dün sabah kütüphaneyi aceleyle karıştırırken, elime bir kitap geçti.
hastaneye yeğenimi ziyarete ve annesi dışarda işlerini hallederken gündüz onun yanında oturmaya gidiyordum. ( önceki iki postta bahsetmiştim, izleyen varsa diye bilgi ekleyeyim, yeğenimin hastalığı teşhis edildi ve iyileşme yoluna döndü, çok şükür. )
bu kitap onun ruhuna şimdiki halde ağır gelir, kendi taşımam için cismi bana ağır gelir, sonra bakayım buna dedim, bir kenara koydum.
gece, evde, kitabı tekrar elime aldım. içinden bir ayraç çıktı, yaprak ve çiçek kurusu kaplanmış, el emeği belli.
çok ayıp olduğunu biliyorum, ama, itiraf ediyorum: kitabı ve aracı kim almış hatırlamıyorum.
ben almış olsam, içine aldığım tarihi ve adımı yazmış olurdum, demek ki, bana hediye edildi, o sırada elimde başka kitap vardı, sonra okurum diye bir kenara kaldırdım ve kitabı unuttum, diyerek fikir yürüttüm.
eğer bu fikir yürütme doğruysa, umarım, burayı okuyan bir arkadaşıma rezil olmuyorumdur.
çünkü, kitap daha girişten tüm benliğimi sardı.
sarmakla kalmadı, bugünlerde içimi dolduran sorulara cevaplar bulacağıma dair işaretler verdi.
iç kapağa tarih atıp yazdım:
"bilemedim ben mi aldım, armağan mı?
bilemedim ne zamandı?
bugün başladım okumaya, yine zamanı gelmiş bir şeylerin anlaşılan"
Kitaptan:
"Ancak hem güzellik hem kaybetme yoluyla ortaya çıkan bu gelip geçici tatlar bizi o kadar yaslı, o kadar tedirgin, o kadar özlem dolu kılar ki, sonuçta vahşi doğanın peşinden gitmemiz gerekir.
......
Onun izi bulunduğunda ise, kadınların ona yetişmek için atlarını mahmuzlamaları, masayı terk edip ilişkilerini kesip atmaları, zihinlerini köşe bucak temizlemeleri, yeni bir sayfa açmaları, mola vermekte ısrar etmeleri, kuralları ihlal etmeleri, dünyayı durdurmaları alışıldık bir durumdur, çünkü artık o olmadan yola devam etmek mümkün değildir."
Sayfa 20
harika bir kitap.
YanıtlaSilsonrasında şöyle bir yorumum olmuştu:
"okudum, dün bitti. başlarken bu kitap beni sallayacak demiştim, sallamak da ne kelime, boğazıma yapışan bir el gibiydi, zaman zaman kendimi oksijensiz hissettim ama diğer eliyle beni öyle kavramıştı ki bırakamıyordum da...umarım estes haklıdır içimde hala kemik kırıntıları kalmıştır..."
iyi okumalar arkadaşım:)
2003'ün sonlarına doğru ece temelkuran çok övmüştü bu kitabı, ben de alıp altını çize çize su gibi okumuştum. o zamanki ruh halime çok iyi gelmişti. beğeneceğine eminim.
YanıtlaSilbak o yazıyı da buldum:
YanıtlaSilhttp://www.milliyet.com.tr/2003/11/09/yazar/temelkuran.html
Sevgili Gugukcuğum,
YanıtlaSilVvuufff! Etkilendim bu yorumdan doğrusu. :))
Aslında, masa başına oturup, ciddiyetle ve su gibi akarak okuduğuma bakarsan, ben de aynı yoruma imzamı atacağım sanırım.
Şulem,
YanıtlaSilDün bu yorumunu görünce, ben de o yıl bu yazıyı ve sonra kitabı okumuş olsaydım keşke diye geçti içimden.
Sonra gece kitabı okumaya devam ettim ve aklıma şöyle bir şey geldi, belki de geçen zaman bana kitapta anlatılanları bir şekilde öğretti zaten.
Bakalım! Bu düşünce doğru mu yoksa daha kaç fırın ekmek yenecekti, göreceğim.
:)
yazını ve yorumları görünce ben de merak ettim listeme ekliyorum:))
YanıtlaSilSevdacığım,
YanıtlaSilPişman olmayacaksın. :)