Bu sabah, koşturmacanın içindeyken birdenbire neşeli bir sabah oluverdi.
Önce, gazeteye ne var ne yok diye kısa bir gözatarken Gökhan Özgün'ün yazısında
"Bana Vahiy Geldi, Meseleyi Çözdüm" başlığını görünce dayanamayıp okumaya başladım ve ardından da gülmeye...
Başlığa tıklarsanız, nedenini anlarsınız. Aslında acı bir gülme sonuçta, yine de güleriz ağlanacak halimize, ya!
Sonra, biryerlere uğrayıp, deniz otobüsüne yetişmem gerekiyordu. İşimi halledip, telaşla taksi ararken bir karşı tarafın taksisine çattım.
Eyvah! Şimdi, bir de yol tarif etmek gerekiyor diye düşünürken, bir de baktım ki (doğrusu duydum ki) şöför Karadenizli!
Hah, papazı bulduk, sabah sabah derken, adamcağız neşeyle anlatmaya koyuldu:
Sabah getirdiği müşteri iş toplantısı için karşıdan geliyormuş. Hem müşteri, hem de kendisi yolu bilmiyormuş. Güç bela gidilecek yere ulaşılmış da, sonra taksici ana caddeye çıkayım derken kendini bir pazar yerinin içinde bulmuş!
Tam Kemal Sunal filmi gibi oldu, arabayı pazarcı tezgahlarına sürte sürte çıktım ordan. Ne işin var, diye söylenen pazarcılara "ver ordan iki demet maydanoz, takıver dikiz aynasına da arabayı süsleyelim, iyice film gibi olsun" dedim.
Ben ordan öyle çıksam, ne kadar eğlenceli olurdu, değil mi abla?
diye, bir güzel gülerek anlatınca dayanamadım bastım ben de kahkahayı.
Sonra, dolmuş yaparak karşıya geçmesi için caddeye nereden döneceğini gösterip, gülerek indim.
Taksicilerin her biri bir hikaye. Beş karış suratlı takozlar da var tabi aralarında ama bazıları gerçekten tanınmayı hakediyor :)
YanıtlaSilEvet, bu şöför sahiden ilginç bir kişilikti =))
YanıtlaSil