Eskiden böyle değildim. Hava sıcaklığı, rutubet böyle sersemletici şekilde etkilemez, baş ağrılarına garkolmazdım.
Gerçi sıcak hava, kendimi bildim bileli aklımın çalışmasını yavaşlatır da, böylesi...
Bu sabah, "yok ya, yine es geçer o, yağmaz" diye söylenedurayım, yağmur boşalıverdi!
Ohh! Şükür!
Olmaz mı işte, kazalar, trafik tıkanmaları, daha türlü türlü rezillik? Olmuş, tabii!
Neylersin? İstanbul bu, affetmez hava bahanesini, hiç kaçırmaz.
Kızanların affına sığınayım, rutubette bayılmış balık olmaktan yüz kat evladır.
Bugünlük buraya kadar.
Hava bayıltmıyorken düzgün cümle kurabiliyorum.
Baygın balıkken olanlar bilinç dışı; önü arkası, hikayesi yok.
..........
"safıl ne ya?"
"nerede o, bakiim?"
"işte şurda, banana siplitin altında ya!"
"kızım o sufle değil mi, hani bildiğimiz?"
"hay allah, beni davul etsin! niye incüluzca okuyosam?"
"nerdesiniz? ben geldim."
"iki dakkaya ordayız, yazlık elbise gördüm geçerken. alışveriş yapıyorum."
"akşamın dar vakti, iki arada bir derede mi?"
"valla bugün bana bir hal geldi, sanki boşanan benmişim gibi, bir alışveriş, bir alışveriş! buncağız da yanımda hık dedi, işte!"
"ayy! başım ağrıyor, midem de bulanıyor. bu hava beni bayılttı, bugün. ilacı olan var mı?"
"istersen gelirim. yine de yalnız olmanız daha iyi sanki, sen bilirsn."
"yeni elbise aldım, giysem mi?"
"abartma artık, özel durum dediysek o kadar da değil. hem sonra, hep bu günün anısıyla kalır aklında. belli mi olur, belki hüzün duyarsın? sen sıradan bişey giy, en iyisi."
"anahtarını aldın mı kuzucuk?"
"bugün ben mi erken geliyorum, abim nerdeymiş?"
"börek var dolapta yavrum, akşamüstü gelince ısıtırsın."
"dün geceyarısına kadar börek mi yaptın? olley! neli?"
"bak, şurda bir "dikkat" sorusu var. iki resim arasındaki üç farkı bulacakmışsın. ben ikisini buldum, sonuncusunu bulunca haber ver, bana."
"bittin sen! tam da işimin arasında. sorarım sana bunun hesabını!"
"çok mu korktun? ben önce fena korktum, sonra çok güldüm. eğlenmedin mi, yani?"
"insan öyle dikkatle fark ararken herif çıkıp bağırınca... iğrençti!"
"şekerim, dizim başlıyor hadi bana eyvallah!"
"dizim miş! sanki biz seyretmiyoruz!"
"haberler iyi, işlem iptal edilmiyormuş."
"tamam peki, perşembe sabahı gelirim, bankaya gider imza veririz."
"gözüm şişti. gitmiyorum. nerde buluşuyoruz?"
"nee! ne oldu, nasıl şişti? dur dur! ben geliyorum."
"oooo! hoşgeldiniz! nasılsınız?"
"fena değilim, kan değerleri düşük, ama toparlanıyorum yavaş yavaş. çok iyi gördüm seni."
"iyiyim ya, çok şükür!"
"bakın, ikinci bu. düştü yine. neyse ki, bu defa kaybolmadı."
"hayret bişey! aytaşı nazar alır. size geleceğine ona geliyor, bence."
"hayır yani, tırnaklı olsa tutmaz mıydı? belki de montür hatası..."
"olur mu öyle? bakın burdaki bütün montürler tırnaksız. kendisi çarşambaya gelecek, baktırırım mutlaka. allah allah, var bir nazar bunda!"
...........
Hah yahu! İki nedenle:
YanıtlaSil1. Nihayet yağmur yüzünü gösterdi diye,
2. Gezginç Hanım'ın sesi çıktı diye.
Nihayet yağdı da, açtı bile Metin bey. :))
YanıtlaSilSesim çıkıyordu, ne var ki gerçek alemde, sanalını beklettik biraz, iş-güç...
bu diyaloglar super olmus. okurken cok eglendim, neden bilmem :)
YanıtlaSilBen de yazarken eğlendim, Şulecim.
YanıtlaSilNeden bilmem?
:O)
Ekmekçikız Hanımcığım ve Şule Hanımcığımlarım ben de çok eğlendim, hem yazıyı okurken hem de yorumları...canım da şafıl yemek istedi hehe...nedense
YanıtlaSilhımmmm, o caaaaanım yüzüğün mü sorun yaratan??? bak beğenmiştim, ama gözüm kalmaz benim, düş listeden:)))
YanıtlaSilbir de yağmur soğuk forevıııırrr diyorum ben:)
Bayan E.ciğim,
YanıtlaSilBöyle her gece her gece safıl yemek bünyeye zarar değil mi, yaneee?
;)
Elektracığım,
YanıtlaSilHe gülüm, o yüzük de, yüzüğün sorun yarattığı yok, garibin taşı pek oynak çıktı. Bi defa kayboldu gitti, azap verdi. İkincisinde kaybolmadan yakaladım, amma yerinden çıkmış oldu. Şimdi ustası ne diyecek bakacaaz artık...
Senin gözün kalır mı yav? Ben seni biliyom, olur mu hiçç?
:)))
Yağmur dersen, bu akşam es geçti yine, umutluydum oysa...
yok yok waffle ya da sufle olsa dokunur da safıl dokunmaz bunyeye sen merak etme :)
YanıtlaSilHadi yaa!
YanıtlaSil:PP
Günaydın....:-))
YanıtlaSilArdıç Kuşu İle Bir Adamın öyküsü vardı Google'da onu ararken bir resmin peşine takılıp taaa buralara kadar geldim.
İyi ki de gelmişim, aslına bakarsanız, bir yazıyı ya da resmi almak-yapıştır malınmış gibi kullan uygulamasına şiddetle karşı çıkan biriyim, amma velakin, daha dün parkta dalları meyve yoğunluğundan yerlere kadar eğilerek geleni geçeni selamlayan ağaççığın adını da öğrenmiş oldum bu merakım sayesinde. Az kalsın unutuyordum, çiçekleri didiklenmiş elyaf misali ağacın adı neydi...?
Bizim parkta ondan da var ama baharda ıhlamurlarla birlikte açar. Tembihinize saygıyla hiç bir şeycik kopyalamadan ayrılıyorum, tabi beynimin çektiği fotoğrafları saymazsak....
Harika bir sayfanız var...
Kutluyorum içtenlikle, gene gelirim, aynı sayfayı tekrar denk getirebilirsem tabi.
İyi bayramlar, ayrıca gülümsettiğiniz için de teşekkürler..
Hatice hoşgeldiniz!:)
YanıtlaSilZiyaretinizden memnun kaldığınıza çok sevindim, yine buyrun gelin lütfen.:)
Tarif ettiğiniz o çiçekleri didiklenmiş elyaf gibi ağaç "gülibrişim" olacak. :)9