Apartman içinde yürüyorum; sokağa çıkacağımda merdivenden iniyorum, anneme gidip gelirken merdivenden inip çıkıyorum, çıkıp iniyorum. Genellikle dışarıdan eve döndüğümde elimde yük oluyor, o zaman yukarı çıkarken asansöre biniyorum.
Neyse, diyeceğim şu ki, aylardır apartman komşularımızın kapı önü düzenlerine ister istemez tanık oluyorum. Kimler ayakkabılarını kapı önünde bırakıyor, kimler yaza kadar kapı önünde bıraktı, kimler artık o derecede titizlenmiyor filan gözüme takılıyor.
Kimisi ayakkabılarını içeri girer halde bırakıyor, kimisi kapıyı açınca ayakkabısını giyip gidecek durumda tutuyor.
Biraz daha kafayı takarsam, kapı önü ayakkabı duruşlarından evdekilerin karakter analizine girişeceğim, farkındayım. Kesiyorum.
Başka, başka ne var mesela?
Ha, bizim mahalledeki oldukça bol ağaçlı apartman bahçelerinde yetişen meyveleri neden kimse toplamıyor acaba?
Aslında meyvelerin çoğu eskilerin hüdayi nabit dedikleri türden özellikle ekilmeden kendisi çıkmış, büyümüş ağaçlarda oluyor. Erikler çakal eriği, kirazlar küçük, ayva ve elma ufak boylu ve çabucak kurtlanıyor, dutların ve incirlerin çoğu dökülüyor. Unutuyordum, etrafta bol bol yeni dünya ve tek tük de olsa nar ve turunç da var.
Her bir meyvenin olgunlaşma zamanı gelince, olanlar bahçeye, kaldırıma dökülüyor. Kuşlara bile çok geliyor, ağaçta kalanlar.
İki senedir, bizim apartmanın bahçesindeki yeni dünya ağacının başına geçip topluyorum. Küçük, biraz kalın kabuklu filan ama öyle tatlı meyvesi var ki! Ohh mis.
Aşağıdaki yan apartmandan arkasındaki küçük arsaya sarkmış turunç ağacı. Bu sabah fırın dönüşü gördüm, havanın grisine inat parlıyordu meyveleri. Etrafında biraz dolandım, alt dallarda elimin erişeceği yerlerde bulamadım. Şöyle bir sopa olsa aşağıya doğru bir dalını çekiversem bir kaç tane toplasam ne iyi olurdu.
Bizim mahalle pandeminin başından yaz sonuna dek (HES uygulamasına bakarsanız) mavi yeşil renkteydi. Kasımda her yer bir kızardı ki, maazallah! Şimdilerde, yakındaki hastane kızarık duruyor, etraftaki renkler yeniden mavi yeşil tarafına geçmiş, iyi haber. İnsan sokağa çıktığında yanımdan geçen covidli olabilir mi takıntısına giriyor, ister istemez. Bugünlerde kafasında saçma takıntılar olmayan birisi, ruh sağlığı bakımından ne kadar şanslı diye düşünüyorum.
Doğum günümü bütün gün telefonda lak lak yaparken ev kıyafetiyle geçirmiştim, aman kim görecek ki diyerek.
Önümüzde yılbaşı akşamı var, anamla baş başa olacağız. Yapacağım yemekleri belirledik sayılır, tatlıya henüz tam karar veremedik, annem kabak tatlısı diyor, bakalım.
Menü filan ayarladığımıza göre, yemek yerken biraz derli toplu giyinip sofraya öyle oturmak daha hoş olabilir. Bir de yeni yıl konserini izlerken de kendimizi sahiden salonda sayabiliriz, böylece.
Eski yıllarda gece yarısında sonra sokağa çıkınca, o sene çok gezeceğimize inanırdık. Şimdi artık sağlıklı nefesler olsun da gerisi hoş gelir.
Ah o turunçları toplayabilsen de bir ekşi kaynatsan ne güzel olurdu :)
YanıtlaSilBen kararlıyım, eşofmanla oturmaktan bezdim, yılbaşında giyineceğim, hatta yılbaşılık kazak bile aldım kendime, ne olacaksa :)))) Olsun fotoğraf çekersek iyi çıkarım, hem belki çocuklar görüntülü arar pasaklı görünmeyim :)
Sevgili Ekmekçi Kız,
YanıtlaSilSevgili Okul Arkadaşım,
Yazıyı üçüncü okuyuşum, ilki dün henüz dumanı üzerindeyken, ikincisi bu sabahın epey erken vaktinde... İki hitabı kullanmamın sebebi yazıdır, içimden geldi. İki farklı duygu... Birincisi yazının duygusuna şefkat ve yazıdan geçen sıcaklık. İkincisi yazısını çok başarılı bulduğum arkadaşa övgü. Bazı yazılardan kalan duyguya kelimeler yetmiyor, ne yazık ki:) Elbet her okur kendi hayal gücüyle hissettiklerini yoruma döküyor. İlk duygum bir çocuğa ait, küçük, bahçeleri olan bir mahalleden. Onu etkileyen bağ bahçe, kapı önleri, sokaklar olsa da yazıyı çoğaltan anne vurgusu. Bir de yazıya özel seçildiğini düşündüğüm harflerin karakterleri... Çok yakışmış!
Öyle işte:)
Leylakcığım,
YanıtlaSilTurunçlar ağaçta duruyor halen. Bir şeyler düşüneceğim bakalım, belki bir şekilde erişirim ya da oğulcuğumun uzun boyundan yardım isterim. :)
Yılbaşı akşamı tabii ki giyinip süsleneceğiz. En başta kendimiz için, sonra yakınlarımız sevdiklerimiz için. Filmlerde hep izlemiyor muyuz, 2. Dünya Savaşında bombalar patlarken perdesini açan tiyatroları filan. Biraz abarttım sanırım konuyu ama, öyle yani. :))
Sevgili Okul Arkadaşım,
YanıtlaSilİltifatınız ve nezaketiniz mahcubiyetimle eşdeğer diyebilirim, nedenini biraz anlatayım.
Yazınızdan anlıyorum ki, değer vererek okudunuz, okuduğunuz size anlam ifade etti ve belki de çocukluğunuzdakine benzer duyguları algıladınız. Böylece buradaki iç seslerim kendi kendine konuşan bir yazıdan daha fazlası haline geldi. Çok teşekkür ederim. :)
Yazının harf karakterini özellikle seçtim evet, duygu ağırlıklı yazılarda daktilo harfini hatırlatan bu karakter bana daha yakın geliyor. :)
Biz bu sene hindi bile almayalım dedik bi şarap bir de peynir tabağı azıcık çerez bir de tatlı yeter dedik valla güzel falan da giyinmeye hiç niyetim yok...amaan sağlık olsun da gerisi boş...Yeni yıl sağlık huzur getirsin inşallah hepimize..kucak dolusu sevgiler..
YanıtlaSilSevgili Babaannemin Takvimciği,
YanıtlaSilKutladıktan sonra, keyifle karşıladıktan sonra sofra az kalabalık olmuş çok kalabalık olmuş, pek o kadar önemli değil, bence.
Dileklerinize katılıyorum, sevgilerimi iletiyorum. :)