Hani derler ya, yediğin içtiğin senin olsun, gezdiğin gördüğünü anlat, benimki biraz bunun aksine oluyor her zaman, illa yediğimi içtiğimi de göstermek istiyorum. affola!
Nasıl aksi olabilir ki, bu yolculuktan -havaalanından aldığım parfümü saymazsak- kendim için aldığım yegâne armağan(!) Floransa'daki bir müzenin dükkanından aldığım iki adet yemek kitabı.
Maruzatım bu kadardır, efendim. Şimdi gelelim bakalım, yediğimiz içtiğimiz neymiş?
Dün Verona'da kalmıştık, oradan başlayalım. Jülyet'in evinin yakınlarındayız, yağmur yağıyor, döndük dolaştık, biraz kaybolduk, biraz üşüdük. Oturduk bir pastane-kafe karışımı yere, ısınıyoruz. Bol köpüklü bir capuccino sadece içimizi değil, ruhumuzu da ısıttı bile.
Çıkışta o kafeden aldığımız bademli şekerlerin lezzeti ise, off of! Mandorlato diyorlar bu şekerlere, bizim badem şekeri gibi bir çeşit, fakat bademler ve üstünü kaplayan şekerleme, kırıp karıştırılmış ve hamur edilip, küçük paçalar halinde kesilmiş gibi. Bizim aldığımız, şu aşağıdaki gibi bütün halde değil, küçük parçalara kırılmış halde idi.
Kahve tatlı faslından başladık, devam edelim.
Akşamüstü Venedik'te San Marco meydanında, yüzünüzü denize döndüğünüzde sağ taraftaki ünlü nü ünlü, siyasi tarihte yeri olan Cafe Florian'dayız. Öğlen Hard Rock Cafe'de yenen yemek eridi gitti bile. Kızımın canı croissant çekiyor, ben çay istiyorum. Servis kocaman, gümüş bir tepside ve adeta smokin giymiş janti garsonlar tarafından yapılıyor. Muhteşem!
Karşımızdaki Dükler Sarayına bakarak, keyif yapıyoruz.
Haa, o çayın rengi neden öyle derseniz, sütlü çay efendim, İngiliz usulü!
Sonunda geldik Floransa'ya!
Aslında daha çekeceğiniz var, Floransa'nın kendisini göreceğiniz yok bugün. Sadece Floransa'daki yemeğimizi göstereceğim size.
Bu defa kuruluş tarihi 1733 olan Gilli'deyiz.
Kızım et istiyor, yemeğinin adı Filetto di Manzo. Et tepeciğinin etrafındakiler gayet etli ve lezzetli mantarlar. Hem korkmayın o kadar kocaman değil o yemek, ön planda olunca büyük çıkmış, gayet makul bir porsiyon.
Ben risotto seçiyorum; Risotto Radicchi. Risottonun üstündekiler, isli peynir. İçindeki bir tür ot ya da mantar, rengini pirince geçirmiş, gayet hafif.
Radicchi'nin ne olduğunu belki Oya hanım ya da Mehtap söyler bize, ben sözlükte bulamadım!
Evet, bu kadar işte, yeme faslı.
Yarına Floransa'dayız artık.
Not:
Blogger'ın ayarlarına bir şeyler olmuş, yazımın yarısı ve yorumlar uçmuş, sayfa düzeni değişmiş filan, sinir oldum!
Eyy Blogger! Düzelt şu saçmalığı hemen, aaa!
.
Ekmekçim, bir dahaki sefere beni de götür, götür de istersen yerlerde yatır. Sorana başımın belası dersin:))
YanıtlaSilFevkalade diyette olmama rağmen bu taamlar bana büyük zevk verdi, ayrıca seyahatte içtiği çayı bile fotoğraflayan kendim gibi bir yemek fotoğrafcısı gördüğüme de sevindim.Sefanız olsun yarasın, devamı gelsin.
Şu radicchi konusunda bir sallama yapayım, ismin kulağa gelen tınısından dolayı radika olabilir mi acaba?
İmza: Uydurukçu Leylak:)
Google teyze olarak "Radicchi"'nin hindiba olduguna hukmettim.
YanıtlaSilLeylakcığım,
YanıtlaSilGidelim be yavv!
Eminim seninle gezmek çok zevkli olur.
Nereye?
:))
Kardeşciğim,
YanıtlaSilSen öyle diyorsan öyledir!
:))
Radicchio bir cesit maruldur Ben bayilirim. Treviso'da yetistirilen kirmizilari cok meshurdur. Once toplanir, sonra suya bastirilir ve cikan filizler yenir. cig olarak, izgarasi ve haslanmisi yenir.
YanıtlaSilitalyanlar cornetto'ya croissant dedigini duysalar uzulurlerdi, cunku bizim cacik gibi sahiplenilmistir kendisi...
Mehtapcığım,
YanıtlaSilHah, teşekkürler! demek ki ben marullu pilav yemişim arkadaşlar! :))
Bir de, o cornetto'nun adını croisant olarak, bizzat onlar yazmıştı listeye. Şimdi baktım, adisyona da öyle geçmiş. Kendi ayaklarına kendileri kurşun sıkmışlar, yani.;)
Neyse yani, marul-lahana cinsi bir sebze diyelim.
YanıtlaSilFotografta sanki prosciutto varmis gibi geldi bana cornettonun icinde... Oyle miydi?
Bak bosver adi neyse ne, onemli olan gozlerinin gordukleri bir de oradayken hissettiklerin...
San Gimignano cok ozel bir sehir degil mi? Muzelerine gidebildiniz mi? Artizan sokagini gezebildiniz mi? Italya buyuleyici bir ulkedir iste... Neresine gidersen git...
Evet, Mehtapcığım, cornettonun içinde prosciutto vardı. :)
YanıtlaSilVe evet haklısın, orada olmak ve o anı yaşamak en güzeli...
San Gimignano'a akşam alacasında vardık ve bir saat kadar kaldık, hakkını vermek için yeterli değildi bu süre.
Kısmet, belki bir daha yolum düşer de...
:))