Perşembe, Şubat 18, 2021

... yürürken insanın bir hedefinin olması adım atmayı keyifli kılıyor...

... misal, bugün dışarı çıkmak için bulduğum bahaneye dört elle sarılmasam, adımlarım daha yavaş olurdu belki.
hadi yavaşlığı içsel talimatlarla hallettik, zihnimde çizdiğim güzergâh belirsiz olurdu, yolda yürürken aniden fikir değiştirip -yapmadığım şey değildir- başka yöne giderdim.

... arkadaşıma "günler geçip giderken, bazen onları seyrediyormuşum gibi hissediyorum" dedim. sanki başkasının hayatı, o sırada bana düşen rol bu, ben o rolü canlandırıyorum; içinde yaşadığımız zaman bana ait değil gibi. "hah tam da bu" dedi arkadaşım, "yaz bunu, gerçekten ben de anlatamadığım duygular içindeyim, bu söylediğin o duyguyu açıklıyor". yazdım.

... özlem nedir, özlemek nedir, bir insana duyulan özlem nasıl tanımlanır, uzaktaki özlenir peki yakındaki özlenir mi?
yıllar önceydi, simone signoret'in anılarını anlattığı nefis kitabı "özlemin eski tadı yok"u okumuştum, bayılmıştım.
o zamanki yaşımdan simone signoret'e  baktığımda onu yaşlanmış görürdüm. şimdi kitabın tarihine bakıyorum ve benden çok daha gençken yazmış olduğunu anlıyorum.
geçmişi özle özleyebildiğin kadar, geri gelecek mi?

... belgesel seyrediyordum; makakların, gorillerin, fillerin, su samurlarının yavrularını nasıl eğittiklerini kendi başlarına yaşayacakları zaman gelene dek avlanmayı nasıl öğrettiklerini anlatıyordu. şehirde yaşayan insanoğlu var ya, yavrusu için fazla korumacı bence. belki de şehir koşulları bunu gerektiriyor. doğada olsak başka türlü mü davranırdık, acaba?

... tam bir yazı konusu toparlayamayıp, illa billa yazacağım tutturmasıyla buraya kadar ilerleniyormuş. kapalı havada sisli akılla olacağı budur, sürçü lisan için affola.

 

yedi sene önce bugünlerden bir an,
büronun yan balkonundaki sardunyalar,
arkada belli belirsiz üsküdar salacak sahili,

16 yorum:

  1. hah işte tam da bu ! bana da bazen aynı his geliyor. sanki bir filmin/dizinin içindeki Şule'yi de dışardan bir gözle izliyorum. genelde çokça koştururken yaşıyorum bu hissi. sevdiğimiz bir karaktere "yazık ya, amma yıprandı" falan deriz ya, öyle bir his geliyor bana kendime bakıp :P

    YanıtlaSil
  2. Şulem,
    Aslında öyle biraz uzaklaşıp bakabilmek bir bakıma daha iyi galiba, bir tür korunma refleksi geliştirmişiz gibi.
    Çok fazla benimseyip içselleştirince, yaşananların ağırlığı artıyor sanki.

    YanıtlaSil
  3. Kaleminize sağlık... Bazen hedef koymayınca olmuyor gerçekten...

    YanıtlaSil
  4. kısa kısa her telden bence şahane bir yazı olmuş.

    Bir istikamete doğru giderken başka bir yere dalmak bende de var. Hatta bunu küçücük evimde bile başarabiliyorum. Su içmeye giderken kendimi çamaşır asarken bulabiliyorum mesela :)))

    Sevgilerimi yolladım kucak kucak ♥

    YanıtlaSil
  5. Olsun, bazen böyle illâ yazacağım diye tutturmak gerekiyor:) Sevgiler...

    YanıtlaSil
  6. Simone Signoret kıymetli, ve en bayıldığım kitap adı ben için de, rastlayınca heyecan veriyor. Heyecan işte! Yürüyüp kitaplığa alıyorum raftan, attığım tarih 1.1.1980. İmzam düzelmiş, beğendim:) Yürümek hangi yazıda görsem bir sözü getiriyor hep aklıma ve sıkıştırıyorum yorumumun bir köşesine... Muhtemelen yazmışımdır bir yorumda diye düşündüm şimdi, o nedenle yazmıyorum Sevgili Okul Arkadaşım, ama hangi "küçük" kitabın içinde olduğunu -bir ihtimal diye- yine de yazıyorum, sanki tekrar ediyorum ama olsun: Patrick Süskind-Güvercin:)

    Bir de demişsiniz ya "...tam bir yazı konusu toparlayamayıp, illa billa yazacağım tutturmasıyla buraya kadar ilerleniyormuş" Buna şöyle bir itirazım var: Söz manasını dinleyenden alır derler, bunu evirirsem, aldığım tat neredeyse roman yazdıracaktı bana gördüğünüz üzere ki özlemek ile ilgili söyleyeceklerimi, yeter uzattın diyerek, başka zaman kullanılmak üzere, saklıyorum:)

    YanıtlaSil
  7. Corona yüzünden. Hepsi onun yüzünden.. Kim verecek şimdi bize bu 1-2 senemizi geri??
    Doğada büyüyen çocuk iyi güzel de, akşam resmen tüm gün çamurda yatmış domuzcuk gibi eve girişlerini bir gösterebilsem size...... :)

    YanıtlaSil
  8. uzun uzun yürüdüğüm bir haftaydı bu geçen 5 gün. kar da yağınca evde oturmak olmazdı. sonradan düşününce bu günleri çok mutlu olduğumu anlayacağım dedim kendime. niye şimdi de olmayayım ki o zaman dedim. her dakikasını doya doya yaşadım denebilir. yorulmak , ıslanmak, üşümek çok iyi geldi.

    YanıtlaSil
  9. Sevgili DoDe,
    Bazen hedef koymayınca olmuyor, bazen de konulan hedeflere ulaşma çabası stres yaratıyor.
    Değişik haller işte. :))

    YanıtlaSil
  10. Sevgili Şebnem,
    O dediğini ben de yapıyorum. Genellikle zihnim doluysa oluyor bu hal.
    Öyle ki bazen bir odaya girip "ben buraya neden gelmiştim" diyorum. Böyle durumlarda, gerisin geri başlangıç noktasına dönünce, ne için oraya gittiğimi hatırlayabiliyorum.
    Sevgiler benden de. :)

    YanıtlaSil
  11. Sevgili Sezer,
    Bugün birden blog adınızı yanlış okuduğumu ("k"dan sonra "l" değil "i" var gibi) farkettim. Aferin dedim kendime. :))
    Şimdi yukarıya adınızı yazarken tereddüt ettim, acaba ilk isminizi mi, ikincisini mi kullanıyorsunuz?
    Bu da böyle bir durum tespiti olarak burada dursun. :)

    YanıtlaSil
  12. Sevgili Okul Arkadaşım,

    Hah! işte yine çaktım! Kitaplığa baktım şimdi, kitap ortada yok. Belki dayımın ya da teyzemin kitaplığından alıp okumuştum, belki kendi kitaplığımdaydı ve birisi aldı getirmedi. Okuduğumu ve çok etkilendiğimi gayet iyi hatırlıyorum, arkasından da Simone de Beauvoir'un Konuk Kız'ını okumuş, ondan da acayip etkilenmiştim. Gençlik işte! Şimdi olsa -onca yaşanmışlıktan sonra diyeyim- o kitaplar aynı etkiyi yaratır mı, bilemedim doğrusu?

    Hani, "yeter, uzattın" dermişiz ya, ki bence demeyiz sadece kendi adıma çok teşekkür ederim, nazik iltifat için.:)

    Yürümek konusunda diyeceğim şu, yerini söyleyemem ama evet hatırlıyorum, bundan söz etmiştiniz. Süskind'in Güvercin'i gerçekten küçük bir mücevherdir.:)

    YanıtlaSil
  13. Sevgili C.,

    Sanırım hiç kimse bize kaybolan yıllarımızı vermeyecek, sadece biz dönüp bakınca günün birinde, umarım, daha fazlasını kaybetmediğimiz için sevineceğiz.

    Çocuklara gelince, bırakın debelensinler çamur içinde, bu halleri öyle çabuk geçiyor ki, şaşırıp kalıyor insan. Oğlumu hatırlıyorum, üç dört yaşındaydı, bir yağmurdan sonra bulduğu çamurlu su birikintisi içinde yepyeni kışlık botlarıyla zıpladı durdu. Öyle çok zevk alıyordu ki, halen gözümün önündedir! :)

    YanıtlaSil
  14. Sevgili Pelinpembesi,
    Ne kadar katıldığım düşünce ve ne kadar iyi yapmışsınız, tebrik ederim. :)
    Ben bu karda arada iki gün evde kaldım, şimdi pişmanım doğrusu. :))

    YanıtlaSil
  15. Bazen öyle ya da böyle çıkıyor bir şeyler.. sardunyalar ne güzelmiş :)

    YanıtlaSil
  16. DoğaÇeşnicisi hoşgeldiniz.

    Sardunyalar güzeldi, evet. :)

    YanıtlaSil

Hoşgeldiniz!