o gün...
cumartesi, 5 eylül 1987, londra,
günübirlik londra gezisi, sabah okuldan otobüs kalkıyor,
küçük amcam o sırada londra'da yaşıyor, sözleştik, görüşeceğiz,
buluştuk, hasret giderdik, gezdik, yemek yedik,
dönüş vakti yaklaşıyor, vedalaştık, cambridge otobüsüne gideceğim,
12 numaralı belediye otobüsüne bindim, trafalgar meydanına gidiyorum,
otobüs iki katlı ve kırmızı olanlardan,
alt katta, biletçinin karşısında, kapıya yakın oturuyorum
o an...
hafiften yağmur başladı,
otobüs bir durağa yanaşıyor, tanıdık bir sima var orada,
gerçekten olabilir mi?
ta kendisi! o işte!
adalet ağaoğlu, en sevdiğim yazarlardan,
otobüse bindi, biletini aldı ve yanımdaki boş koltuğa oturdu,
olabilir mi böyle bir şans?
ölmeye yatmak, bir düğün gecesi, fikrimin ince gülü, bayılarak okuduğum kitaplar,
yazarı şimdi benim yanımda oturuyor, londra'da iki katlı kırmızı otobüste,
sonra ne mi oldu?
şaşkın bendeniz en sevdiğim yazarla tek kelime konuşamadım,
nutkum tutuldu sanırım,
birkaç durak sonra ineceğim yere geldik, başımla selam verip otobüsten indim,
başlangıcı...
1987 yılı yaz aylarındayız,
4 temmuz'da istanbul'dan londra'ya brithish airways'le uçuyorum,
ilk kez yurtdışına çıkyorum, heyecanlıyım,
oradan ver elini cambridge, üç aylığına bir dil okuluna gidiyorum,
yanlarında kaldığım ingiliz ailenin küçük bir oğulları var, karı koca çalışıyorlar, fazla odalarını öğrencilere kiraya verererek ek gelir sağlıyorlar,
okulda her milletten öğrenciler var,
bir bisiklet kiralıyorum, evden okula gidiş geliş daha kolay oluyor, otobüsü kaçırmak dert değil artık,
okulda sık sık geziler düzenleniyor,
hafta sonu londra'ya ya da turistik başka şehirlere gidiyoruz,
hafta içi sinema, tiyatro ya da müzikale,
bir süre sonra, kendimi oralı olmuş gibi hissediyorum,
keyifli zamanlar, öğrenmeli, gezmeli, eh birazdan fazla hasret çekmeli,
26 eylül'de dönüş yolundayım,
üç ay göz açıp kapatıncaya dek geçti mi?
öyle veya böyle, unutulmaz anılar, güzel zamanlar,
hep akılda kalanlardan bir tanesi, kırmızı otobüsteki yol arkadaşlığı.
bu sabah...
adalet ağaoğlu'nun ölüm haberini okudum,
ölümsüzlüğe doğru gidişini...
Ne güzel tesadüf olmuş.suskun kalma dışında. Bende çok üzüldüm. Üniversitede psikoloji dersinde Fikrimin İnce Gülü kitabını psikolojik olarak incelemiştik.
YanıtlaSilSevgiler.
Çok iyi tanıdığım birini kaybetmiş gibiyim ben de.
YanıtlaSilMekanı Cennet olsun.
Ben herkesle konuşuyorum. Sonra üzülürüm yoksa biliyorum. Bir de onu tanıdığınızı göstermek, takdir etmek demek değil mi aynı zamanda?
EGO 408 de kimlerle karşılaşıp konuşmadım ki... :)
Çocukluğumda bir büyüğümden öğrenmiştim;
Utanmanın başkalarına faydaları vardır. Diye
Sevgiler
Romantik Bir Viyana Yazı'nı yazdığı sıralar mıydı acaba? Londra'da geçer ya onun başlangıcı, belki inceleme yapıyordu. Huysuz bir teyze idi kendisi anılarından okuduğum kadarıyla ama her bir satırından müthiş zevk aldığım kitapları için minnettarım. Huzurla uyusun...
YanıtlaSilSevgili Okul Arkadaşım,
YanıtlaSilYazıyı dün gece geç saatlerde okurken-abartısızca söylemeliyim ki-kendimi orada ve kırmızı otobüste gördüm. Bir yazı okuyorum sansam da, bizatihi duygu ve elbette kocaman yazardı gördüğüm. Gün boyu bir yazı yazsam mı diye düşünmüştüm, haberi okuduğumda. Bir çok yazımın içinde ondan bir iz vardı; ilk okuduğum kitabındaki bir andan ve o anı bizzat yaşatıp aklıma kazıttığı bir ifade; çok kere ve çok yazımda rastlamışsınızdır elbette:)
Mirasından payıma düşeni, Sevgili Leylak Dalı'nın sözünü ettiği kitap için kullandığım ifadelerimi, bu güzel duygulu yazıya eklemek istedim:
"Kahramanımız bir Tarih Öğretmeni. Fantastik kitap kahramanı tadında başka karakterleri de var elbette. Ruhları dürtükleyen bir kitap olduğunu düşünmekteyim ki bu ifadede bile kitabın etkisi var! Bir göl kenarında günün ruhları dürtükleyen saatlerinde okunuyormuş hayali kurdurur hep bana... ki o ifadenin geçtiği, yani günün ruhları dürtükleyen saatlerindeki bir an, göl kenarındaki bir yemek anı ve ifadenin gücü unutulmazımdır. Benim için kutsal bir kitaptır ki ilk sayfasının hemen yanındaki sayfada yer alan Adalet Ağaoğlu cümleleri bir vasiyet gibidir."
Çok duygula, ne güzel yazmışsın huzurla uyusun
YanıtlaSilKitaplarını çok okumamıştım ancak bir dergiye verdiği röportajı okumultum ve çok etkisinde kalmıştım...
YanıtlaSilIşıklar içinde uyusun...
Sevgili Parıldayan Çiçek,
YanıtlaSil"Fikrimin İnce Gülü" psikolojik ve sosyolojik olarak çok katmanlı anlatımı olan bir romandı, Sarı Mercedes adeta roman kişisiydi. Etkilenerek okumuştum.
Suskun kalma kısmına gelince...
Sevgili Tülin,
YanıtlaSilSanatıyla sevdiğiniz bir kişiye beğeninizi göstermek, onun bakımından da hoş olsa gerek. Ne de olsa beğenildiğini bilmek sanatçı egosunu okşar.
Şimdi bakınca böyle söylüyorum, o zaman genç ve tecrübesizdim. Utanmaktan çok rahatsız etmekten çekinmek, suskun kalmamda etken oldu sanırım.
Leylakcığım,
YanıtlaSilAdalet Hanımın yapısı daha içe dönük bir kişilik gibi gelir bana, nedense. Belki de sınırlarını korumak üzere, biraz sert biraz da huysuz bir mizaç geliştirmişti, bilinmez. Bu konuyu artık araştırma yapacak olanlar, edebiyat tarihçileri yazarsa okuruz.
Biz okurları yazdıkları için minnettarız, evet. :)
Sevgili Okul Arkadaşım,
YanıtlaSilDün bu yazıyı yazmadan, kitaplığımdaki Adalet Ağaoğlu kitaplarına tekrar baktım. Alanların yerine koymadığı pek çok kitap gibi onun kitaplarından birkaçı da yerinde yok. Romantik Bir Viyana Yazı bunlardan biri, bir kaçını yeniden alıp okumayı düşünüyorum.
O güzel paragraf için teşekkürler. :)
Sevdacığım,
YanıtlaSilTeşekkür ederim, huzurla uyusun Adalet Hanım. :)
Şebnemciğim,
YanıtlaSilKitaplarını okumanı hararetle önereyim, röportajından çok daha fazla etkileneceğini söyleyebilirim. :)
Ah ne güzel bir anı. Nur içinde yatsın..
YanıtlaSil,
YanıtlaSilSevgili Mindmills,
Yaşanırken olduğu kadar sonrasında her akla geldikçe yine güzeldi. :)
İlk alışverişte listeye atıyorum o zaman ♥
YanıtlaSilLezzetli okumalar dilerim Şebnemciğim. :)
YanıtlaSil