Sevgili Blog,
Her gün her gün sana laf taşıycam diye, kafayı kırdım bak, sonunda!
Bugün dilime bir söz takıldı, yukarıda başlıkta olan, meğer Erzurum'lu yerel sevilen bir şiirmiş, kim bilir ne zaman duyduysam, nereden?
Fakat güne uygun bir ifade, bugün öyle sersem sersem gezindim.
Diyeceksin niye?
İşte öyle!
Dün gecenin kör vakti, gece yarısından sonra kızımı yolculadım. Gece tilki uykusuyla geçti, tetikte; sabah karga kahvaltısını etmeden salimen Ankara'ya ulaştı, şükür. Hem de o ağır bavullarla...
Sabahla kuşluk arası biraz kestirdim, iki kez telefonla bölündü, uykum.
Sonra pilatese gittim, hocamı görünce enerjim mi yükseldi nedir, bır bır konuştum durdum. Artık, vize konusunda çıkan fırtına mı dersiniz, Japon aktör bay Miki'nin bulduğu nefes egzersiziyle karın bölgesinin sıkılaşması mı dersiniz, alerji ilacı üzerine kocakarı tavsiyeleri mi dersiniz, anlattım durdum.
Hiç bitmeyen ev için eksik alışverişinin bilmem kaçıncısını tamamlayıp eve döndüm.
Döndüm ama, torbaları eve bırakıp tekrar dışarı çıkıp, saç boyatmaya komşu kuaföre attım kendimi.
Bugün Şekerpembe 41 yaşında olmuş! Kendisini kutladım, ama, bir yandan da söylenip durdum "nedir bu 41, daha dünkü çocuk o!" Kırkbir kere maaşallah diyeyim.
Akşamüstü biraz kitap okudum, Ernest Hemingway öykülerine devam ettim.
Çocuklarla ortak gruptan yazıştık, birbirimize komik fotolar, pencereden dışarı bakınca görülenleri filan gönderdik.
Öyle işte!
Bu fotoğrafı geçen ay mı çekmiştim, neydi?
Akşamüstü güneşini arkasına almış Eminönü'nde Yenicami, iskele...
Kaç zamandır karşıya geçmedim yine. Bir bakalım, bu defaki rekor olacak mı?
Benimkiler gidince ev bir boş geliyor gözüme,bir kaç gün kendime gelemiyorum.Onun için Allah kavuştursun, diyorum size de.
YanıtlaSilSevgili Mehtap,
YanıtlaSilTeşekkür ederim, sahiden evin boşluğu başka bir duygu.
Bağımsız olmayı, kendi keyfince hareket edebilmeyi seviyorum, yine de onlarsız zor. :)