Bir süredir -altı hafta oldu- Klio'nun Şarkısı blogunda "Bir Ressam, Bir Resim" başlığıyla yazılar yazan sevgili Sezer'i ilgiyle izliyorum. O hafta seçtiği ressamla ilgili bilgileri ve seçtiği bir eserini bize sanat tarihçisi gözüyle tatlı tatlı anlatıyor, keyifle okuyorum.
Bu haftanın ressamı Jackson Pollack'ın adını duymuş ve bazı resimlerini yurt dışındaki müzelerde görmüştüm. Ancak, benim resim merakım empresyonistlerden pek öteye geçmediğinden, olsa gerek, resimlerini çok da kendimi vererek izlemediğimi düşünüyorum.
Sevgili Sezer'in yazısında ressamın hayat hikayesini okurken J. Pollock'ın 2. Dünya Savaşı sonrasında sanat merkezi haline gelen New-York'taki modern resmin, dolayısıyla Amerika'nın ilk çok ünlü ve para kazanan ressamı olduğunu öğrendim.
Bir diğer bilgi, ressamı anlatan ve Ed Harris'in oynadığı bir film olduğu idi.
Ed Harris sevdiğim bir oyuncu. Saatler / Hours filmindeki rolünde çok başarılıydı. Asıl takdir ettiğim oyunu Beethoven'ı Anlamak / Copying Beethoven filmindeki Beethoven rolüydü.
Pollock filmini internette bulunca, vakit geçirmeden ilgiyle izledim ve beğendim.
Ed Harris'in aynı zamanda filmin yönetmeni de olduğunu öğrenmek, onun bu filmi yapmak için ressama özel bir ilgi duyduğunu düşünmeme neden oldu.
Filmin bir romandan uyarlanan öyküsü, J. Pollock'ın tam İkinci Dünya Savaşı yıllarında başlayan ressam olma, resimlerini satma çabasıyla başlıyor. Sonrasında, savaş sonrasının gelişen ekonomisinde savaşı unutmak isteyen insanların değişen dünya görüşleriyle paralel şekilde ilerliyor ve hazin bir kazayla yaşamını kaybettiği zamanda sonlanıyor.
Bu süreçte, resimlerini nasıl yaptığını, sanatına bakışının nasıl olduğunu, o dönemim ünlü olmaya başlayan diğer sanatçılarını ve onların finansal destekçilerini de izliyoruz.
Psikolojik sorunları ve muhtemelen buna bağlı alkol bağımlılığı olan Pollack'ın en büyük desteği, kendisi de ressam olan karısı Lee Krasner. Filmde Marcia Gay Harden'ın çok iyi bir oyunla canlandırdığı bu kadın, ressamın hayatta zirveyi görmesindeki en önemli destek olmalı.
Krasner, belki de herşeyden önce, bir ressam olarak çok beğendiği kocası Pollack'ın ölümünün ardından yaşarken ona verdiği desteği sürdürüp, onun eserlerini toparlamış, bir vakıf kurarak ona sahip çıkmaya devam etmiş.
Sevgili Sezer, sana teşekkür ederim. Hem ressam Jackson Pollock'ı tanımama aracı oldun, hem filmi keşfetmeme. Bu arada bonus olarak başka bir ressamı, Le Krasner'i de tanımış oldum.
Yukarıdaki fotoğrafı aldığım, ressam'ın adına düzenlenmiş bir web sayfasında, çeşitli bilgilerin yanısıra, en bilinen 40 eserinin yer aldığı bir video da var. İlginizi çekerse, link burada.
Ooo filmi hiç bilmiyordum, çok ilgimi çekti! Çok teşekkürler tüyo için.
YanıtlaSilHaftasonu Banksy sergisi olduğunu duyunca bir heyecana kapıldım, sanıyorum ki New York’ta yaptığını Münih’te yapacak hatta şark kurnazıyım ya, eğer yine tezgahta sözde sahte Banksy’ler satılıyorsa hemen alırım falan diye hesaplar yapıyorum :))) Ama anlaşıldı ki sergi gerçek eserler değil ve müze içinde kapalı alanda. Şevkim kırıldı...
Sevgili C.
YanıtlaSilBen de bilmiyordum, Klio'nun Şarkısı sağolsun. Hem yazısında Pollock'ı tanıttı, hem filmden söz etti. Ed Harris'i duyunca kaçırmadım. İyi yapmışım. :)
Müzeleri keyfimce gezmeyi, diğer etkinliklerine katılmayı özledim. O kadar çok şey eskisinden daha da çok değerli ki şimdi...
Asıl ben teşekkür ederim ilginize.
YanıtlaSilFilmi beğenmenize sevindim. İyi bir dönem filmi, başarılı bir biyografi olmuş değil mi? Hakikaten Marcia Gay Harden de çok iyi oynamış.
Ah şu salgın bir bitse de yine gezsek, görsek, ilham alsak:) Tekrar teşekkür ediyorum, kocaman sevgiler...
Sevgili Sezer,
YanıtlaSilGerçekten anlattığı dönemi ve sanatçıyı içselleştirmiş yönetmen/oyuncu ve iyi oynanmış.
Bu vesileyle Lee Krasner'i keşfetmek ayrı bir kazanç oldu. :)
Gözümüzüm gönlümüzün açılacağı günlerin yakın olmasını ben de umuyor ve diliyorum. Sevgiler.