Cuma, Mayıs 08, 2020

botanikçi kız'a hoşgeldiniz arkadaşlar...

...bugün size ilkbaharın yaza dönmeye niyetlendiği günlerde güzel kokulu çiçekler açan iki bitkiden söz etmek istiyorum.

desem yeridir hani!
sayfalar dolusu bitki yazıları, olmazsa bitki fotoğrafı ile dolu bir blog akışım var.
dün gittim iki saksı çilek, bir saksı begonvil aldım.
ondan önceki gün aldığım sarı gül  ve kekik saksılarını da unutmayalım.
dün kızım balkonda telefonda konuşuyordu, bir yandan sayım yapıyor, 23, 24, 25...
ne o 25 filan? ne sayıyorsun yavrum?
saksılarını anne!
aa! o kadar var mı?
inanmazsan tekrar sayayım, bak şu ikisini unutmuşum zaten.
şimdilik size itiraf edeyim, sayarken salondakileri hepten unuttu, toplam saksı sayısı daha fazla.



filbahriler açtı. ne güzel isim değil mi? latincesi philadelphus imiş, 
baharda portakal kokulu çiçekler açan ve yaprak döken çalılar, filbahri. 
yanından geçerken kokusunu duymamak, parlak beyaz çiçeklerine hayran kalmamak pek zor.

dün gece dolunaydan olsa gerek, gecenin bir vakti uyanıp, sabah dek tavanı seyrettim. kendime yaptığım telkinler işe yaramadı, uyku kaçıp gitmiş gelmiyor. baktım olmuyor, oturup "huzur"u okumaya devam ettim. 
a. h. tanpınar'ın "saatleri ayarlama enstitüsü"nü ve "huzur"unu on sene kadar önce kitap kulübünde okumuştuk. anlaşılan "bunları saymıyoruz, unut gitsin" zamanlarımmış ki, hatırlamıyorum hiç bir şey. 
okuyanların pek çoğunun "huzur, aslında huzursuzluğun romanıdır" tanımı bir tarafa, yakın zamanda okuyup hayran kaldığım "beş şehir" benzeri bir edebi zevk alarak sabahı buldum.



alt sokağımızdaki bir apartman duvarına sarılmış yaseminler de mis kokulu çiçeklerden.
yaseminin bu türüne bodrum yasemini deniyor, sanırım. (yazıyı okuyan kardeşim düzeltti, ada yasemini onlar, abla. peki o zaman, ben de düzelteyim.)

bir kaç yıl önce uykusuzluk çekerken, yatmadan önce yasemin çayı içiyordum, iyi geliyordu.
yasemini top top yapılarak sarılmış halde alırdım, sıcak suya atılınca açılırdı. çayı hangi tür yaseminden yapılıyor acaba? 

karantina zamanlarında herkes uykuların kaçmasından şikayetçi. 
uykusuzluğun başlıca nedenleri, belirsiz gelecek kaygıları, sağlık endişeleri, hareketsiz kalmak gibi sıkıntılar. 
araştırmalar göstermiş ki, bunların yanısıra, insanın en çok ihtiyaç duyduğu sarılmak, kucaklaşmak gibi sevgi içeren  ten temasının olağanüstü azalması nedeniyle hormon dengeleri bozuluyor ve bu da uykusuzluğa neden oluyormuş.

böyle işte!

12 yorum:

  1. Dün akşam ben de aynı sizin gibiydim :/
    Sabaha kadar döndüm durdum...

    Sarılmak kadar rahatlatıcı, sevgi dolu bir eylem var mı... Kesinlikle çok özledim... Düşüncesi bile rahatlattı şimdi :)

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Botanikçi Kız,

    Çiçek kokuları çok iyi geldi, bahsedilen üç kitap ve elbette A.Hamdi de...Huzur'u okumak, İstanbul'da yaşayanlar için bir başka tat olmalı diye düşünmüştüm:)Kitabı okurken taşralı bir okurdan ziyade, olan bitenin içinde ama içindekilerin beni göremedikleri bir yerdeydim dersem, sakın abarttığımı düşünmeyin:) Sonra kitapta geçen her yere onun rotalarından gitme arzusu depreşti, işte bu arzu İstanbul'da yaşamak vardı, dedirmişti:) Dolayısıyla benim kendisini hzursuzluğun romanı olarak tanımlamam zor ki sizin adınıza da sevindim:)

    YanıtlaSil
  3. Şebnemciğim,
    Bırak arkadaş, eş, dost insan bir sebeple dışarı çıkıp eve dönünce ne olur ne olmaz diyerek çocuğuna bile sarılamıyor, bu fena.
    Geçecek elbet...

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Buraneros,

    Şimdilerde artık İstanbul öyle bir şehir ki, gözünüz kapalı aşık olmanız gerekiyor. Bir de şanslıysanız, şehrin nisbeten daha az bozulan yerlerinde yaşıyorsanız o aşk da sizinle yaşıyor. Yoksa, tahammül etmek iyice zor.
    Son senelerde keşke küçük bir şehirde yaşasam ve özledikçe İstanbul'u görsem diye düşünüyorum. Mesela, sizinle şehirlerimizi değişebiliriz. :))
    İstanbul'u ve onunla olan aşk/nefret ilişkisini bir tarafa bırakırsak, Tanpınar öyle derin düşünüp, öyle süzülmüş bir kültür mirası ile yazmış ki, nereyi anlatsa hayran kalırsınız. Aksi mümkün değil.
    Bir de huzursuzluk olmadan huzurun değeri anlaşılmıyor, sanki.:)

    YanıtlaSil
  5. Sevgili Okul Arkadaşım,

    Kesinlikle değişmem ki aynı fikirdeyiz; İstanbul'u Taşradan Yaşamak Daha mı Güzel Acaba? başlıklı bir seyahat yazımın içinde bu durumdan şu cümlelerle bahsetmiştim:)

    "İstanbul ve onun sundukları, şu alemde yaşayan tüm ölümlüler için kesinlikle muhteşem, hiç tartışmasız. Ama sanki, sesi uzaktan daha bir hoş geliyor! İstanbul olanaklarından aşağıda olmayan ama mesafeleri ve kalabalık yaşam açısından o kadar yormayan, ülkenin her yerine kolayca ulaşılabilen bir güzel deniz şehrinde yaşamak da, acaba daha mı güzel?"

    YanıtlaSil
  6. Saatleri Ayarlama Enstitüsü' nü ben de sipariş ettim:) beyaz yasemin içlerinde tek kokulu olan sanırım. Sarışının çiçekleri nefis olur ama kokmuyor bir de mavi Yasemin var otur beni çiz kıvamında:)) ben balkonda çeşitliliği azalttım, bitlerle baş edemiyorum :((

    YanıtlaSil
  7. Çiçekleri görmek nasıl da iyi geldi sevgili Ekmekçikız.. Filbahri ismini duymuş fakat görmemiştim, dediğin kadar güzelmiş. Hele yaseminler... Ben de "Beş Şehir"i okumaya niyetliyim ama bakalım sıra ne zaman gelecek. Sevgilerimle..

    YanıtlaSil
  8. Sevgili Okul Arkadaşım,

    Yazdıklarınıza aynen katılıyorum. :)
    Üstelik taşrada olmak, eskiden olduğu gibi yoksunluk çekmek anlamına gelmiyor. Mega şehirde bunalmaktansa küçük şehirde olmak hayatı kolaylaştırıyor.

    YanıtlaSil
  9. Sevdacığım,
    Önceki sene ben de saksıları epey azaltmıştım. Bu sene yine aşka geldim. :)
    Bitler konusunda haklısın, bunaltıcı oluyorlar. Bakalım artık, umarım olmaz aksi halde gelene dek idare edeceğiz.

    YanıtlaSil
  10. Sevgili Mimoza,
    Yaseminler güzeldir evet, sizden üstte Bilge ve Annesi yazmıştı, mavi yaseminler ayrı güzeldir.
    Beş Şehir'i çok severek okumuştum, umarım sizin içinde öyle olur. :)

    YanıtlaSil
  11. Yasemin benim için çocukluğumun Antalya'sı demek; baharda portakal çiçeği, yazın yasemin kokan Antalya... Bambaşka bir şehirdi...

    YanıtlaSil
  12. Zeldacığım,
    O kadar eskisini bilmiyorum, ancak, üniversitenin ilk yıllarında görmüştüm ilk kez Antalya'yı.
    O zaman bile bambaşka güzeldi.

    YanıtlaSil

Hoşgeldiniz!