Çarşamba, Şubat 21, 2024

"Şimdi bir şeyleri doğru yaptım diyebiliyorum"

Bu sabah saçımı boyatmaya gitmiştim. İşin en sıkıntılı kısmı boyanın tutması için geçecek süreyi beklemek bana sorarsanız. O sırada cep telefonundan bir şeyler okuyordum. BBC'de bir haber gördüm ve yakın zamanda okuduğum Johann Hari'nin depresyon hakkındaki kitabı "Kaybolan Bağlar" aklıma geldi. 

Konuyu yazıdan alıntı yaparak şöyle özetleyeyim: 
Almanya’da yaşayan Marius Werner, isimsiz bir kök hücre bağışıyla bir İngiliz doktorun, Nick Embleton'ın hayatını kurtardı. Genç Alman, bu durumun intihara meyilli hissettiği bir zaman diliminde kendisini de hayatta tuttuğunu söylüyor.
Haberin tamamını okursanız göreceğiniz üzere, işte bu ifade, tam da Johann Hari'nin sırayla incelediği depresyondan kurtulma yollarından birisine denk düşüyor; insanlara yardım etmek, işe yarar bir iş yaptığını görmek, hayatta varlık nedeni olan bir insan olduğunu hissetmek. 

Aslında kitabı geçen ay okumuş bitirmiştim, hakkında yazmak kısmet olmamıştı, bugün denk gelince, yazmadan geçemedim.
Kitabın tümünü özetlemek olacak iş değil, ancak kendisinde veya yakın çevresinde depresyon yaşayanların okumasını önerebilirim. Kitapta depresyonun nedenleri, yaşadığımız rekabetçi toplumun kaygıları nasıl tetiklediği, yaşama amacı denen kavramın içinin boşalmasının sonuçlarını bir bütün halinde, sistematik ve çözümleyici, anlaşılır şekilde bulmak mümkün. 
Modern toplumların yarattığı bu tür sıkıntıları ilaçla tedavi ettiğini sanan bilimin eksiklikleri ve sonradan ortaya çıkan gerçekler de anlatılanların içerisinde yer alıyor.




Son sayfadaki son paragrafı yazayım izninizle, belki kısaca yazdıklarım hakkında biraz daha net fikir vermiş olurum. (Sf. 316)

"Genç halime bunu söylemek isterdim. Şimdi etrafındaki diğer yaralı insanlara dönüp onlarla bağ kurmanın, bu insanlarla birlikte bir ev  -birbirinize bağlı olduğunuz, hayatlarınızda beraberce anlam bulduğunuz bir yer-  inşa etmenin bir yolunu bulmalısın.
Çok uzun süredir kabilesiz ve bağlantısız yaşıyoruz.
Hepimizin eve dönme zamanı geldi."


14 yorum:

  1. ne kadar güzel, ne kadar doğru. okudum ve kaldım öylece.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. BBC'deki yazı beni de çok etkiledi, hepimizin anlamı ve önemi var bu hayatta. :)

      Sil
  2. "Kabilesiz ve bağlantısız yaşamak..." Çok anlamlı.
    Özellikle son yıllarda bencil ve duyarsız insanlar öylesine çoğaldı ki...
    Teşekkürler tanıtım için.
    Sevgiyle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Makbule Hanım,
      Son yıllarda -yirmi yıla yakın sanırım- teknolojik aletler geliştikçe ve internet üzerinden iletişim arttıkça, insani ilişkiler bakımından zorluklar yaşanır oldu. Kitapta "kabilesiz ve bağlantısız olmak" kavramıyla anlatılan bu nokta, fiziksel ilişkilerin azalması, insanların birbirinden izole olması ki, hepimiz gündelik hayatlarımızda bunun yansımalarını yaşıyoruz.
      Sevgiler. :)

      Sil
  3. Oldum olası el uzatmanın iyileştirici bir tarafı olduğuna inanırım, kimi zaman uzattığın o elin, seni acıttığı olsa da, o deneyimin de sana temelde iyileştirici bir öğreti ile geldiğine de inanırım. o yüzden kitabı bu anlamda çok merak ettim ve okuma listeme ekledim. Sevgiler- Evren

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitapla olan bağlantıyı kurduğum olay, BBC'de okuduğum, bu anlamda senin düşüncelerine denk düşüyor Evrenciğim; şifa verirken, şifalanmak iyiliğin bedelsiz karşılığı gibi. :)

      Sil
  4. Ya gerçekten öyle mi düşündün kitap hakkında? Seninle paralel okudum ama ben beğenmedim, hatta onun için de bahsetmedim. Ama belki eğitimimden ötürü bana yeni bir şey söylemedi, ama diyorsun herkese öneririm, şimdi merak ettim mesela neler yeni geldi sana? Birkaç alıntı rica etsem?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daha doğrusu, evet depresyonu kendine göre toplumsal bağdaki yoksunluk ve rekabetçi kapitalist yapıya bağlamış ve bağlatı güçlendirin demiş ama hem bunu nasıl yapacaklarına dair hiçbir öneri yok.. Sanırım o hoşuma gitmedi; bu tip kitaplarda betimleme iyi ama çözüm zayıf ve havada kalmış gibi geliyor bana.. Ama bilemedm; sen somut çözüm önerilerini anlayabildin mi Ekmekçim?

      Sil
    2. C.ciğim, senin kitabı okuduğun bakış açışıyla benimki farklı olmalı; ben araştırmacı bir yazarın kendi yaşamından da çıkardığı sonuçlarla oluşturduğu ve çoğunu desteklediği görüşlerini okudum, belki de sen mesleki bir deneyim paylaşımı aradın. Böyle olunca, kitabın sana "hafif" gelmesini anlıyorum.
      Doğrusu ben "herkese öneririm" kesinliğinde bir cümle kurmamış olmalıyım, şimdi tekrar okudum "kendisinde veya yakın çevresinde depresyon yaşayanların okumasını önerebilirim" demişim.
      Kitabın bana "yeni" gelen tarafı toplumsal bağlarımızı kaybetmek nedeniyle psikolojik olarak da eksildiğimiz, izole olduğumuz konusunun vurgulanması oldu.

      Sil
    3. Somut çözüm öneri kısmına gelirsek, bence yazarın somut çözüm önermemesi dürüst bir yaklaşım.
      Kendisi yıllarca depresyonla yaşamış ve çeşitli mücadelelerle bu durumu "oldukça" atlatmış da olsa, "ben şunu yaptım, başardım, haydi siz de yapın" dememesi bana mantıklı geliyor. Bunu söylese, sıradan kişisel gelişim kitapları gibi olmak tehlikesi belirecek, ister istemez.
      Net, madde madde çözümler sıralamak, işin uzmanının yetkinlik alanında olabilir ki J. Hari sadece araştırıp yazıyor.
      Somut çözüm önerilerini "depresyona çareler" olarak sıralamak pek kolay değil bence. Kitapta son bölümde belirtilen destek önerilerinin "yeniden bağ kurmak yahut başka türlü antidepresan" başlığını taşıması bu nedenle olmalı.
      Hari'nin yazdıklarının, benim tecrübem ve konu hakkında öğrenip aktarmak istediklerim bunlar anlamına geldiğini düşünüyorum.
      Yukarıdaki nota yazarken unuttuğum, şimdi aklıma gelen kitaptan öğrendiğim önemli konu, antidepresanlar hakkında ilaç endüstrisinin ne kadar savruk bir tutum içinde olduğunu, araştırmaların nasıl istenilen sonucu manipüle eder şekilde yapıldığını okumak oldu.

      Sil
    4. Kendinde ya da yakın çevresinde depresyon olmayan var mı Türkiye’de :))
      Evet ilaç endüstrisi olayın çok korkunç bir boyutu.. Teşekkürler cevabın için, anladım demek istediğini..

      Sil
    5. Pardon bitmeden yollamışım. Şunu demek istedim aslında çözüm önerisi olarak eksik kalmış derken; çözüm bağ kurmak diyor ama zaten depresyondaki insanların temel sorunu bağ kuramamak yani yeti eksikliği. Dolayısıyla; tamam konuyu güzel saptamış ama o bağ nasıl kurulacak ona hiç girmemiş olması bana tuhaf geldi. Belki seri falan yapacaktır ;) Bağ kurma yöntemleri türü bir kitap daha geliyordur.. Bu konuda bilgi ve deneyimi olan insanların böyle aşırı sıkması gıdım gıdım akıtması o bilgiyi beni çok rahatsız ediyor. Çoğu psikoloji/ kişisel gelişim kitabı böyle. İnsanlar bir çare bulacağız diye alıyorlar, çarenin tanımını okuyorlar, anlıyorlar, e ikinci adım? Bir psikoloğa başvurun.
      Bu bana yanlış geliyor çünkü bence bir ara adım olması lazım. Bu kitap o ara adımı satacak güvi duruyordu, ondan belki hayal kırıklığına uğradım…
      Öpüyorum çok

      Sil
  5. Sevin Abla kitabı okumadım ama kabilesiz ve bağlantısız yaşamak ürkütücü ama günümüz de pek çok insanın kendini bir nevi koruma şekline döndü. Belki bağlantı ya da kabile tanımını net anlamak lazım. Bilemiyorum ki insanlar bir şekilde hala beni hayal kırıklığına uğratıyor bir de dönüp kendime kızıyorum hala beklentilerim var diye. Bak içimi döktüm gidiyorum, bloglar da bizim kabilemiz sayılır değil mi?:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Blogların bizim kabilemiz olduğu doğru Sevdacığım, eskiden blog mahallemiz filan derdik. :)
      İnsanlar bağlantısız yaşadıkça, kolayca yönlendirilmeye açık hale geliyorlar sanırım. Bir de sosyal medyadaki "kaydırarak bakıvermeler, anlamadan galeyana kapılmalar" işin tadını iyice kaçırıyor.
      İlişki kurmamayı koruma yöntemi sayıyoruz gerçekten, öyle mi, doğru tavır ne olmalı biraz daha derin düşünmeli belki. :)

      Sil

Hoşgeldiniz!