Akasyalar açarken...
Bir şarkı bu, Yesari Asım Arsoy'unmuş. Hani, meyhaneye gittiğinizde, kafayı bulup bet seslerle söylenen, anonimleşmiş şarkılardan. Sonra adını bu şarkıdan alan bir film yapmışlar, Filiz Akın'la Göksel Arsoy oynamış.
Çocukken şarkı umrumda değildi de, akasyalar açınca çiçeklerini yemeği çok severdim. Bahçede, arka tarafta kuytuda bir akasya vardı. Komşuyla ortak olan duvarın üstüne çıkılınca dallarına rahatça ulaşılırdı. Bir dalın ucunda yakalayınca, aşağıya sarkıtıp, mis kokulu çiçekleri birer birer koparır, balını emer, sonra da yerdim.
Akasya çiçeğinin fotoğrafı buradan.
Akasya ağacı kimlerdenmiş, merak edene tık.
Akasya mevsimi geldi derken, geçiyor bile. Sıcaklar bastırınca çiçeklerini daha fazla bekletemeden döküp, bizi o mis kokudan mahrum ediverdiler. Yazık!
Geçende konuşuyorduk "Mayıs geliyor, gül mevsimi" demiştim.
İnanılır gibi değil, sanki bir günde bütün güller açtı. Korkarım hava biraz serin sakin gitmezse, bütün asma güller on güne kadar solacaklar.
Bu arada, gözüm yine reçellik gül satanlarda. Geçen seneki hüsrandan akıllanmadım, yine reçel yapacağım!
Efendiimm, gelelim pirpirime!
Ana-baba memleketim Malatya'da şimdi kibar kibar semizotu dediğimiz, yetiştirilme şekli nedeniyle odunsu hale getirilmiş otun hasına, aslına, âlâsına pirpirim denir.
İstanbul dışına çıktığınızda rahatlıkla pirpirim bulursunuz. Çünkü tarlada, bostanda kendi başına yetişir, büyür. Sonra, domatesin, biberin dibi çapalanırken bazen ot niyetine atılır, bazen toplanır yemek, salata yapılır.
En bilinen semizotu salatası sarmısaklı yoğurtla yapılan bir tür cacık.
Bizim evde, yine memleketten gelme usulle pipirim, azar konulmuş haşlanmış nohut, fasulye, mercimek ile, bol domatesle çorba kıvamında pişirilir, ekşi ekşi nefis olur.
Tadı damağımda kalmış pirpirim salatası, yıllar önce Marmaris'te yediğim.
Bahçeden ellerimizle tazecik topladığımız semizotuna, yine tarladan toplanmış kuru soğanı salatalık doğrayıp, az domatesle renklendirmiş ve dövülmüş sarmısağı bol limon ve zeytinyağıyla karıştırıp üstüne boca etmiştik. Tadı, halen damağımda desem?!...
.
Cok severim! Su corba tarifi pek pek hos! Yapiciim. :o)
YanıtlaSilFasulye kuru fasulye herhalde, degil mi?
www.elifsavas.com/blog
Hepsi kuru Elifciğim, nohut, fasulye, mercimek.. Birer avuç sadece ve önceden az haşlanmış olacak. Kuru soğanı çentip, yağda çevireceksin. Domates bolca koy. Suyunu ekle. Önceden haşlanmış bakliyatı sırayla ekle, en son semizotunu koy. İstiyorsan biraz nar ekşisi veya limonla tadını ağzına göre ayarla. Bu kadar!
YanıtlaSil:))
semizotuna bayilirim, pirpirim hic yemedim ama arkadasim tez zamanda yapar cagirir, yerim, begenirim :)
YanıtlaSilama hayatım, bu ne blog fotografidir ya...bir sure fotografa bakmaktan yaziyi okuyamadim. neli o ekmek? zeytinli mi? neyse, degilse de o benim bu aksamki hayalimde zeytinli olarak yerini aldi :)
Değerli blog okuyucusu Şule hanımefendi,
YanıtlaSilKuzum, okuduğunuz işbu yazının hemen altındaki yazıda verilen linkte, ahan da o tepedeki fotoda görüken zeytunlu ekmeğin hangi merhalelerden geçerek o noktaya ulaştığının hikayesi yer almaktaydı.
Zahmet olacak, okursanız bu suretle bilgi dağarcığınız genişleyecektir.
:)))
Merak buyurmayınız efendim, ben size pirpirim de yaparım semizotu da...
:)
hmm, hafta sonu denenecek bir terslik olmazsa:)
YanıtlaSilDeneyiniz bakalım, beğenilecek mi?
YanıtlaSil:))
Heyoo, semizotunun öbür adının pirpirim olduğunu bilen bir kişi daha buldum, yaşasıng:)) Hatta yemeğine de pirpirim aşı derdi komşumuz.
YanıtlaSilNe güzel olur tarlada kendiliğinden yetişeni. Bir sene gittiğimiz piknikte ocağına düşmüş bir çuval toplayıp konu komşuya dağıtmıştık. Bir nevi pirpirim şenliği yani.
Çorbası tez zamanda denenecektir ulu Manitu...
Ek: Eşimin büyüdüğü Antalya kasabasında da "töhmeken" olarak tanınır semizotu hazretlerinin kendileri.
Leylakcığım,
YanıtlaSilDur yahu, daha ne isimler buluruz sana, iste yeter. Araştırmacı ruhumuz hemen harekete geçer! :))
Bak töhmekeni bilmiyordum, sağol.
Fakat, o yabani olanının lezzeti, ekşi tadı, hiç o şimdilerde marketten aldıklarıızla bir mi?
onlar enine yayılır, bunlar boyuna yayılıyor, bi kere.
derya gibi insansınız sayın ekmekçi. bayılıyorum yemekli, çiçekli, ağaçlı yazılarınıza :)
YanıtlaSil"...desem?!..." inanırım kuzum :)
YanıtlaSilbir keresinde çınarcıkta tufanda sebze pazarına çıkmıştık. domatesi salatalığı maydanozu... Allahım pazarın içi öyle güzel kokuyordu ki. teyzeler kendi bahçelerinde yetiştirdiği bu sebzeleri bir keyifle satarken biz de aynı keyifle onlarla kahvaltı yaptık bol bol. sanırım bu hormonsuz, gdo suz bilmem nesiz, hani moda tabirle "organik" sebzelerin tadı insan eli ve emeği bol bol değdiği için o kadar lezzetli oluyor. bir aşçı usta tv de demişti, eldiven kullanmayın eliniz değsin, metal değil tahta kaşık kullanın falan demişti. böyle şeylere çok inanıyorum.
kuzum demek bir çiçek canavarıydınız :))) ben utanıyorum söylemeye ama kalem ucu yerdim eskiden. demir eksikliğindenmiş :)) şey, gül reçeli tarifi verecek misiniz? verince gülleri nereden temin edebileceğimiz hakkında bilgi de verirsiniz umarım.
günaydınlayayım hepiniz en güzel salılarınızdan...
böcük :)
bal yetiştiricisi ilhami bey var benim de takip ettiğim. ondan öğrendim.
YanıtlaSilmeğer belediyeler diktikleri akasya ağaçlarını dandirik aşıyla çiçek vermeyecek hale getiriyorlarmış.
ağaç akasya ama çiçeği yok!
sebei işin kendisinden de kötü.
kirliliğe sebep oluyormuş çiçekler, o yüzden aşılanıyormuş ağaçlar!
Aslıcığım,
YanıtlaSilAffınıza sığınarak açıklayayım, böyle bir halim var benim: Öğrenmeye, bilmeye merakım bitmiyor.
Eee, sonra o öğrenilenleri depolayıp da ne olacak? Ben de önüme gelene anlatıyorum. Yaş aldıkça bir de çenem düşüyor mü? İşte sonuç!
Nazik iltifat yanaklarıma bir fiyonk gülücük kondurdu.
:)
Sevgili Böcük,
YanıtlaSilBen yetişip gelene dek, gün tün oldu!
Tünaydın sana!
Şimdi efendim:
Gül reçeli tarifini geçen seneki başarısız girişimimde gün gün tefrika etmiştim.
Bu sene başarırsam, onu tefrika edeyim, bari!
Evet, çocukken çiçek canavarıydım. Sanırım, içime kraliçe arı filan kaçmış olmalı! Ballıbabadan, akasyadan başka çok çiçek balı emmişliğim, yemişliğim vardır.
Bir de, evde yemek yaparken elini iyice yıkayıp işe giriştikten sonra dahasına ne gerek var? Dokunuşun sıcaklığı başka sahiden de...
:)
Nalancığım,
YanıtlaSilŞu insanoğlunun zırvalamalarının, doğaya müdahalesinin sonu yok!
Daha doğrusu sonu gelecek de, umarım bu son aynı zamnada insanın sonu olmasa...
hayatım okudum onu da ama sana yorum yazmistim o sirada hali hazirda. "hihohayt, zeytinli dogru tahminmis" diyerek agzimi sapirdatmaya devam ettim hatta.
YanıtlaSilbilirsiniz ki en sadık hayranlarınızdan biriyimdir, hicbir yazinizi kacirmam :)
Ayy! Yüzüm kızardı, huysuz blog yazarı pozu takınmış olmaktan dolayı...
YanıtlaSilUyy, uy uy!
yahu sen kendini zorlasan da huysuz olamazsın ki. bosuna evhamlanma :)
YanıtlaSilAslında ben senin, şu bir sonraki postta yer alan özlü söz hakkında ne düşündüğünü merak ediyorum, sen gelip burada asilce benim gönlümü almakla uğraşıyorsun.
YanıtlaSilŞahane!
:))
Ben almanyadan sevgi, gercekten cok guzel bir blog, eger twitter veya facebook sayfasi varsa hemen
YanıtlaSilekliycegim.
Sevgili Sevgi,
YanıtlaSilHoşgeldiniz ve teşekkür ederim.
:)
Facebook ya da twitter sayfam yok, sadece burdayım, buradan da izleyebilirsiniz sanırım.