bir kez, yakınında bir yere oturmuş ve yol boyu, boğazındaki bir tortuyu temizlemeye çalışmasına tanıklık etmiştim.
üst üste, defalarca, dakikada bir bazen iki kez "ehem höhö" gibi bir ses çıkarıyordu. bir ses, en yüksek volümünden...
önce bir hastalık geçirdiğini düşündüm "yazık, hasta adamcağız".
sonra bir kaç kez yine rastladım kendisine ve yine aynı sesle yolculuk yapmak zorunda kaldım. sonunda bunun bir tik olduğunu anladım.
tik ya da alışkanlık, kendisini rahatsız ediyor muydu bilmiyorum, ama, çevresini müthiş rahatsız ediyordu.
bir sabah, tam da önümdeki sıraya oturdu. yanıma oturan, "ehem höhö" seslerini duyunca bir iki dakika sonra arkalara kaçtı. ben aldırmadım, elimde kitabım vardı, okumaya devam ettim.
tikli bey, yanındakiyle konuşmaya başladı. sohbet gelişirken anladım ki, yanındakiyle konuşmaya başlamasına göz aşinalığı yetmişti.
soruyordu. "nerelisin, tatile nereye gidiyorsun, işin ne üstüne?..."
öksürük eşlikli sohbet ilerlerken yahudilerin, ermenilerin, yunanlıların beş para etmezliğinden, babasının çanakkale'de savaşmış olmasından filan söz etti.
arada, söz ettiği etnik kimlikli insanları aşağılayan fıkralar anlatıyordu.
içim şişti!
kim bilir, hayatının hangi noktasında tatsız şeyler yaşamış ve insanlardan nefret etmeyi başlamıştı.
o yaşlı başlı adam, keşke hiç değilse şu öğütleri bilebilseydi, birisi ona anlatmış olsaydı...
belki o zaman boğazındaki o hiç bitmeyen gıcıktan kurtulurdu. belki!
hayat, nefret etmekle geçirilmeyecek kadar kısadır.
geçmişinle barış, şimdin mahvolmasın.
her tartışmayı kazanmak gerekmiyor, karşındaki ile hemfikir olman gerekmediğini bil ve farklılıktan sonuç çıkarmayı öğren.
"Düşünce Gücüyle Tedavi" L. Hay'i amcaya hediye edebilmeyi, okuduğunu hatta anladığını ümit edebilmeyi isterdim. Genellemeler ne bahtsız yanılsamalardır halbuki...Çay iyi geldi ekmekçim, yüreğine sağlık.
YanıtlaSilÇok başım ağrıyor...
YanıtlaSil"Biri bana gelsin, o da sensin" sözü hayata geçse, elinde demlikle gelsen Ekmekçim, vapurdaki adamdan ve başka şeylerden konuşsak ne iyi olurdu...
son cümleye bittim hemen defterime not düşeceğim
YanıtlaSilBu cumleleri beraber imzalayip yollayacagimiz bir adres biliyorum ben... :-)
YanıtlaSilBeynine zamanında kazımışlardır, başkalarının cümleleriyle konuşuruz çokluk düşünmeden. Bir devrin adamı olmalı gözlemlediğiniz yaşlı adam. Gün yüzü görmemiş yaslılardandır, soğuk savaş dili, yoksunluğu yokluğu görmüş geçirmiş dünyanın her yerinde böyledir bu yalnız Türkiye'ye özgü değil. Güzel öyküler, nefret içermeyen dillendirmeler kindarlık tohumları ekmeyen yöneticilerle yönetiliyorsanız olabilir. Düşlerimizin ülkesinde güzellikler umutla yeşertilmeli, ümitsisliğe düşmeden.. Belki birgün sevgi ve hoşgörü galip gelebilir dünyada, kimbilir............... ! :)
YanıtlaSilSelam :) Miminiz var bende..Belki ilginç gelebilir.İsmi "Silmeden"..
YanıtlaSilÖzlemciğim,
YanıtlaSilAnahtar bu: Okumak, anlamak, bunun için çaba göstermek...
Çay içeceğiz ve umut edeceğiz. :)
Leylakcığım,
YanıtlaSilGeç kalmışım. :( Umarım, bu arada baş ağrın geçmiştir. Sen kendini iyi etmeyi bilenlerdensin, biliyorum. Yine de dost eli daha sıcak geliyor insana, sağol. :)
Gugukcuğum,
YanıtlaSilEvet, sen yaz, başkalarına da anlat. Bilen duyan, inanan çoğalsın. Nefret, kavga azalsın.
:)
Mehtapcığım,
YanıtlaSilYazıp yollayalım, ulaşsın yerine.
:)
Zafer Bey,
YanıtlaSilSavaş geçirmiş insanlarda, bir kin ve nefret tortusu kalıyor, maalesef. Rahmetli dedem, çok savaşlara girmiş, ( "cihan harbi" derdi o ) Kurtuluş Savaşı'nda savaşmış. Sadece Yunanlıları değil, mavi rengi bile sevmezdi.
Devletler, vatandaşlarını başkalarından nefret ettirerek, ülke yönetmeyi marifet saydıkça, bu duygular sürecek, maalesef.
Beyazcığım,
YanıtlaSilYazdım, kabul mü?
:))