Dört gün boyunca gezdim, dolaştım, yürüdüm. Gördüklerime kimi kez şaştım, kimi kez hayran kaldım.
Her sabah 8:30'da yola koyulup, kâh bozuk yollarda hoplaya zıplaya giden bir otobüs içinde yol aldım, kâh dağ tepe tırmandım.
Doya doya uzaklara baktım, gözalabildiğine boş alanlarda uzaklara, geniş çayırlara, koca koca dağlara, baktım baktım...
Yolculuk Erzurum'dan başladı, Kars, Doğubayazıt derken Van'da bitti. Aslında yolculukla ilgili hayranlıklarım İstanbul'dan uçakla Erzurum'a giderken başladı.
Birkaç fotoğrafla anlatmaya başlayayım:
Erzincan Erzurum arasında, havadan (uçuş onbin metredeydi!) gözüken buzul gölü
Erzurum'a yaklaşıyoruz, uzakta Palandöken dağları
Yakutiye mederesesi, cümle kapısının yan tarafında hayat ağacı, kartal ve aslan figürleri
Öğlen yemeğinde Erzurum'un ünlü cağ kebabı
Erzurum'dan Kars'a giderken Aras nehri üzerindeki Çobandede köprüsü, 1300 yılı civarında yapılmış
Kars kalesi, 12. yüzyılda Selçuklular zamanında yapımına başlanmış, eteklerindeki Kars çayı kenarında eski bir hamam var
Kars gravyeri, 1 metre çapında kocaman tekeriyle tadıma hazır
Aşık atışmalarıyla ünlü şehirde, son aşıklardan Sabri Yokuş'u dinlerken
Ayrıntıya dikkat, sazın sapında aşıka verilen bahşişler, sazın püskülü gibi...
çok iyi yaptın vallahi, izlemek bile keyifliydi :)
YanıtlaSilO kadar çok fotoğraf çekmişim ki, sıraya koyup anlatmak bir ciddi iş oldu. :))
YanıtlaSilne güzel kareler, ne iyi yapmışsın.
YanıtlaSilSevdacığım,
YanıtlaSilÇok iyi yapmışım hem de, çok memnunum. Fırsat olsa da görseniz. :)