Salı, Ağustos 16, 2022

TREN HİKAYELERİ

 


Yol filmlerini severim.
Trenle yapılan yolculukları anlatan belgeselleri ve filmleri severim.
Trenli rüyalar görmeyi severim, onlar bana sorunun çözümünü göremediğim zamanlarda gidilecek yolu anlatır.
Bu kadar "severim" tanımlamasından sonra  olanlara bir bakalım öyleyse.

"6 Numaralı Kompartman / Hytti nro 6" filmi Leylak'cığımdan hediye olarak geldiğinde, filmin  fragmanını önceden görmüş ve "ilginç bir film sanırım" demiş vaziyetteydim.
Filmi izlemeye başladığımda hemen içine giremedim doğrusu, ne zaman yolculuk başladı, ardı ardına umulmayan gelişmeler izlemeye başladık, ekrandan gözümü ayırmaz oldum.
Filmin yarısından çoğunda, Moskova'dan Murmansk'a giden bir trende aynı kompartmanı paylaşmak zorunda kalan bir kadın ve bir erkek, arada binip inen diğer yolcular, kondüktör, vagon restorandaki görevli ve arktik kutup dairesine doğru yol alan tren var.
Kadın, Murmansk'taki petroglifleri görmek için yola çıkmış arkeoloji öğrencisi, erkek oradaki bir madende zor koşullarda çalışıp para biriktirmek amacında bir genç adam, boş vakitlerinde içki içmekten başka bir merakı yok gibi duruyor.
Tamam. Filmi anlatmayı kesiyorum, aksi halde susamayıp tüm filmi yazacağım.

Hani demiştim ya, tren filmi, bir kadın bir erkek filan, onların içinde en sevdiklerimden biri Before Sunrise'dır. O filmdeki romantizm ve insana heyecanlı bir merakla izlediği konuşmalar yerine 6 Numaralı Kompartman'da terslikler, neredeyse anti-romantizm, çekişme, çaresizlik var.
Oysa, belki tüm bunlar hayatın kendisi,  akışta karşılaşılan gerçekler. Karşımızdakini ilk bakışta sevmediğimizde onunla ilişki kurmaktan kaçmak yerine, ondan neden hoşlanmadığımızı anlamak, onu ve kendimizi tanımaya çalışmak, en doğrusu belki de. Bunu becermek zor olsa da, çaba istese de...

Bir filmi izledikten sonra aklıma düşen soruların cevaplarını aramak, bu  sırada yeni şeyler öğrenmek, ayrıca hoş oluyor. Ekranın karşısında geçirilen iki saat bitince her şeyin silinip gitmesi yerine dağarcığımıza eklenenler başka kapılar açıyor.
6 Numaralı Kompartman, bana Sibirya'daki petroglifleri (kaya yazıtları) tanıttı. O uzayıp giden devasa toprakların sadece buzlarla kaplı bir alan, bir sürgün yeri olmadığını, bundan çok daha fazlası olduğunu hatırlattı, öğretti. Orada paleolitik zamanlardan beri insanlar yaşamış, bu insanlar avcılıkla geçinmiş, kayalara yaşadıkları olayları resmetmiş, bu topraklarda çok değerli madenler varmış, insanlar her türlü zorluğa rağmen buralarda yaşamaya çalışmış ve bunu halen sürdürüyorlarmış.

Unutmadan ekleyeyim, filmimiz 90'ların başında geçiyor; cep telefonu yok, ankesörlü telefonla kuyruk bekleyerek yapılan konuşmalar bir de el kamerasıyla yapılan kayıtlar var, digital müzik yok, dolanan kasetler ve kasetçalar var. Şu yoklar/ varlar tamını bile hayatın akışındaki değişikliklerin ilişkileri nasıl etkileyebileceğine dair çok ayrıntı barındırmıyor mu sizce de?

Şimdi, filmin bir yerlerinde çalan ve dinlediğinizde mutlaka hatırlayacağınız 1987 tarihli bir parça ile sonlandırıyorum, Voyage Voyage!


12 yorum:

  1. Öldüğüm filmlerden biridir. Yönetmenin cinliğine hayran olmuştum, tabii ki senaryo ve kurguya da... Spoiler vermemeye gayret ediyorum okurlar için bir yandan da:) Ama dazlak abi! Siz gibi bir trenci olan ben için de en keyifli seyirlerden biriydi. Ve tabii ki coğrafya:) O sahnelerde diken üstünde olduğumu, eliyle yüzünü kapatıp arada parmakların arasından bakan çocuk olma aşamasına bile geçme ihtimalim olduğunu itiraf edebilirim. :)

    Ve tabii ki Before Sunrise!:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten insanı diken üstünde tutan, olayın akışı değiştikçe, farklılaşan duyguları en güzel haliyle anlatabilen, çok başarılı bir filmdi.
      Sizin filmden söz eden yazınıza baktım, filmi es geçmişim ancak makul sebebim var, o yazıda ani bir düşüşten ve yaralanmadan söz ediliyor. Olay, filmin önüne geçmiş, dikkatini üstüne toplamış, şimdi artık yerini buldu. :)

      Before Sunrise, daima kalpte olan filmlerden. :)

      Sil
  2. Ne güzel yazmışsınız canım Ekmekçikız, ben öyle ekran özürlüyüm ki benim dahi izleyesim geldi; bunca yorumdan sonra da bu film izlenmeli esasen. Üstelik Sibirya coğrafyasına da merakım varken :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında bu film yakın zamanda vizyonda oynamış Mimozacığım. Gerçi sinemalara gitme cesaretini henüz toplayamadım, ama, sanırım Başka Sinema zincirinde izlenebilir. :)
      Ya da kolay tarafından internetten. ;)

      Sil
  3. Filmi izleyince o kadar çok trenle yolculuk yapma isteği geldi ki, malum çok severiz :) Kompartman kokusu, pencereden kafayı uzatmak, istasyonlarda inmek, fotoğraf çekmek hareket halindeyken, kuşeti açıp yatmak, ahh çok özlemişim. YHT aynı tadı vermiyor, ona bile razıyım, güya Eskişehir yapacaktık, kocanın göz ameliyatı ve sık aralıklarla damlaları onu da engelledi. Yalnız düşündüm de böyle bir yol arkadaşım olaydı, bırr... Sonradan fedakar çıktı bebe ama öncesinde hayli iticiydi...
    Bu arada Tilda'nın yeni gelen filmi de güzel, Tilda bu filmde çok hoş

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olsun Leylakcığım, YHT'ye de razıyız, trenle yolculuk yapalım da. Hatta bizim Marmaray'a da fitim ben. :))
      Yine gideriz Eskişehir'e, hem hava biraz yumuşasın, sıcaklar azalsın, siz Antalya'ya dönmeden bir fırsat buluruz belki. :)

      Tilda'nın yeni filmi George Clooney'le olan değil mi? Bakacağım ona.

      Sil
  4. Merhabalar.
    Seyahat etmeyi sevdiğim gibi, ben de yol filmlerini çok severek ve ilgiyle izlerim. Tanıtım ve paylaşımınız için çok teşekkür ederim. Emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim. Linkleri inceleyeceğim. Teşekkür ederim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim Recep bey, umarım izleyince ilginizi çeker, memnun olursunuz. :)

      Sil
  5. Trenlerle ilgili daha çok anı biriktirmek isterdim. Öyle severim. Ancak gençken Bakırköy-K.Çekmece arasında arkadaşlarla birlikte gidip gelmeler ve Amsterdam-Eindhoven arasındaki hoş yolculuk haricinde hatırladıklarım yok:) Dediğim gibi daha çok olmalıydı aslında.
    Bu filmi henüz izlemedim bu arada. Bu akşam bakayım. Hatırlatma için teşekkürler... Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaa, biz de üniversitede öğrenciyken, bir grup arkadaş Sirkeci'den trene biner, Bakırköy'den Florya'ya kadar sohbet ederek ve sırayla teker teker inerek yolculuk ederdik, çok hoş anılar. :)
      Film, sizin için de izlenmeye değecek ve beğenilecek bir film diye düşünüyorum. :)

      Sil
  6. çok sevgili bir arkadaşım bana da yollamış, tez zamanda izleyeceğim :)

    YanıtlaSil

Hoşgeldiniz!