Cumartesi, Ekim 25, 2008

SANSÜRÜN İKİNCİ GÜNÜ

Bugün, yağmuru ucundan sıyırtarak yollarda geçti.
İstanbul, yine en sevimli trafik hünerlerini gösteriyordu.
Meslek örgütümüzün genel kuruluna katıldık. Zaten, istersen katılma. "Aksine hareket edenlerden 120 YTL(yüzyirmi yetele) para cezası tahakkuk ettirilerek, hazineye irat kaydedilecektir."
Çok şahane demokrasimiz var ya, her türlü demokratik topluluğa katılmak zorunlu, katılmazsan ceza var, ceza.
Neden bir de hergün için 120 para vereyim ki? Zaten lime lime edilmiyor muyuz, her vesile ile?
Gerekirse o parayı harcarım yola, bele, size irat mirat vermem!

Bizim meslek ahalisinden kimsenin umru değildi, bloggerın yediği sansür. Acayip ateşli, incir çekirdeği çaplı konuşmalar uğultu haline koca sergi sarayını zaptetmişti.
Neyse ki, akşama doğru birkaç "hadi ya, bloggerı da mı kapattılar, cık cık" konulu telefon aldım.
Benimki de, züğürt tesellisi, işte.

Bilen meslek mensubu bilir, bu mahkeme tedbirlerin can yakmasını isterseniz, Cuma günü uygulamaya koyarsınız. Böylece, haftasonu karşı tarafı dinleyecek mahkeme, hakim bulunamayacağından, en erken Pazartesi günü başvuru işleme konulacağından, itiraza sonuç alınana kadar üç gün geçer.
Eh, bu memlekette hafızalar ancak iki güne ayarlı olduğundan, o sırada herşey unutulup, kanıksanmış olur.
Pek güzel, değil mi?

.

4 yorum:

  1. Ben de kaniksanmasindan korkuyorum zaten, dogru demissin.

    YanıtlaSil
  2. Bu sefer, kanıksanmasın!
    Yeter, artık!

    YanıtlaSil
  3. kanıksayacağımız varsayımının bir yanılgı olduğunu göstermek adına pazartesi günü en az 3 yazı yazmaya karar verdim şu an...

    YanıtlaSil

Hoşgeldiniz!