Çarşamba, Ağustos 07, 2024

YÜZLER VE GÖZLER

İstanbul'daki  sergileri, sanat olaylarını izlediğimi sanıyorum ya da  zannediyorum.
Oysa, bugün Taksim'e yolumu düşürdüğümde ve çocuklara "İstanbul'u özleyenlere gelsin" etiketiyle bir kaç fotoğraf gönderdiğimde fark ettim, yine aylar geçmiş ve ben İstiklal'e gitmemişim.
İstanbul'un semtine bile uğramadığım diğer semtlerini hesaba katarsak, sanat olaylarını izleme eksikliği daha vahim hale geliyor.

Öyleyse, neresinden başlasam kârdır dedim, bu sabah kendimi yollara attım, İstanbul kazan ben kepçe dolaştım. 
Şimdi bu kazan kepçe dolaşmayı anlatmak işini erteleyeceğim, önce Casa Botter'deki Nuri İyem sergisinden söz edeceğim. Sergi 23 Mayıs'ta açılmış, 28 Ağustos'a kadar devam edecek.  
Solo  Botter ana başlığındaki yer alan sergi, Levent Çalıkoğlu'nun küratörlüğünde düzenlenmiş, Nuri İyem'in sanatını, çalışmalarından örnekleri başlıklar altında derli toplu anlatıyor.




Nuri İyem'in en bilinen ve hayran olunan  resimleri, kocaman güzel gözlü kadın yüzleridir. 
Sergideki "YÜZLER" başlığında anlatılanı aşağıya aktarıyorum. 

" Röportajlarında sıklıkla resimlerindeki "portreler" ile yıllarca tekrar ettiği "yüzler" arasında farklar olduğunu belirtiyor Nuri İyem. Klasik ve batılı anlamda portre resim geleneğindeki yetkinliğine rağmen, Anadolu kadınına ait olduğunu düşündüğü bir arketip yaratmasındaki ihtiyacı özellikle erken yaşta yitirdiği ablasının hayali yüzüne ve sıcaklığına kavuşma arzusu olarak tarif ediyor. Nuri İyem, alamet-i farikası olan kadın yüzlerini ne kadar çoğaltırsa çoğaltsın her seferinde kendine özgü insani bir derinlik de yaratmayı başarıyor. Özellikle gözlere verdiği önem ile kadın yüzünü kimi örnekte bir dramın yansımasına, kimisinde de zorluklar karşısında metin duruş sergileyen kararlı bir karaktere büründürüyor. Tam karşıdan bir duruşla, doğrudan izleyicinin gözünün içine gizemli, mağrur ve metanetle bakan kadın yüzleri, tekil örneklerden ikili ve üçlü kompozisyonlara doğru bir gelişim sergiliyor. Çoğunlukla gizlediği bir peyzajın önünde veyahut bir gecekondunun enteriyöründe yaşadığı, ait olduğu, belki koruduğu belki de dönüştürmeye çabaladığı bir dünyanın işaretleriyle birlikte var oluyor bu yüzler."

Meğer, yüzlerin ve asıl önemlisi o kadın yüzlerindeki derin, anlamlı gözlerin sanatçının en hassas yerinde, özel bir önemi varmış.
Şimdi burada, sözü sanatçının derin acısını nasıl sanat eserine dönüştürdüğünü anlattığı samimi ifadesine bırakmak gerekiyor. 
Yukarıdaki yüzler tablolarının üstünde, onların bütününü kapsayan sözleri şöyle:
 
 "Benim hayatımda bir kadının çok büyük rolü var. O kadın annem değil, ablam. Annem yaşlı bir kadındı. Son çocuğuydum ben. Ablam bana baktı. O kadar ki, ben annemi pek sevmezdim açıkçası. Ama ablama bayılırdım. Beni dayaktan, her türlü fırtınadan korurdu. Evde bir şey kırdım diyelim, ablam koşar gelir dayaktan kaçırırdı beni. Korkunç şekilde seviyordum onu, her zaman onun peşindeydim. Örneğin Cizre'de tropikal sıtmaya tutuldum. Gün aşırı gelirdi nöbet. Anne diye bağırmazdım, abla diye bağırırdım. O nöbet sırasında beni kucağına alırdı. Uyandığım zaman bir bakardım, gözleri üstümde. [...] 
On dokuz yaşında evlendi, ilk çocuğunu doğururken de öldü. Ve bir suçluluk duygusu var bende şimdi. Sanki ben ablamı kurtarabilirdim. Buna benzer tuhaf şeyler yaşadım ben. Resimle uğraşmaya başladığım zaman hep bir kadın vardı. İlk zamanlar çok kötü şeyler yapıyordum. Giderek bu kadın portresi gelişti bende. Sonunda, senin üzerinde durduğun "göz" benim tablolarıma giriş için bir anahtar olmaya başladı. Asıl çıkış noktası bu."



Buradaki yüzler, serginin "Sıradan Sevdalar" başlıklı bölümünden.
Köyden kente göçün yoğun olduğu yıllarda, en sert koşullarda ayakta kalma mücadelesi veren sevgililerin birbirlerine duydukları hissi yansıtan bu resimler bir toplumsal dönüşümün de tanığı gibiler.



Sergide sadece yüz resimleri yok haliyle, portreler, doğa resimleri de yer alıyor, bu resimlerin ve dönemlerin de anlatıldığı  başlıklar  altında.

Yukarıdaki natürmort sevdiklerimden birisi.

Diyeceğim o, İstanbul'da iseniz İstiklal'e çıkmayı, sanat galerilerine uğramayı ihmal etmeyin.

6 yorum:

  1. Nuri İyem'in kocaman gözlü kadınlarını hep çok sever(d)im ama bundan sonra daha farklı bir gözle de bakacağım. hüzün ve şefkat barındıran ne güzel bir hikayeymiş...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuyunca çok etkilendim Şulem ve düşündüm benim gibi o gözlerin derininde saklı olanı bilmeyenler olabilir, o nedenle paylaşmak istedim. :)

      Sil
  2. Nuri İyem'in gözlerinin ve yüzlerinin hikayesi çok kalbime dokundu. Teşekkürler paylaştığınız için. Sergiler ve şehre kavuşmak için (Beyoğlu olsun, İstiklal olsun, kültür sanat olsun) sonbaharı bekliyorum. Şu an sıcak ve saçma hava hallerinden evvimden, mahallemden çıkamıyorum. Size şapka çıkarıyorum, bravo!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bütün bir hayatı etkileyen ve ne mutlu ki güzelliğe doğru sanat aracılığıyla bir yol bulup ortaya çıkan hüzün... Gerçekten okuduğumdan beri etkisindeyim.
      Benim şehir ve sanat faaliyetlerim tüm yaz boyunca bir veya iki oldu, ahh bu seneki sıcak yaz ahh! :))

      Sil
  3. Türk sanat dünyasının sahip olduğu çok kıymetli bir hazine Nuri İyem. Özellikle tablolarında moderniteyi kenarı atıp kendi toprağının motiflerini kullanması ona olan hayranlığımı arttırıyor. Sıradanlaşmış figürleri reddedip kendi değerlerine sahip çıkan ve bu değerlerle kendine yeni bir tarz inşa eden büyük bir ressam. Çizdiği kadınlarda dikkatimi çeken ve beni etkileyen bir başka şeyse her ne kadar çaresiz, tükenmiş, mutsuz olsalar da duruşlarını kaybetmemiş güçlü kadınlar olmasıdır. "Bunlarda yırtık pırtık yok." diyen muhabire "Kadına çok insafsızca davranıyoruz. Ben bunu yapamam." diye karşılık veren yurdum insanıdır aynı zamanda. Bloğunuzda anlatmış olmanıza çok sevindim. Ayrıca daha fazla galeri gezip bize anlatmanızı dört gözle bekliyor olacağım. 🤗💛

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoşgeldiniz,
      Yorumunuz için teşekkür ederim. :)
      Umarım sıcaklar biraz azalınca sergileri, galerileri gezebilirim ve yazabilirim, çok istiyorum. Eylül'den umutluyum. :)

      Sil

Hoşgeldiniz!