sevdim ve filmi oldukca basarili buldum. Hatta cok sevdim. Bence yapilacak en zor filimlerden bir ve iyi kotarilmis.
YanıtlaSilEleştirel! :)
YanıtlaSilEh, bir eleştiri ile yaklaşmışsın adınla uyumlu olarak.
Edebiyatın sinemaya uyarlanmasındaki çatışmanın ana kaynağının, filmde gördüğümüz ve başkalarına ait imajinasyonun kitabı okurken yarattığımız kendi dünyamıza ne kadar uyduğu konusundan çıktığını düşünüyorum.
Görsel dünya bizim okurken yarattığımıza ne kadar çok benziyorsa, filmi de o kadar sevebiliyoruz.
Tabii bunu söylerken, başarılı bir uyarlamadan söz ediyorum, kötü uyarlama başka bir şey oluyor; berbat!
Yine de, uyarlanmış bir filmi sevdikten sonra, aslı olan kitabı okumak da, bazen zevk vermeyebiliyor.
İşte! İnsan ve garip algıları...
:)
:))
Ben her iki kitabınıda okudum 'uçurtma avcı' 'bir muhteşem güneş ' yazarın anlatımdaki inceliği ve gerçekler beni çok etkiledi hayatım boyunca hiç bu tarz bir kitap okumamıştım bu sanatı ve o satırlardaki beni ağlatan gizemi unutmayacağım kitabı herkese tavsiye ediyorum her zorluğa eyvallah deyip zendagi migzara olduğunu unutmanız dileğimle filmi izlemedim izlemediğim bir şey hakkında konuşmayı doğru bulmuyorum ama kitap harikaydı hakkını yemeyin ��
YanıtlaSilAdsız Okuyucu,
YanıtlaSilYazılmasının üzerinden 9 yıl geçmiş bir yazıma yazdığınız yorumla, Uçurtma Avcısı ve Bin Muhteşem Güneş'i yeniden hatırlamam vesile oldunuz, teşekkür ederim.
Ben de yazıda kitabı çok beğendiğimi yazmışım, hakkını yemiş sayılmam bu durumda. :)
Oradaki konu, "beğenilen bir kitabın filmini seyredince, her zaman aynı etkili duyguları yaşamak mümkün mü" sorusu üzerinde fikir geliştirmekti.