Çocuklar erken kalktılar, okula gittiler, okul sonrası müzik ve spor çalışmaları başladı. Anneleri de erken kalktı, çocukları okula gönderdi, iki çocuğun hazırlanma süresi arasında egzersiz yaptı, bunun için mutlu oldu.
İşe gidildi, şimdi ne olduğu unutulan çok önemli acil bazı meseleler halledildi.
Bazı günler daha serin ve bulutlu, bazıları daha açık ve öğlenleri iyice sıcak geçti.
Uzun zamandır görülemeyen iki dostla iki öğlen kaçamak yapıldı, bir arkadaşın kahve daveti pas geçilmek zorunda kaldı.
Bir yakının sağlığıyla ilgili endişeler duyuldu, biraz ferahlık haberi alındı.
Yani, hayattan birkaç yaprak daha düştü.
Bu arada kimbilir dünyanın taa nerelerinde veya yakınımızda bir yerlerde ne acılar, ne sevinçler daha yaşandı, gelecek kuşaklara anlatılacak ne hikayeler birikti.
Bu hikayelerden birini anlatan bir Fransız filmini bu akşam gördüm.
Yeni Ailem - Michou d’Auber
Fransa ile Cezayir arasında yaşanan kanlı savaşın sonlarına doğru, savaştan çok uzakta, ancak etkisiyle çok içinde yaşanan bir asimilasyon hikayesini anlatan bir film. Yönetmen Thomas Gilou'nun , anlatımı tipik bir Fransız melodramı gibi değil de sanki 1950lerin İtalyan filmi havasında. Böyle olunca, insanı derinden etkileyecek çok ağır bir konu (geçen sene seyrettiğimiz Cache - Saklı da böyle bir asimilasyonun sonuçlarını anlatmaktaydı, hatırlayınız) adeta günlük hayatın akışı içinde acıtarak ama sırtını da sıvazlayarak söylenmiş gibi oluyor.
Üstelik film, tuhaf bir şekilde komedi olarak sınıflanmış ki, bu sınıflamalara da zaten gıcığım var.
Yedi yaşındaki Arap Messaoud (Mesut) annesi kanser olduğu, babası da ona ve abisine bakamadığı için yetimhaneye bırakılır, taşrada bir Fransız ailenin yanına yerleştirilir. Cezayir’in sömürgesi olduğu Fransa’ya başkaldırdığı, Cezayir asıllı Fransız vatandaşlarına karşı ırkçı bir tepkinin oluştuğu dönemde, çabuk öfkelenen bir askerin evine evlatlık gider sevimli Messaoud.
Ayrıca, Beyazperde.com sinema sitesinde yayınlanan buradaki eleştiri de ayrıntılı açıklama içeriyor.
Küçük oyuncu Samy Seghir'in canayakınlığı ile, Gerard Depardieu ve Nathalie Baye'nin sade oyunculuklarını da çok beğendim.
Filmin sonunda çalan Enrico Masias şarkısı beni çocukluğuma götürdü. Babamın çok sevdiği bir şarkıyı hatırladım.
Babamın anısına o şarkıyı buraya ekledim: J'ai Quitte Mon Pays
Arkadaşlar!
YanıtlaSilİmdaatt!
Bu müziği koyarken bir hata yapmış olmalıyım, kimseninki, bööyle uzun muzun çıkmıyor.
Nedir bunun derdi?
Ne ettim ben?
:(
Ben de merak ediyorum bu filmi komşucuğum. Bıraktığın terapist elinden çıkma gibi yorumla beni pek güldürdün, bugün sen de gül e mi?
YanıtlaSilekmekçikız, benim bu ara zaten müziklerle başım dettte. hani kelin ilacı olsa durumu. ama, şunu söyleyeyim de rahat et. amaaaaan, n'olmuş? pek de güzel olmuş:)
YanıtlaSilbir de kahveeee:)
şaka yahu:)
iyi uykular...
Tijenciğim,
YanıtlaSilEh, öyle biraz bunalmış gibi görünce seni, dur bir seans yapayım, dedim.
:))
Teşekkür ederim, sen de beni güldürdün.
:)
Doğumgünü Bebesi!
YanıtlaSilSen bugün böyle erkenden uyudun mu yani?
İnananam!
:))
çünkü erkenden uyanmam lazımdı:) ey hayattt, bat biraz daha, yan:)
YanıtlaSil