Kendimi sayfaların akışına bıraktım ve hiç olmayacak öyküyü "bu kesinlikle yaşanmış bir olay" inanışıyla okudum. Çok etkileyici, hayat hakkında müthiş zihin açıcı bir kitaptı.
İşte son bölümlerden bir kaç satır size.
Bölüm 93
Sayfa 308
"... Bir çocuk gibi ağladım. Tüm bu sıkıntılardan kurtulmuş olduğum için ağlamıyordum. Oysa kurtulmayı başarmıştım. Bir sürü kardeşimle birlikte olmanın etkisi de değildi. Richard Parker * beni bu denli kabaca terk ettiği için ağlıyordum. Vedalaşmadan ayrılmak ne kadar feci bir şeydir. Biçime, düzenin ahengine inanan biriyimdir. Her şeye elimizden geldiğince anlamlı bir şekil vermemiz gerekir.
... Hayatta her şeyi gerektiği gibi sonlandırmak çok önemlidir. Ancak o zaman her şeyi bırakıp gidebilirsiniz. Aksi halde, geriye söylemek isteyip de asla ağzınızdan dökülmeyen sözcükler kalır ve yüreğiniz pişmanlıkla dolar... "
* Alıntı İçin Not:
Richard Parker kimdir?
R. P. bir Begal kaplanıdır. Tüm o denizde kaybolma ve karaya ulaşma yolculuğu sırasında Piscine Molitor Patel ya da bilinen adıyla Pi'nin yol arkadaşıdır. Filikanın karaya yaslandığı kurtuluş anında Richard Parker aniden fırlayıp karaya çıkmış ve ormanın derinliklerinde sonsuza dek Pi'nin yaşamından çekip gitmiştir.
:)
YanıtlaSilyıllar önce okumuştum.
filmini izleyince aa ben bu kitabı okudum demiştim.
belki yeniden okuma vakti gelmiştir.
Gugukcuğum,
YanıtlaSilBen ise, on sene önce almış, bir kaç sayfa okumuş devamını getirememiş ve bir kütüphaneye kaldırmıştım.
Şimdi nasıl keyifle okudum, bilsen...
Zamanıymış! :)
Yillar once okudugumda Turkce'ye henuz cevrilmemisti. Anladigim kadariyla cevirisi cok basarili. Ingilizcesini okurken hic duygulanmamistim.
YanıtlaSilekmekçim uzun süredir uğramamışım, diğer gönderilerine bakarken kızdım kendime. papatyaya bayıldım, genç kızın sana uzatışına gülümsedim. Lunchbox' u bende çok sevdim. Diğer filmi not ettim. Pi' nin yaşamı' nı film olarak izlemiştim. Richard Parker kafama kazınmıştı. Kitabı olduğunu bilmiyordum. İyiki varsın diyorum herzamanki gibi, umuduma dayanaklardansın bu zor günlerde. Kocaman sevgiler yolluyorum...
YanıtlaSilSevgili Ayça,
YanıtlaSilŞimdi blogunuzu ziyaretten geliyorum, kamuya açık alanda yazmaya karar vermeniz iyi olmuş bence.
Biz yıllarca yazıp, okuyup şimdi biraz buraları ihmal eder olmuş eski blogcular için sizlerin varlığı canlandırıcı oluyor. :)
Kitaba gelince, çeviri iyiydi evet. Ancak, bazen içinde olduğunuz duygu durumu ve ruh hali de kitapla bağ kurmanızda etken oluyor.
Belki benim biraz öyle olmuştur? ;)
Sevdacığım,
YanıtlaSilDün, ben de senin sayfanda Luncbox'ı görünce gülümsemiştim, "ne güzel aynı filmi izlemiş ve zevk almışız" diye düşünmüştüm. Sonra, araya kimbilir ne girdi ve ben bu düşüncemi sayfana yazamadım.
Şimdi buraya yazıyorum, en azından. :))
İltifatın için teşekkür ederim, buralar eskisi kadar canlı olsa keşke. Hiç eksiklik hissetmezdik, herhalde. :)