İtiraf ediyorum.
En kolayı bu.
Hemen, doğrudan ve tüm sinir basması, kıskanma, tepe atması duygularını kahramanca göğüsleyerek.
Evet, burda yoktum; hem sanal olarak, hem fiziksel olarak.
İki günlüğüne uç uç böcek, kon kon kelebek oldum, yine.
Müze gezmek mi derseniz, ören yerlerine tırmanmak mı derseniz, yemekler yemek, derin sulardan geçmek mi, serin sular içmek mi dersiniz, o da yetmedi, tünel-kanyon geçişlerinde macera mı derseniz...
Yok hayır, o kadar uzun boylu değil; yurtdışı filan değil.
Memleketin güneyindeki denizin kıyısındaydım. Hep merak ettiğim, orada yaşayan tanıdıklarım olmasına rağmen bir kısmet olup göremediğim, çok ilginç bir kültür bölgesini ziyaret ettim.
Bu defa eteğimden çekiştirip "hadi" diyen Fü. hanım değildi, başka bir gezmesever, Bayan T. idi. Ben de sevgili fakülte arkadaşımı kırmadım, yola revan oldum ve iki gün boyunca kendimi başka bir dünyaya ışınlanmış hissettim.
Anlatacağım.
Sırasıyla; Seyhan, Asi, Antioch, Samandağ, Titus, Harbiye, Bakras, İskenderun, Adana, kebap, künefe, oruk, humus, sürke, zeytin, defne, zahter, nane, maydanoz...
Şimdi, önce işe gitmeliyim. Akşam, yorgunluktan bayılmamışsam bilgisayara fotoğraf yükleyip, yazmaya başlarım, yavaş yavaş.
Şu sıra, yeri Zeugma tarafından zorlanmakla birlikte, dünyanın "best of" mozaiklerinin bulunduğu müzeden bir parça ile, bu günlük veda ediyorum.
.
süper olmuş. ben de istiyorum aynısından :)
YanıtlaSilHıı, evet süper!
YanıtlaSilEvlatağacımın, sevgili arkadaşım tarafından çekilip armağan edilen anneler günü fotoğrafı, süper.
Di mi?
Teşekkür ediyorum, Şulecim.
:))
aaaaahhh, antakya... o kadar çok görmek istiyorum ki orayı. ne güzel, minik bir rehberim olacak sayende. bakarsın ben de bu rehber sayesinde gidiveririm:) hoşgeldin ve anneler günün kutlu olsun canım:)
YanıtlaSilyahu ekmekçikız, balkondan dünyayı seyreden ben de yaşlanıyorum, dünyanın altını üstüne getiren sen de. bir haksızlık, adil olmayan bir şey yok mu bu durumda? var!
YanıtlaSil:)
ben de gideceğim belki yakınlarda oralara. hadi bakalım fazla geciktirmeden anlat, merakla bekliyorum.
sevgiler.
Elektracım,
YanıtlaSilUmarım, işe yarar bir rehber verebilirim.
Ne var ki, rehbere filan bakma, ilk fırsatta gör oraları, derim.
"Hayal ettiğin kadar var!" diye iddialı bir laf edeyim, bir de.
:))
Pericim,
YanıtlaSilNe yaşı ne başı?
Bi kerre ben, gezdikçe gençleşiyorum. Balkondan çok uzun süre bakmışım, onu anlıyorum.
:))
İkincisi de, oralar memleketin sayılır, bana laf düşer mi hiç?
:)
Ah Ekmekçikız'cım, ben oralarda doğdum yahu, Antakya'da. Nasıl heyecanladım okurken!
YanıtlaSilcok ozendim, ben de istiyorum iste :)
YanıtlaSilSiz şimdi o güzelim Ermeni köyünü de gezip görmüşsünüzdür kesin!
YanıtlaSilahh antakya, savoy otelin avlusundaki o caanım kahvaltılar (çeşit çeşit peynirler, taze incir reçeli), kaymaklı, dondurmalı mis gibi künefeler, humus, bol susamlı pideler... mozaikler, kiliseler, harbiye'de ham ipek fularlar, vakıflı'dan portakal şurupları...
YanıtlaSil2005'te gitmiştim, o zaman blog falan yok tabiy, ah olsaydı, ne malzeme çıkardı :)
haydi bir an önce yaz :)
Antioch'lu Zeynep hanım!
YanıtlaSil:))
Ne güzelmiş memleketiniz, ne güzel!
:)))
Sümüklüböceğim,
YanıtlaSilİnan çok zevkli bir yolculuk olur, hem de çoluk çocuk gidersiniz...
En yakında zamanda gidebilmeni dilerim.
:))
Metin beycim,
YanıtlaSilSiz erdiniz! :)))
Nerden bildiniz, vakıflı köyüne bile gittiğimizi?
Evet gittik, valla.:)
Ah, Neocum sen de gitmiş miydin?
YanıtlaSil:))
Bir ukalalık edeyim hem-man; otelin adı Savoy değil de Savon olmalı, orası eskiden sabun fabrikasıymuş da...
;)
Yer olmadığından, biz orada kalamadık, önünden geçtik sadece. Amma, bizim otel de iyiydi, hani.
ehh yani. gezdiğiniz için değil ama burayı öyle siniri bozuk, sıkıntılı ve şikayetli bir yazıyla bırakıp bizi hala aynı olduğunuzu düşündürdüğünüz için. hem insan, böyle bir tatile çıkmak üzereyken 'bugünler biraz sıkıntılı, ama fıstık gibi tatil geliyor işte' modunda olmaz mıydı (geçen hafta)?
YanıtlaSildemek ki neymiş, bu blog işi insanı hep kontripiyede bırakabiliyormuş.
Simoncuğum,
YanıtlaSil"Siniri bozuk, sıkıntılı ve şikayetli" olmaya devam ettiğimi düşünmen yüzünden sıkıntı verdiğim için, kusuruma bakma.
Tatil filan umrumda değildi, geçen hafta sahiden bunaldım, yoruldum, sıkıldım.
Hafta sonu gezisi olacağı için hiç öyle uzun boylu bir mood değişikliği yapacak halim de niyetim de yoktu. Ne zaman ki uçağa bindim, işte o zaman kendime geldim, o ana dek koşturmam devam etmişti.
Yani, ne sizi ne kendimi kandırmış değilim; kalp krizine ramak kalmışken, ani bir oksijen çadırına giriş yaptım, sadece.
(Tamam, kabul bu biraz abartılı oldu!)
:)))