Cuma, Mayıs 11, 2012

boğazında bir gıcık vardı, hiç çıkmayan...

akşamları bindiğim deniz taşıtında rastladığım yaşlıca bir bey vardı.
bir kez, yakınında bir yere oturmuş ve yol boyu, boğazındaki bir tortuyu temizlemeye çalışmasına tanıklık etmiştim.
üst üste, defalarca, dakikada bir bazen iki kez "ehem höhö" gibi bir ses çıkarıyordu. bir ses, en yüksek volümünden...
önce bir hastalık geçirdiğini düşündüm "yazık, hasta adamcağız".
sonra bir kaç kez yine rastladım kendisine ve yine aynı sesle yolculuk yapmak zorunda kaldım. sonunda bunun bir tik olduğunu anladım.
tik ya da alışkanlık, kendisini rahatsız ediyor muydu bilmiyorum, ama, çevresini müthiş  rahatsız ediyordu.

bir sabah, tam da önümdeki sıraya oturdu. yanıma oturan, "ehem höhö" seslerini duyunca bir iki dakika sonra arkalara kaçtı. ben aldırmadım, elimde kitabım vardı, okumaya devam ettim.
tikli bey, yanındakiyle konuşmaya başladı. sohbet gelişirken anladım ki, yanındakiyle konuşmaya başlamasına göz aşinalığı yetmişti.
soruyordu. "nerelisin, tatile nereye gidiyorsun, işin ne üstüne?..."
öksürük eşlikli sohbet ilerlerken  yahudilerin, ermenilerin, yunanlıların beş para etmezliğinden, babasının çanakkale'de savaşmış olmasından filan söz etti.
arada, söz ettiği etnik kimlikli insanları aşağılayan fıkralar anlatıyordu.
içim şişti!

kim bilir, hayatının hangi noktasında tatsız şeyler yaşamış ve insanlardan nefret etmeyi başlamıştı.
o yaşlı başlı adam, keşke hiç değilse şu öğütleri bilebilseydi, birisi ona anlatmış olsaydı...
belki o zaman boğazındaki o hiç bitmeyen gıcıktan kurtulurdu. belki!

hayat, nefret etmekle geçirilmeyecek kadar kısadır.
geçmişinle barış, şimdin mahvolmasın.
her tartışmayı kazanmak gerekmiyor, karşındaki ile hemfikir olman gerekmediğini bil ve farklılıktan sonuç çıkarmayı öğren.

bu kadar çok sözü okuduktan sonra,bir fincan çaya ihtiyacınız olabilir diye...

12 yorum:

  1. "Düşünce Gücüyle Tedavi" L. Hay'i amcaya hediye edebilmeyi, okuduğunu hatta anladığını ümit edebilmeyi isterdim. Genellemeler ne bahtsız yanılsamalardır halbuki...Çay iyi geldi ekmekçim, yüreğine sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Çok başım ağrıyor...
    "Biri bana gelsin, o da sensin" sözü hayata geçse, elinde demlikle gelsen Ekmekçim, vapurdaki adamdan ve başka şeylerden konuşsak ne iyi olurdu...

    YanıtlaSil
  3. son cümleye bittim hemen defterime not düşeceğim

    YanıtlaSil
  4. Bu cumleleri beraber imzalayip yollayacagimiz bir adres biliyorum ben... :-)

    YanıtlaSil
  5. Beynine zamanında kazımışlardır, başkalarının cümleleriyle konuşuruz çokluk düşünmeden. Bir devrin adamı olmalı gözlemlediğiniz yaşlı adam. Gün yüzü görmemiş yaslılardandır, soğuk savaş dili, yoksunluğu yokluğu görmüş geçirmiş dünyanın her yerinde böyledir bu yalnız Türkiye'ye özgü değil. Güzel öyküler, nefret içermeyen dillendirmeler kindarlık tohumları ekmeyen yöneticilerle yönetiliyorsanız olabilir. Düşlerimizin ülkesinde güzellikler umutla yeşertilmeli, ümitsisliğe düşmeden.. Belki birgün sevgi ve hoşgörü galip gelebilir dünyada, kimbilir............... ! :)

    YanıtlaSil
  6. Selam :) Miminiz var bende..Belki ilginç gelebilir.İsmi "Silmeden"..

    YanıtlaSil
  7. Özlemciğim,
    Anahtar bu: Okumak, anlamak, bunun için çaba göstermek...
    Çay içeceğiz ve umut edeceğiz. :)

    YanıtlaSil
  8. Leylakcığım,
    Geç kalmışım. :( Umarım, bu arada baş ağrın geçmiştir. Sen kendini iyi etmeyi bilenlerdensin, biliyorum. Yine de dost eli daha sıcak geliyor insana, sağol. :)

    YanıtlaSil
  9. Gugukcuğum,
    Evet, sen yaz, başkalarına da anlat. Bilen duyan, inanan çoğalsın. Nefret, kavga azalsın.
    :)

    YanıtlaSil
  10. Mehtapcığım,
    Yazıp yollayalım, ulaşsın yerine.
    :)

    YanıtlaSil
  11. Zafer Bey,
    Savaş geçirmiş insanlarda, bir kin ve nefret tortusu kalıyor, maalesef. Rahmetli dedem, çok savaşlara girmiş, ( "cihan harbi" derdi o ) Kurtuluş Savaşı'nda savaşmış. Sadece Yunanlıları değil, mavi rengi bile sevmezdi.
    Devletler, vatandaşlarını başkalarından nefret ettirerek, ülke yönetmeyi marifet saydıkça, bu duygular sürecek, maalesef.

    YanıtlaSil
  12. Beyazcığım,
    Yazdım, kabul mü?
    :))

    YanıtlaSil

Hoşgeldiniz!