Cumartesi, Ekim 17, 2020

MOZART ve MAMBO

 



Dün sabah Bayan E. gruba bir video gönderdiğinde "biraz uzun bu, sonra izlerim" düşüncesi geçti aklımdan. Sonra yazışmalar üst üste gelince video altta kaldı. Neden sonra hatırlayıp izlemeye başladığımda, videonun 2. saniyesinde Küba burası dedim ve 10. saniyede kendime haklı çıktım. 

Küba, gördüğüm için en çok sevindiğim ülke;  doğası, insanı, politik geçmişi, bugünü, zorluklarla mücadeleleri, müzikle ve dansla içiçe oluşlarıyla bambaşka bir diyar. 
Müziği bu kadar seven ve onunla mutlu olan bir halk yeryüzünde var mı, bilmiyorum.

Videoyu izlerken bir kadın müzisyenin solo partileri ve çaldığı enstrüman -korno- dikkatimi çekti. Ekranda son saniyede "Mozart y Mambo" yazısını görünce, aradığım ipucunu bulmuş oldum. 
Sonrası, tam bir şenlik oldu.  Dinlediğim video, Fransız kornosu solisti Sarah Willis ve  şef Jose Antonio Mendez Patron yönetimindeki Havana Lyceum Orchestra'nın ortak projesi olan "Mozart y Mambo"da yer alan parçalardan birisi imiş. 

Sarah Willis, "korno yerine flüt veya obua öğrensen daha iyi olmaz mı" fikirlerine direnerek, sevdiği sazda eğitim alan ve şimdilerde Berlin Filarmoni Orkestrası kadrosunda solist olan bir sanatçı.
Küba'ya gittiğinde insanların müzikle ilişkilerinden ve müzikle ne kadar uyumlu yaşadıklarından çok hoşlanmış. Ayrıca Mozart'ın Havana'da bir heykelinin olması ve Kübalıların onun müziğini "Mozart Kübalı olmalı" diyecek kadar sevmelerinden etkilenmiş. Böylece, Mozart'ın korno konçertosunu kaydetmek düşüncesinden yola çıkıp, Avrupalı bir müzisyenin Kübalı müzisyenlerle klasik müzik eserini yorumlaması  fikrini geliştirmişler.

Pekala, mambo temelde bir dans müziği, klasik müzik olan Mozart'la bağdaşır mı?
Kübalı müzisyenler diyor ki, biz mamboyla dans ederiz, Mozart'la da dans edilir, çünkü müziği sade, neşeli ve ritmik. 
Klasik müzikteki mükemmeliyetçi arayışla, daha çok doğaçlama çalınan Küba müziğini birleştirmek nasıl mümkün olacak sorusuna Sarah Willis de Kübalı müzisyenler de aynı cevabı veriyor, "müzik insanları birbirine bağlar, her müzisyen aynı duyguları hisseder, ait olduğu yer önemli değildir." 

Günlük hayatta Küba'da yaşam koşulları zorlu, insanlar pek çok sıkıntı ile baş etmek zorunda. Oysa müzik başladığında her şey unutuluyor ve hiç sıkıntı kalmıyor. Aynı durum Havana orkestrasındaki müzisyenler için de geçerli, bazen konser verecekleri tarih bile tesadüflere bağlı oluyor. Yine de bu proje için herkes büyük bir keyif ve enerji ile çalışıyor ve sonuçta ortaya çıkan albüm harika. 
Üstelik, tam da pandemi öncesi kaydedilen bu albümün geliri Kübalı müzisyenlere destek olmak için kullanılacak. 

Yaşasın müzik!


Sarah Willis kimmiş neler yapıyormuş? Buraya bakınız!

Mozart y Mambo projesiyle ilgili geniş bir röportajı buradan izleyebilirsiniz. 

Keşfedilmeyi bekleyen sürprizlerle dolu albümün tümünü buradan dinleyebilirsiniz. 


4 yorum:

  1. Sevgili Okul Arkadaşım,


    Yazıyı dün yayımdan kısa bir süre sonra okumuş, müziği de şöyle bir dinlemiş, o ara Küba gezinizi de tıklayıp okumuştum. Okurken, vay be, bazı vazgeçişlerim olmuş, diye de düşünmüştüm. Küba heyecanım, bir an önce orada olmalıyım duygum gördüm ki tükenmiş:) Ulusoy firmasının bir sloganı vardı: Her şey zamanında! O kadar içiçeydik ki Küba'yla, o kadar çok okuyorduk ki hakkında, sanki oradaymış gibiydik, sokak sokak, dağ dağ biliyorduk; görsel ne bulsak izliyor, bakıyorduk; ahh o Che Guevara'nın Savaş Anıları ve elbette Motosiklet Günlüğü!... Yazınızı okurken içimde gitme arzusunun kalmadığını, öncelikleri başka ülkelerin almış olduğunu fark etmek nedense üzmedi beni, Fidel'in ölümüyle minicik çoukların kalbine yerleşmiş masalın da bittiği hissi yüzünden sanırım bu. Elbette Sarah Willis'in albümünü Spotify'dan buldum ve onun eşliğinde yazdım bunları:) Güzel yıllarmış be, dedim:) Bu yazılar için Ekmekçikıza, teşekkür ettim. Güzel bir pazar sabahıydı yaşadığım, gülümsüyorum:)

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Okul Arkadaşım,

    Gülümseyerek geçirdiğimiz zamanlar çoğalsın ve onları okuyunca gülümseyenler çoğalsın diye yazıyoruz, biraz da. :)
    Müziği sevdiğinize memnun oldum, Küba'yı görmek arzusunun azalmasına değil, ama.

    Küba, gezi öncesi hayallerimi süsleyen bir gezi, ulaşmayı çok istediğim bir hedef değildi, tuhaf şekilde. Arkadaşlarım gidiyordu, denk düştü, onlara katıldım. Tabii ki, Küba ile ilgili yazdığınız ayrıntıları merakla izlemiştim, geçmişte. Yine de geziye karar verilen anda diyelim ki, "Japonya'ya gider misin" denilse, daha çok ilgimi çekerdi, sanki.
    Sonra, gezinin her anında ve sonrasında artık o coğrafyada yaşamış hissettiğim zaman sonrasında, hem anılarımda hem hayallerimde Küba yaşar oldu.

    Uzaktan bildiklerimizin yanı sıra daha da fazla bilmediklerimiz var orada. Tarihi, coğrafyası, halkları, "comandante" sevgileri, Fidel'in gömülü olduğu yerin özelliği, yağmurları, fırtınaları, Amerika'nın acayip düşmanlığı ve onunla baş etme halleri, Hemingway'in yaşadıkları, anlattıkları, İspanyollar, yerliler, fakirlik, puro, tütün, , şeker kamışı, bitkileri... Galiba kendimi durmam lazım, tek tek saymakla bitmeyecek!
    Hasılı, vazgeçmeyin heves etmekten, görmeyi istemekten diyeceğim. :)
    Bir gün kısmet olur görürseniz, sanırım bu ısrarımın sebebini de anlayacaksınız.

    Güzel bir pazar diliyorum. :)


    YanıtlaSil
  3. Çok yaşasın Zeldacığım! :)

    YanıtlaSil

Hoşgeldiniz!