Yıllar yıllar önce, henüz fakültenin 2. sınıfında öğrenciyim.
Soğuk geçmiş bir kış sonrası geç gelmiş bir baharda Bebek sırtlarındaki korularda açan erguvanları görmüş ve şaşakalmıştım.
Şaşkındım, çünkü ilk defa bu kadar güzel renkli çiçek açan bir ağaç görüyordum.
Tüm merak duygularım ayaklanmış olarak aradım taradım ve o ağacın erguvan olduğunu öğrendim.
O günden sonra her bahar başka çiçekler, ağaçlar, renkler ruhumu sarmaya başladılar.
Yaklaşık 45 sene önceki ilk bahara beni alıp götüren renklerin yarattığı duyguların benzerini bu seneki son baharda yaşıyorum.
Sonbaharın renkleri, yapraklardaki renk geçişleri bu kadar mı güzel olurdu, bunca senedir?
Yoksa yaş kemale erdi de güz renkleri o nedenle mi gözüme daha tanıdık gelmeye başladı?
Diğer yanda "sararıp dökülmeden önce kızaran yapraklar" demek doğru mu acaba düşünceleri,
Yoksa aslında dökülmeden önce kızarıp, sonra sararan yapraklar mıdır?
Peki, tüm mevsimleri aynı asil haki rengi yeşille karşılayan ölmez ağaçlarına ne demeli?
Yazıyı okurken aklıma direk bir şarkı geldi Sevgili Okul Arkadaşım. Sahibinin sesinden ama! Çocukken sarı sarı yapraklar mevsimi gelince pek severdim, söylerdim, pek beceremereyek ama. Şimdi dinliyorum.:))
YanıtlaSilYıldırım Gürses değil mi? :)
SilÇok severim ben de onu ve bir de Yeni Türkü'nün sararıp dökülmeden önce kızaran yapraklarını. :)
Ah akşam yürüyüşlerinde bir yerdeki yapraklara,bir agaclardakilere bakip bakip bu nasil güzel renk cümbüşü, siz hep bu renktiniz ve ben fark etmedim mi diye şaşırıp kalıyorum.Yine yalnız değilim hissiyattımda ne güzel,sevgiler❤
YanıtlaSilAh! İyi bari Sevdacığım. Yalnız olmadığımı bilmek mutlu etti beni. :)
SilBir arkadaşım demişti ki: "Antalya'da sonbaharın bu kadar güzel olduğunu emekli olunca fark ettim". Ben de öyle. Dünya telaşı bu, etrafı göstermiyor insana. Bugün parkta dolaşırken Funda'ya gittiğimiz yerlerin parklarındaki sonbahara bayılmıştık, bizimkilerin de farkı yokmuş dedim, iş bakmasını bilmekte...
YanıtlaSil