Pek kişisel bir merak benimkisi.
Bir süredir blogumun takipçi sayısı dikkatimi çekiyor.
Diyelim ki 498 takipçi var, bir süre sonra 499 oluyor. Ahh, diyorum bakalım 500. takipçi kim olacak? Bir kaç gün sonra hoop bir bakıyorum yine 498 takipçi kalmış.
Sanırım tam ve yuvarlak sayılara bir takıntım var. 500, mesela tastamam bir sayı gibi duruyor, ilgimi çekişi o nedenle.
Bugün yine takipçi bölümünde 499 görünce, acaba ne olacak heyecanına kapıldım.
Kalanı teveccühünüzdür, efendim.
Bugün mahallede günlük yürüyüşümü yaparken yine kendi kendime "ayy kayboldum, yok yok işte bak tanıdık cadde burada" oyununu oynadım. Yabancı bir şehirde veya İstanbul'un karşı kıyısının sokaklarında yapmayı çok severdim, bu yol nereye çıkacak merakıyla avare dolaşmaları. Şimdilerde mahallede kaybolma yolunu bulma ile yetiniyorum.
Eskiden İstiklal Caddesi ve Sıraselviler Caddesi civarındaki nerdeyse bütün sokakları, paralelleri, dik kesenleri bilirdim. Son bir senedir oralara adım bile atmadım, bu durumu fazlasıyla yadırgıyorum. Şehrin karşı kıyısını özlüyorum, oraya gidip gelmenin farklı yollarını, özellikle vapurları çok özlüyorum.
Birgül Oğuz'un İstasyon romanını okumak istiyorum. İnternetten sipariş etmek yerine, mahalledeki kitapçıya gidip sordum. Yokmuş. Sipariş verdim. Bir kaç güne gelirmiş.
Muhtemelen internetten sipariş etsem daha ucuza gelirdi. Ancak o vakit bu devirde açık durmaya uğraşan kitapçı ne yapacak? Benim hareketim çorbada tuz bile değil aslında ama, olsun yine de.
Tatlı yiyelim tatlı konuşalım.
Yukarıdaki fotoğrafta ışıktaki beceriksizliğim nedeniyle hafif yanık gibi görünen kek, önceki gün yaptığım lezzetli bir kek.
Kakaolu tava keki, son derecede pratik, çabucak oluveren bir tarifi var.
Meraklısı için buraya Refika'nın Mutfağından linkini bırakıyorum.
Deneyin.
500 olduğunu görüyorum:)
YanıtlaSilSevgili Sezer,
YanıtlaSilEvet evet, hatta bugün bir de fazlası var, 501 olmuş!
Bugünün mutluluk kaynağı. :)
502 yi ben gördüm:) Oluyor bazen takip eden kişi bir bakıyorsunuz bırakıp gitmiş, sonra yine gelmiş:)
YanıtlaSilİstanbul'un hiç özlenecek hali kalmadı, hem de hiç.
Mehtapcığım,
YanıtlaSilYazıyı yazdıktan sonra, aylardır çakılı duran sayaç hareket etmeye başladı, mahcup oldum inan. :)
İstanbul'a gelince, bazı yerlerini özlemekten vazgeçemedim henüz.
“Ayy kayboldum, yok yok işte bak tanıdık cadde burada” bu oyunu ben de oynuyorum, malum eğlence anlayışlarımız kısıtlanınca... tek olmadığımı görmek sevindirici :))
YanıtlaSilSevgili Mükemmelis,
YanıtlaSilHoşgeldiniz. :)
Kaybolunca tekrar yolunu bulmak gibisi yok, değil mi?