Eski İstanbul'un kocaman bahçeli güzelim köşklerinin semti olan Erenköy, yakın zamana dek bahçeli apartmanlarıyla yine de sevimliliğini korurdu.
Şimdilerde yaşadığımız "her sokakta beş inşaat" furyasıyla bahçeli apartmanların bina boyları yükseliyor, bahçeleri küçülüyor, sevimlilikten eser kalmıyor.
Dün şanslı günümdeydim.
Sabah gönlümden geçen "göreceğim geldi, Şule ne yapıyordur acaba" sorusu öğlende cevabını buldu ve akşam karanlık basmadan Cadde'de buluştuk.
Sahile doğru yürüyüşe geçtiğimizde henüz güneş gökyüzünde sarı ve sıcaktı.
Gündüz plaj gece kafe olarak çalışan, deniz kenarı kumsal üstü yere oturup, denizi seyre daldık. Bir yandan da sohbetimizi sürdürdük.
Sonra güneş batıverdi, ışıklarının turuncu yansımalarını denizin üstünde bıraktı.
Akşam inip gün geceye döndükçe ufukta gökyüzünün kızıllığı artmaya başladı.
Sohbet koyulaştıkça tatlandı.
Şehrin ışıkları görüntünün derinliğini artırdı.
Uzakta bir yelkenlinin silüetinde ince uzun direği görünür hale geldi.
Çaylarımız bitti, kalkıp akşam serinliğinde biraz daha yürümek sohbete devam etmek istedik.
Kızıllık, karanlık öncesi morlu eflatunlu tonlara döndü.
Şehrin ışıklarına rağmen gökyüzünde tek tük yıldızların parıltısı görülür oldu.
Yukardaki fotoğrafı dörde bölerseniz sol üst çeyreğin sağ tarafında duran yıldızın ne olduğunu merak ederek yürüdüm.
Az önce araştırdım, amatör çıkarsamalarıma bakılırsa, o satürn olmalı ya da sadece yeryüzüne yakın bir uydu.
Benim bi arkadaşım o kumsal kafeye Türkbükü adını takmış :)))
YanıtlaSilValla ben ilkokuldayken Erenköy dutluk olmasa da çok tenhaydı, caddede yürürken herkes herkesi tanırdı, şimdi ben caddeyi tanıyamıyorum, yeni yapılan binaların bazıları da çok sevimsiz.
Serpilcim,
YanıtlaSilYaratıcı ruhlu arkadaşını kutluyorum, çok uymuş oraya bence. :)
Dutluktan bugüne faslına ise eklenecek fazla söz yok, ne yazık ki...