Çarşamba, Aralık 04, 2024

Bir de baktım, yüreğimin götürdüğü yere gitmişim...

Öğlenden az sonra eczaneye gidecektim, çıkmışken biraz yürürüm diyordum da nereye gideceğim konusunda karasızdım. 
Kızıma "çıkıyorum" dedim, "nereye" dedi, "yüreğimin götürdüğü yere" dedim. 
İkimiz de güldük. 
Son cümleye ek yaptım "esasen eczaneye gidiyorum".
Kızım "sahile gidip yürü, en iyisi" dedi.
Kızımın sözüne uydum, eczaneden sonra sahile gittim, yürüdüm, ama bizim sahilde değil.
Eczaneye uğradıktan sonra ayaklarım beni metro istasyonuna götürdü, Kadıköy'e indim. 
Önce çarşıda dolaştım, yeni yıl vitrinlerine baktım.



Baylan gayet sade karlı ev temalı bir vitrin yapmış.
Asıl şenlik, Cafer Erol'un (soldaki) ve Beyaz Fırın'ın (sağdaki) yanyana yaptıkları vitrinlerin, daha doğrusu tüm dükkanı kapsayan giydirmelerinin önündeki kalabalıkta.
İnsanlar selfieler, fotoğraflar çekmeden geçmiyor, ben de bu eğlenceye dahil oldum.




Meydancıktaki süslü dükkanlara bakan sadece insanlar değil.
Tam karşı köşedeki Rum Ortodoks Kilisesinin duvarındaki martı da seyir  halinde.

Çarşıda bir süre dolaştıktan ve sokağın olmazsa olmazı balıkçıları, çeşit çeşit ürün sergileyen şarküterileri, manavları, fırınları, kuruyemişçileri seyrettikten sonra  Moda'ya yöneldim.
Niyetim Moda burnundan denize bakmaktı.



Değil mi ki yüreğimin götürdüğü yere gitme günündeyim, öyle düpedüz yürümek olmaz.
Nasıl olduğunu şimdi hatırlamadığım şekilde, kendimi Mühürdar sokaklarında buldum.
Şimdiye dek ilk kez gördüğüm bir sokaktan geçiyordum ve benzerlerine Prag'da Viyana'da rastladığım  bir apartmanla karşılaştım. 
"Enişte" isimli bu aparman meğerse meşhurmuş ve hakkında ekşi sözlükte "kisch" tanımlaması yapılmış, bence haksızlık yapılmış.
Bu tarz binalara Prag'da, Viyana'da sık sık rastlanır, bence hoş bir art nouveau uyarlaması yapılmış.



Sonunda bir şekilde -tam Moda burnuna kadar gitmesem de- Moda'da sahile indim ve Kadıköy'deki Balon Cafe'ye kadar sahilden karşımda uzanan tarihi yarım adayı seyrederek yürüdüm.
Hava gri yoğun bulutlarla kaplı olduğu için fotoğraf biraz silik biraz puslu, olduğu kadar artık.
Yüreğimin götüreceği sahil burasıymış, meğer.
  

10 yorum:

  1. İstanbul'un bu "sürpriz"lerini çok seviyorum. Hiç görmemişim bu binayı, bence de gayet güzel. ay ben de bir Kadıköy seferi yapsam ya...okuyunca özledim yine :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kadıköy'e neden bu kadar az gidiyorum ki diyorum kendime, her Kadıköy seferinden sonra. Sonra yine zaman geçiyor. :))

      Sil
  2. Kadıköy'ün bu sokağı yeni yıl yaklaşırken bir cümbüş alanına dönüşüyor, insanlar fotoğraf çekme heyecanındalar. Geçen gün ben de gittim izdihamdan canımı zor kurtardım :) Enişte apartmanı benim çok hayran olduğum bir yapı, bakmaya doyamıyorum. Kadıköy'üm ne güzelsin!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sahilde yürürken tarihi yarımadayı seyrettim ve acaba Bizans zamanında oradan bakarak Kadıköy'e körler ülkesi diyenler ne düşünmüştü, merak ettim. :))

      Sil
  3. Bir dahaki gelişimizde-inşallah diyelim-bir türlü gidemediğimiz Moda ve Mühürdar'a gidilecek Enişte apartmanı görülecek, tarihe not düşülsün :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Moda'nın mutlaka yürüyerek gezilmesi lazım bence Leylakcığım, tramvay filan hikaye, hele bir de kavga çıkanından olursa... :)))
      Bir kere daha gidip ayrıntılarına bakacağım o apartmanın, çok hoştu. :)

      Sil
  4. Yüreğin ne güzel yere götürmüş, Baylan dedikçe aklıma ilk Baylan buluşmamız geliyor :) Enişte Apartmanı'nın adı neden enişte merak ettim :)) Araştırayım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Apartmanı yaptıran mimarın soyadı diye okudum, doğruysa. Belki çoktan sen de okudun. :))
      Baylan buluşmamız yaa evet, yine gel yine gidelim, hadi! <3

      Sil
  5. Günlük hayatın sıradan anlarını, duygusal bir boyutta, bir içsel keşfe dönüştüren bir yazı olarak gerçekten çok güzel. Yüreğinizin götürdüğü yer, gerçekten de en doğru yermiş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nezaketle tanımladığınız yazı tahliliniz için teşekkür ederim, evet doğru yerdi. :)

      Sil

Hoşgeldiniz!