Şu gezi tefrikası geziden uzun sürdü ya, komik oldu. Tamam, bugün artık son, kurtuluyorsunuz gezi anılarımdan.
Bir de nezle oldum ki, üzerinize afiyet, başımı kaldıramıyorum. Uyuyup kendime gelsem iyi ya, yine Cuma ve yine son dakika işi var, aksi gibi!
Floransa'ya geldik, şehri tepeden görmek için Piazzale Michelangelo'ya çıktık ilkin. Aslında size oradan çektiğim şehrin görünüşü fotoğrafını göstermek vardı. Ne var ki, gezimiz "Floransa by Rain" başlıklı olduğundan(!) sizi o görünüm için şuraya davet etmek zorundayım.
Benim çektiklerim içinde, görülebilir olan, o tepede duran, Mikelanj'ın yaptığı muhteşem Davud heykeli. Dev gibi! Dev dediysem sahiden, 5,2 m. boyunda!
Bu heykelin ilk konulduğu yer, Piaazza del Signoria imiş, sonra Accademia'ya taşınmış, bir de kopyası yapılmış, aslı nerde derseniz, bize rehberimizin söylediği, ahan da bu fotodakinin asıl olduğu...
Aynı hikaye, Venedik'in San Marco'sundaki İstanbul'dan götürülmüş atlar için de var. Oradakiler sahicisi miymiş, yoksa sahiciyi başka müzeye saklayıp, duplikasını mı yapmışlar? Var işte bir takım söylentiler.
Efendim, geldik Siena'ya!
Otobüsten inip, beş kat yüksekliğindeki tepeyi, sıra sıra dizilip yürüyen merdivenlerle çıktıktan sonra, nefesimizi tutuyoruz, ortaçağdayız sanki! Dar sokaklar, yüksek binalar, taş yapılar...
Bu durumda Japon turist edasıyla fotoğraf çekmek yapılacak tek mantıklı hareket. İşte yukarda gördüğünüz, Siena sokaklarında grubumuzun Japon turist hallerini gösterir foto.
Neyse ki, Siena sadece dar sokaklardan ibaret değil. Piezza del Campo'ya çıkıyoruz bir süre sonra. Burası hâlâ devam eden Siena Palio'sunun -bir at yarışı imiş- yapıldığı meydan. Kocaman! Dokuz ana dilime ayrılmış, bir kloş etek biçiminde. Bu gördüğünüz halen kullanılan Belediye binasının bulunduğu kısım.
Günün son durağı San Gimignano, 70 kuleli şehir olarak biliniyor. Siena gibi tepelerde yine, tırmanılıyor. Şehrin surlarının önündeyiz, buradan içeri girildiğinde Siena'daki sokakların benzerinde yürüyoruz.
O kapının önünde durmuş dışarıya doğru bakıp, fotoğraf çekenler ne gördüler derseniz, aşağıdaki fotoğrafa davet edeyim sizi:
İşte, Toscana kırlarının tipik manzarası!
Nasıl da, Ege, Batı Karadeniz, Marmara karışımı bir doğa ve coğrafya değil mi?
.
Geçmiş olsun başından beri takipteyim gezini ama işten fırsat bulamadım.
YanıtlaSilBitmesin amaa:((
YanıtlaSilBen hiç sıkılmadım bu gezi yazılarından. çook gitmek istediğim yerler, ne güzel geziyoruz işte beraber:))
YanıtlaSilekmekçi hanımcığım,
YanıtlaSilbir şey sorucam, turla gittiniz diy mi bu geziye? başka arkadaşlardan dinlediğim kadarıyla turla seyahat apayrı bir macera oluyormuş, çeşit çeşit insan, hep birlikte gezmeye çalışmak vs. bir de yerli ahaliyle bir etkileşim, bir diyalog felan olmuyor mu? tarihi, turistik yerler ve de gastronomi açısından süper gezi yazıları fekat insan tarafı da olsa? ne biliyim anektodlar, ahaliye ilişkin sizin izlenimleriniz? sokaklar nasıl, insanlar nasıl giyiniyor, yol sorunca yardım ediyorlar mı vs.
neolitik
the meraklı turşucu :)
benim de gezip görmekten en keyif aldığım yerlerdi buralar. oralarda olmanın tadı başka. yazı çok keyifli.
YanıtlaSilSevgili ekmekçikız, sana bir mim yolladım. Ama zorlama yok eğer yazmak istersen :)
YanıtlaSilsüper bir yazı dizisi oldu. biz pek memnunuz, bitiricem diye telas etme :)
YanıtlaSilEbrucuğum,
YanıtlaSilTeşekkür ederim, sana iş bakımından kolaylık ve sağlık bakımından iyilik dilerim.
Bol bol...
:))
Leylakcığım,
YanıtlaSilBitmedi, bir gün daha uzattım tefrikayı...
:))
Zerocuğum,
YanıtlaSilSıkıcı olmadığına sevindim.
Aslına bakarsan, gezdiğin yerlere ruhunu götürüp, sonra da geri getirmeyi unutmazsan, daha çok keyif alnıyor, zevkine varılıyor.
:)
Meraklı Turşucuğum,
YanıtlaSilCevaplarım tatmin edici oldu mu?
Ne dersin?
;)
Sevgili Mimoza, hoşgeldiniz!
YanıtlaSilAynı yerlerin anılarını hatırlattığıma sevindim.
Hazzı anımsamak da haz veriyor.
:)
Sevgili Kedi,
YanıtlaSilMimini okudum, çok ince ve zarif bir yazı, o.
İlk fırsatta yazacağım.
:)
Şulecim,
YanıtlaSilYazı dizisi demez mi?!
İyice edibe-muharrir havasına gireceğim, yahu!
:))