Haftanın koşturması ve yorgunluğu üstüne akşam akşam bir de üç çizgili eşofman peşinde koşunca, tepem attı.
Daha ilerisi faşistce yasaklamalar düşünmeye başladım.
Gençlerin kafasını yiyen tüketme alışkanlıklarından girip, bu alışkanlığın zevksizliğe, oradan kültürsüzlüğe dönüşmesine isyandan çıkan cümleler kurup duruyorum, kafamda.
Sanırım, en çok tepemi attıran, çocuğumun bu çarkın bir parçası olduğunu görmek.
Şimdi gelelim tepetasıattırmanesnesine.
Adolf Dassler adında bir Alman, bir vakitler koşucular, futbolcular için ayakkabı yaparmış. Sonra, o ayakkabı işi gelişmiş -ayrıntıyı merak eden internette kısa bir araştırma yapıp tarihçeyi bulur, nasılsa- ve spor malzemesi üretimine dönüşüp, ünü ve piyasası dünyayı tutmuş.
Üretilen nesneleri seveni vardır, dayanıklı, işe yarar bulanı, kullananı vardır. Tam tersi düşüncede ve alışkanlıkta olan bir dolu insan olduğu gibi.
Bu firmanın alameti farika denen, en belirgin simgesi her üretilen nesnesinin bir yerlerine taktığı üç çizgisi.
Bu üç çizgiye sahiplenme işini o kadar abartmışlar ki, Avrupa'daki tasarımcılar isyan etmeye, üç çizgiye konulan ambargonun yaratıcılıklarını kısıtladığını söylemeye başlamışlar.
Neyse, bu onların sorunu.
Benim sorunum, bu efendilerin ürettiği üç çizgili eşofmanların gençler arasında bir giyim tarzı olması ile başladı.
Aşurtman nerde giyilir, kardeşim? (Sulandırmazsam, sinirim tepemi zıplatacak da...)
Başlıca, beden dersinde.
Başka, (biraz ciddileşeyim) salonda, sokakta spor yaparken, yürürken, koşarken.
Hadi, o da olabilir; evde rahat bir kıyafet olarak.
Peki, aşurtmanınızı işe giderken, caddede salınmaya çıkarken, alışverişe çıkmışken, ders dinlemeye okula gitmişken giydiğinizde ne olur?
Bir de üstüne kızların şık şıkırdım kolye, küpe, pür makyaj veya erkeklerin cool bir ceketle filan olduğunu düşünün.
Aman aman, bir de "altın" tabir edilen sarı renkli olanları var ki...
Zevksizlik abidesi!
Evet, herkes istediğini giysin de...
Hayır, işte!
G-i-y-m-e-s-i-n!
Ve fakat, yukardakinin sopası yok.
Sonunda bu akşamüstü olan oldu. Kızımla eşofman almaya çıktık ve kendimi o üç çizgili şeylerden aramak, beğenileni bulamamak, tekrar aramak, en sonunda bulup almak zorunda kalıp, hırlayan bir anne pozisyonunda buluverdim.
Sadece üç çizgi olsa, yine neyse. Kapitalizmin tuzağına düştük deyip geçeceğim.
Bir de aberkrombi çıktı tamamlayıcı olarak, tadından yenmez.
O da arandı, tarandı bulundu.
Sonunda yorgun argın eve dönerken, burnumdan soluyarak attığım "marka bağımlısı olmanın manasızlığı, tüketim tutkusunun zararları" konulu nutuk etkisini göstermiş olmalı.
Biraz önce, uykuya dalmadan önce, "anne, haftaya o yerli malı satan yerdeki eşofmandan alalım" diyen cılız bir ses duydum.
Geçmiş olsun!
Bu alınan eskisin, yenisi sonra alınır.
simdi efendim, derin bir nefes aliyoruz, "o daha cok genc, bu istekleri normal, biraz buyumeye ihtiyaci var sadece" diyoruz, gulumseyip, mutfaga gidip guzel bir ekmek yapiyoruz :) ekmek mumkunse makina kullanilmayip bizzat elle yogrulacak ki, tum marka bagimlilarindan hincimizi cikarabilelim.
YanıtlaSilFransa'da yasarken basindan gecenleri yazan bir adam vardi. Bir keresinde esofmaniyla kosmus, sonra evde cikarmamis, kurabiye yapmaya baslarken yumurtasi olmadigini farketmis. O sekilde bakkala gitmis. Herkesin nasil hayretle ve ayiplayarak kendisini suzdugunu anlatiyordu. :o) Biz gectik Efenim bunlari. Fransa'yi atladik ve hemen Amerika'nin ustune oturduk. Burada kafasina don gecirene bile bakmiyorlar. :oP
YanıtlaSilSen iki ciagili alip bir cizgisini kurdeleden dik.
www.elifsavas.com/blog
Markadan ziyade, o yaşlarda diğerlerinden "farklı olma" korkusu ile çoğunluğa uyarak "birörnek"lerin arasına karışılıyor sanırım. Halbuki ne eğlencelidir "farklı olmak/olabilmek" :)))) Bizim yaşımıza gelince ahkam kesmek daha bir kolay oluyor galiba ;) Bir de ben pek severim bu 3çizgili markanın retro ayakkabılarını. Özellikle de Stan Smith modelini. Şimdiye kadar en rahat ettiğim ayakkabım...
YanıtlaSilSevgiler :)
DÜZELTME
YanıtlaSilEksik yazmışım. "Marka bağımlısı olmaktan ziyade" diyecekmişim anladığım kadarı ile :p
Yahu nedir bu?
YanıtlaSil19 mayıs gösterisinde felan mı istiyorlar?Bir iki blogda daha gördüm,isyan ediyorlardı:Bu eşofmanlar yasaklansın!diyen.
Sinirini çok iyi hissettim desem.Annecimmmmm:/
Şulecim,
YanıtlaSilEvet, daha büyüme çağında, böylelikle öğreniyorlar. Yine de, yeteri kadar direnç göstermedim mi acaba diye düşünmekteyim.
Oysa, fazla direnç çocuğunla gereksiz bir didişme sonucu doğuruyor ki, özellikle de bu ergenlik hallerinde hiç de arzulanan bir durum değil, zıtlaşmak.
Yani, karışık durumlar.
Bu durumda, en iyisi senin önerine uymak oluyor.
:-)
Elifciğim,
YanıtlaSilYaa, evet! Her halimizle küçük amerika olmalıyız ya; bu giyim işinde özellikle olmalı.
:(
O senin yaratıcı önerini değerlendirmek aşamasına gelmiş olsak, zaten sorun kalmayacak. Öyle bir eğlenme halinde herşeyle oynanabilir.
"Tarzı olan" diye adlandırıyorlar ya!
:))
Ah, gözümüz aydın!
YanıtlaSilSevgili karabatağımız ses vermiş.
Keşke sesini daha çok duysak Sndrnellacım.:))
Söylediklerinde tamamen haklısın.
Aslına bakarsan, teorik olarak bunları ben de biliyorum da, uygulamada sinir olmamayı beceremiyorum, işte.
Asıl komik olanı, bizim hanımefendinin, tartışma esnasında beni "bir tarzı olmasına izin vermemekle" suçlaması. Ölür müsün, öldürür müsün?
oo))
Aslında çok iyi bir fikir bu, Biyo!
YanıtlaSil:))
Bu üç çizgililer ondokuz mayıs için istense, moda olmaktan hemen düşer. Kimse, zorunlu giyilen bir nesnenin moda olmasını istemez.
Biri akıl etse de, biz de üç çizgi görmekten kurtulsak!
:)
Üste süslenip alta eşofman, hele altına ayakkabı filan, rezil bir moda. Değişen zevkler filan diye açıklanamaz. Bazı modalar resmen rezil gözüküyor, zaten çok da kısa ömürlü oluyor. İşin ilginci, burada öyle bir moda yok. Daha çok Avrupa bazlı bir akım bu.
YanıtlaSilSimon,
YanıtlaSilAyaklarına spor pabuç benzeri (simli, lameli converseler filan!) birşeyler giyiyorlar. Ne giyerlerse giysinler öyle pür makyaj, takılar, yapılı saçlar.. maskara gibiler.
Hani eskiden sosyetik denirdi, şimdiki adları "tiki" bu kızların. Moda da tiki modası olsa gerek.:o))
Neyse, benim ergen kızım sadece marka eşofman ve tişörtte şimdilik. Maskaralık kısmı sözkonusu değil.
Belki de kızmamın nedeni, birden gözümde ilerisini canlandırmış olmak mı acaba?
Sonunda, gazetecilerin ilgisini de çekti bu konu: Milliyet gazetesi Cumartesi eki, Melis Alphan yazısı.
YanıtlaSilİşte şu linki tıklayın, ne derdim var okuyun.:)
http://www.milliyet.com.tr/default.aspx?aType=HaberDetay&Kategori=cumartesi&ArticleID=545218&Date=17.05.2008&ver=03
Sevgili Ekmekçikız, burada da böyle bir giyim tarzı var. Bahsetmiştim blogda bir aralar, 'chavlar' yazımda. Eşofman takımı ve kocaman küpeler, uzun kalın kolyeler, yapılı saçlar, yüzde bir ton makyaj.. Kızlar arasında pembe ve beyaz olanlar, erkeklerdeyse lacivert ve beyaz renkli olanlar popüler. Burada bu giyim, toplumun, eğitim seviyesi ve yaşam standartları çok düşük kesimi tarafından tercih edilen bir tarz. Yoksul ve eğitimsiz olmak ayıp değil elbet ama İngiltere gibi, elinde şartlar varken değerlendirmezsen ayıp oluyor ve bu kesime halk arasında 'chav' deniyor. Yemek olarak da takeaway türü patates kızartması ve pizzayla besleniyorlar genel olarak. Sonuç olarak, toplumun kilo problemi yaşayan kesimi de onlar. Günlük hayatta niye eşofman takımı giyiyorlar diye sorup duruyordum. Yanıtını geçenlerde buldum. Bu insanlar, paraları olduğunda alkole ve sigaraya yatırdıkları için, evlerinde kurutucu yok mesela ve çamaşırlar da dışarıda kurutulamadığı için (sürekli yağmurdan), çabuk yıkanan ve hızlı kuruyan materyalden yapılmış giysileri tercih ediyorlarmış. Futbolcu tişörtleri ve eşofmanlar bu nedenle chavların sembolü haline gelmiş.
YanıtlaSilTürkiye'de de böyle bir akımın başlaması kötü. Çok göz tırmalayıcı bir görüntü doğrusu. Sana kolay gelsin. Umarım geçici bir hevestir:))
Fatmacım,
YanıtlaSilHatırladım, toplumun çeşitli kesimlerini, özelliklerini uzun uzun anlatmıştın bir kaç yazı boyunca.
İngiltere'de hiç değilse, böyle giyinmelerini realize edecek sebepleri varmış.
Bizimkiler, tam tersine parası bol, kültürü az kesimin çocukları ve bunların tüm dertleri üstünde başında ne olduğu, bunlarla nasıl göründükleri.
Bizimki, tam ergenliğin ilk adımlarında merak sardı bu giyime. Neyse ki, saç baş, makyaj derdimiz yok. (Henüz mü desem, büyük konuşmayıp!) Aslında hepsi bir eşofman altı ve bir tişört. Bu yaşta sürüden ayrı düşmemek için, bu kadarı gerekli, aslında.
Bakalım, ileride hatırlayınca nasıl anacak bu günleri ve giysileri.
:))