Pazar, Mart 06, 2022

"Bir Buluşma Hikayesi"ne dair notlar

Birinci Perde:

Bir hayli zaman önce, Ağustos ayının sonlarına yakın olabilir,
Ceren gelmiş, ailesiyle birlikteymiş, bir günlüğüne İstanbul'a gelebilirmiş, görüşebilirsek ne güzel olurmuş,
Olmaz mı, şahane olur tabii ki, ne zaman?
Bir yazışma zincir başlıyor, Buraneros "ayarlayabilirim" diyor, Küçük Joe da uygun, gel gör ki ilk çatlak ses Ekmekcikız'dan çıkıyor "kızımla bir haftalığına tatile gidiyoruz, başka tarihe kaydıramaz mıyız?", Sonra Şule'ye de uygun olmadığı ortaya çıkıyor, zarif eşiyle yazlıkta olacaklar.
Toplu buluşma, görüşme fikri "bir başka zamana" kalıyor.
Galiba,  Joe günübirlik bir ziyaret yapıyor ve C. ile görüşüyorlar.

İkinci Perde:

Yakın bir zaman önce, üç hafta öncesi sanki,
C.ciğimden bir mail ve hemen arkasından bir haber,
"Türkiye'ye geliyorum, iki hafta kadar kalacağım, görüşebilirsek, çok sevinirim"
"Ah ne güzel olur, ayarlayalım, bana uyar."
Bir iki gün ses çıkmıyor, sonra tatlı organizatörümüz Joe konuyu ele alıyor, yazışmalar başlıyor, hangi gün, saat kaç uygun, vb.
Ekmekcikız önerilere "tamam" dedi bile, hafta ortası olduğu için Şule'nin dersi yok o gün ancak toplantısı var, "ayarlamaya çalışırım" diyor.
Joe'cuğum Sevgili Okul Arkadaşım'la haberleşiyor, Buraneros, "yaza doğru denk düşürüp gelmeyi isterim, bu defa uygun değil" diyor.
Anlaşıldı, dört kişi olacağız. 
"Yakamıza kırmızı karanfil takalım" yazıyorum Joe'cuğuma. Cevap hemen geliyor "Ben tanıyorum C.'yi, daha önce görüştük"
Ekmekcikız cevap veriyor "şaka yapmıştım, biliyorum tanıştığınızı, eğlence olsun diye yazmıştım"
Çok geçmiyor, Şuleciğim yazıyor "maalesef" diyor, " o gün bir tez jürisi üyeliğim varmış, aklımdan çıkmış, şimdi takvimdeki hatırlatmayı gördüm, maalesef katılamayacağım", bir yandan aklı kalıyor fena halde.

Üçüncü Perde:

Sabah erkence bir saatte C.ciğimden mesaj geliyor, "oğlan ateşlendi, ilaç verdim ama bırakamayacağım, maalesef gelemiyorum."
Üzülüyoruz, ancak tabii ki delikanlının sağlığı önemli, "kısmet" diyoruz, belki bir kez daha denk düşürürüz.
Tam buluşma saatinde Şulem mesaj atıyor, "aranızda olmayı çok isterdim, selam söyleyin, öpüyorum".
Ekmekcikız cevap yazıyor, "biz bugün buluşamadık ki, bir daha deneyeceğiz, belki sana denk düşer, bu defa."
Hadi inşallah!

Dördüncü Perde:

Oğlancık iyileşiyor, derken C.'nin eşi ve kızı sürpriz yapıp aileye katılıyorlar, bu arada günler geçiyor, dönüş zamanı yaklaşıyor.
Ekmekcikız buluşma umudunu kesti gibi, buluşma olmayacak galiba.
Derken bir mesaj, C. diyor ki, "uçaktan önceki gün İstanbul'a geleceğiz, bir gece kalacağız, ayarlayabilir miyiz?"
Yeniden bir mesaj trafiği, Joe ve Ekmekcikız uygun, maalesef Şule ikibuçuk aydan sonra tam da o gün Ankara yolcusu, tüh!
Buluşma günü çok yakın, " zaman az, Buraneros ayarlayamaz herhalde, yaza doğru gelirim demişti, tekrar rahatsızlık vermeyelim", diyoruz. 
Son dakika otel rezervasyonuyla ilgili sorun çıkıyor, "ammmannn, buluşamayacak mıyız yoksa?!"
Neyse, düzeldi, buluşacağız, tamam.

Beşinci Perde:

Saat 14:30, Kadıköy rıhtımı, Beşiktaş iskelesinin önü, hava buz kesti aniden, güneş kaçtı. 
Ekmekcikız tam vaktinde geldi, "önce kim gelecek acaba" tahmini yapıyor, beş dakika geçiyor, gelen yok. Şeytan dürtüyor, C.'ye ve Joe'ya mesaj atıyor, "Beşiktaş iskelesinde buluşuyoruz, değil mi?"
Telefon çalıyor, arayan Joe, "ben otele geldim, sen neredesin Ekmekcikızcığım?"
"Otel mi, iskelede buluşmayacak mıydık?"
Canım Joe çok kibar, "öyle miydi" filan diyor, bir kaç cümle daha konuşulup Baylan'a gitmeye orada buluşmaya karar veriliyor.
Şaşkınlar kraliçesi Ekmekcikız hemen yazışmalara bakıyor ve iskeleden vazgeçilip, otelin lobisinde buluşma teklif edildiğini okuyor. Aferin ona! Zira, yazışmaları silseydi, bir de "ama, iskele dememiş miydiniz" diye ısrar edebilirdi.

Altıncı Perde:

Baylan'a girerken önden giden iki genç kadın görüyor Ekmekcikız, "bunlar bizimkiler galiba" diyor.
Arkadaki bahçeye doğru adım atarken C. bir an dönüp arkasına bakıyor, tahmin doğru, evet onlar.
"Nerede otursak" bakışlarını atmaya başladıkları an, arkadan sesleniyor "beni mi aramıştınız?"
Sonrasında, sarılamadan, uzaktan ama gülerek selamlaşıyorlar. Arka köşede henüz boşalmış bir masaya yerleşiyorlar, hava soğuk, neyse ki ısıtıcı açık.
Garson geliyor "ne arzu ederdiniz" diyor, bıdır bıdır konuşmaktan henüz sipariş verecek durumda değiller. 
On dakika sonra sipariş vermek istediklerinde ise, ayaklarını sürtmüş olsalar gerek, bütün masalar dolmuş ve garsonlar sağa sola koşturur haldeler.
Oraya gelenlerin çoğunluğunun tercihi olan kup griye pas geçiliyor, salep, kestane mus, elmalı tart, kahve ile başlayan tur, çay ve limonata ile devam ediyor. 
Bir fotoğraf çekiliyor, Şule'ye el sallanıyor, cevap hemen geliyor, fotoğrafa kendini eklemiş Şule, "hiç kıskanmadım ki!" diyor.
Sohbet ve zaman su gibi akıp gidiyor, nasıl geçti 2,5 saat anlaşılır gibi değil.
Ayrılırken en yakın zamanda, ilk fırsatta, şurada veya orada tekrar görüşmek dileğiyle vedalaşılıyor.


16 yorum:

  1. Bu defa imrendim demeyeceğim, resmen kıskandım; sen, C, Joe, Baylan, İstanbul offff! Ama ben kup griye yerdim, ahaha :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şöyle söyleyeceğim, ben senin yerinde olsam ben de kıskanırdım. :))
      Ama, kup griyeyi değil, bana fazla tatlı geliyor. ;)

      Sil
  2. 6 perdelik dev eser :))))
    Buraneros’un beyefendiliğinden bizi üzmemek için “ben kaza geçirdim” demekten kaçınması da bence eserin kırılma noktalarından biriydi. Ben şahsen koltuğumda geriye yaslanıp “vay, ne ince insanlar bunlar yahu” demiştim o an..
    Siz sık sık buluşun ne olur, ben de geldikçe bundan sonra hep yazacağım “günübirlik kaçıyorum” diye ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hem dene eser! Emek emek işlenmiş buluşma günlüğü! :)) Biraz daha abartayım istersen? ;)
      Fakat, ben de Buraneros'un gerçek gerekçesini sonra öğrendim ve hem üzüldüm, hem takdir ettim.
      Buluşuciiz, şu baharı saçlarından bir yakalayalım da. :)

      Sil
  3. Buluşmanız çok güzel, çok hoş.
    Ama, bunu perde perde anlatmak fikri de nerden geldi aklınıza? diyeceğim. Hatta utanmasam sonuna "kuzum" u da ekleyeceğim :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şöyle açıklıyayım efendim:
      Oğlum küçükken (2-3 yaş civarı) boyundan büyük bir laf söylediğinde, nereden biliyorsun bunu diye sorardık, cevabı "aklımdan başımdan geldi" olurdu.

      Benim de cevabım aynı olacak, kuzum. :))

      Sil
  4. Ne iyi etmişsiniz kıskandım ama bende isterim. Hülya

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kıskanmayın lütfen. :)
      Gelecek defa daha çok kişi buluşmaya çalışırız.

      Sil
  5. ne iyi yaptınız vallahi. benim kısmetimde yokmuş bu buluşma. bir dahaki sefere ben de olacağım ama :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten kısmet değilmiş bu defa. :(
      Kesinlikle gelecek defaya, hep birlikte olacağız. :)

      Sil
  6. oo ne güzel olmuş bu buluşma. ama bir çok insanın hele farklı
    şehirlerden gelecek varsa , çalışan varsa, küçük çocuğu olan varsa hep sorunlu oluyor doğal olarak. onca şeyden gerçekleşmiş hatta tadı damaklarda kalmış ne güzel..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Buket,
      Uzakları hesaba katınca herşeyi, herkesi denk düşürmek gerçekten zor. Üstüne bir de günlük gelişen olaylar eklenince zorluk artıyor.
      Bu defa buna da şükür, başardık, dedik. :)

      Sil
  7. Ne tatlı anlatmışsınız:) Elde olmayan sebeplerle eksikler olsa da olumlu sonuçlanmasına sevindim:)
    Kocaman sevgiler benden...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belki de gelecek defalardan birinde şehrin karşı kıyısından da bize katılacaklar olur, değil mi?
      Benden de sevgiler. :)

      Sil

Hoşgeldiniz!