Kendisini ateş ve ağrı içinde bırakan virüsle uğraşmaya başlamadan önce bilet almıştık, yeğenlerim ve kızkardeşimle Pink Martini'nin İstanbul'daki konserine gidecektik.
Dün akşam onları hastanede ziyaret ettim, önceki güne göre biraz daha iyice olan kuzuyu gördüm. Sonra diğer kuzu ile Açıkhava Sahnesi'ne doğru yola çıktık.
Teyze yeğen muhallebicide birşeyler yedik, Osmanbey'den Açıkhava Sahnesi'ne kadar, benim ona anlattığım eskiden buralar şöyleydi böyleydi anıları eşliğinde yürüdük. Konser başlayana dek çevremizi ve sahne yanındaki ekranlarda dönüp duran reklamları izleyip, gelip geçen eğlenceli tipleri kestik.
Önümüzde oturan ikisi kadın üç kişiden erkek olanı, konsere mi gelmişti yoksa mecburi hizmete mi anlayamadım doğrusu. O kadar eğlenceli, neş'eli konserde ciddi bir klasik müzik konseri dinleyicisi tavrı sergiledi. Birlikte oturduğu genç hanımlar da konsere neden gelmiş belli değil; konser boyunca ellerinden bir an düşürmedikleri cep telefonunda çeşitli sosyal medya mecralarında gezinip durdular.
Hayır canım, durmadan onları gözlemedim, telefonlarının ışığı gözümü aldıkça zorunlu olarak gördüm.
Arka sırada oturan oduncu gömlek giyinmiş genç adam, konser boyunca çevresindeki insanları burasının açıkhava olduğu ve birasının yanında sigara içebileceği konusunda ikna etmeye çalıştı. Oysa, sahne önündeki yanındaki panolarda kocaman kocaman "sigara içilmez" yazıları vardı. Üstelik, konser öncesi bekleme anlarında tam da yeğenime "eskiden millet püfür püfür sigara pipo puro içip konserde duman altı ederdi çevresini" diye artık anılara gömüldü sandığım hikayeler anlatmıştım.
Meğer, arada sırada böyle eskide yaşayan inatçılar çıkıyormuş halen.
Tam konser başlamadan önce yanımıza yerleşen çift, bir başka ilginçti. Adam sanırım bizim nesilden, saçı kazınmış, hafif göbekli, orta boylu, spor giyimli, üstünde şık bir ceket var. Kadın kendisinden en az on yaş genç. Adamcağız bütün konser boyunca, sadece şarkı aralarımda değil fırsat bulduğu her an çeşitli çevrelerde ne kadar tanınmış olduğunu kanıtlamaya çalıştığı hikayeler anlattı. Böylece kadını etkilemek ve kendisiyle flört etmek niyetindeydi, sanırım.
Bu arada da fırsat buldukça, genç kadının elini tutmaya çalışıyordu, ancak günün sonunda sanırım bunu da başaramadı.
Şimdi diyeceksiniz ki, sen nasıl konser dinledin, etrafı gözlemekten başka iş yapmamışsın!
İnanın, bunlar göz ucuyla tanık olduklarım. Konser sahiden çok eğlenceliydi.
Son albümlerindeki Üsküdar'a Giderken dışında bir de Aşkın Bahardı şarkısını söylediler, hem de şarkıyı meşhur eden Belkıs Özener'i sahneye çıkartıp, onunla birlikte...
Sahnede orkestranın kurucusu ve piyanisti Thomas Lauderdale'in doğum günü kutlandı, mum bile üflendi.
Nerdeyse bütün sevdiğim Pink Martini şarkılarını söylediler, biz de eşlik ettik. Konserin sonunda Brasil söylenirken havada patlayan konfetiler ve onların tüm Açıkhava'da tepemizden aşağı yağışı unutulmazdı.
Tek eksiğimiz, bu konsere gitmeyi çok isteyen yeğenimdi.
Söz, gelecek defa Pink Martini konserine sağlıkla, keyifle yine hep birlikte gideceğiz.
Burada, o güzel şarkıların videolarından bir şeçme var, dinlemek isteyene tık!
:)
YanıtlaSilgözlemler harika. benim de antenlerim arada bir tam güç çeker.
teknede adamın biriyle karşılaşmıştım. yanında kızı yaşında bir hatun. Allahtan pot kırmadım meğer sevgilisiymiş :(
Nalancığım,
YanıtlaSilBazen istemeden kayıtta oluyorum, öylesine istemsiz, yine öyle oldu.
Sonradan aklıma gelince eğlendim kendi kendime. :)
bir dahaki sefere birlikte gidelim n'ooolur :)
YanıtlaSilGidelim Şulem, bu seneki Açıkhava'da birlikte konser dinleme kontenjanımızı kullanmadık henüz! ;)
YanıtlaSilEylül'deki Sezen'e mi gitsek ne?
YanıtlaSilŞulem,
YanıtlaSilOlabilir, pek tabii. :))