Sevgili Blog,
Sabah erken uyandım, oysa kaç günlük yorgunluktan sonra yatağıma kavuşunca uzun uyurum sanmıştım.
Kitap okumak istemedim, hava durumuna bakayım diye internete girdim ve hiç gerekli değilken oradan oraya gezinip bir saat geçirdim. Sonra uyku bastırdı ve yeniden dalıp bir saatten fazla uyudum.
Dün yolculuk sonrası evde oğlumu şifayı kapmış bulmuştum, mevsimin ilk üst solunum yolu enfeksiyonu. Biraz ateş, biraz aksırık öksürük... Doping niyetine meyve sulu, yumurtalı ekmekli büyük bir kahvaltı hazırladım, bitirdiğimizde vakit öğleni bulmuştu.
Henüz kızımın kendi evi olmasına ve üç senedir kendi evinde yaşayan oğlumun tekrar eve odasına dönmesine alışamadım galiba, Eylül ayı hızlı bir değişim, dönüşüm getirdi bize, çocuklara, bana; üçümüz de kendi dünyamızda yeniye alışmaya çalışıyoruz.
Gün gri başladı, yağmurlu sürdü. Dışarı adımımı bile atmadım. Ekmek almak için fırına gitmeye niyetlendim, baktım yağmur yağıyor "amann, kim giyinecek de ıslanacak da, boş ver" dedim ve kaldım.
Çiçekleri suladım, çamaşır yıkadım astım, yemek yaptım, gazete okudum, bir ara annem geldi çay içtik. Oğlum bütün günü yatakta kâh okuyarak kâh uyuklayarak geçirdi. Kızımla konuştuk, yarın okulu açılıyor, son tatil gününde evde arkadaşlarıyla vakit geçirmişler.
İçimde yolculuk isteği var.
Eylül'ün taşınma olaylarıyla hızla geçmesi ve soğuk yağmurlu havanın bastırması beni hiç hazır olmadığım bir ruh halinde yakaladı.
Güneşli havası olan bir yere belki yurtdışına gidip, dost sohbetiyle bir kaç gün geçirmek ne hoş olurdu.
Hem daha önümüzde pastırma yazı var, değil mi?
Hadi gel :)
YanıtlaSilŞöyle bir iki ayağımın üstünde durayım da, bir plan yapalım. ;)
YanıtlaSil