İstanbul'a ilk kez, ilkokul birinci sınıftan ikiye geçtiğim senenin yaz tatilinde gelmiştim. Annem, babam ve kardeşimle; akraba ziyaretine, gezmeye.
Yerköy'den binmiştik trene, Haydarpaşa'da inmiştik. Bizi İstanbul'da oturan büyük dayım karşılamıştı. Onun vosvosuna doluşup, arabalı vapurla karşıya geçmiştik.
Haydarpaşa garı, İstanbul adı altında ilk karşılaştığım mekandı. Kocaman hacimli, kalabalık, hareket dolu...
İstanbul'un tarihindeki ünlü yangınlardan biri onu buldu, dün. Teknoloji çağının hücresel ağı, yangından hızlı şekilde, "bilerek yakmışlar" haberini duyurdu. Bilerek, ihmal ya da lodosun etkisi, her ne ise... Eminim o çatı yapılacak ve o bina daha çok uzun yıllar yaşayacak.
Yangın haberi öğrendiğim sırada, "hazır kitabını aldım, şu focaccia denemelerine başlayayım" fikrini uygulamaya girişmiştim.
Hamurun mayası şöyle hazırlanıyor:
30 gr. taze maya, ya da iki küçük paket kuru maya,
1 çay kaşığı toz şeker,
100 ml. ılık su,
bir kapta eritilip, çatalla çırpılarak, iyice karıştırılıyor. 10 dakika kadar sonra mayalı su kremamsı bir görüntü aldığında hazır oluyor.
Bu sıvıya,
100 ml. daha ılık su,
1 çay kaşığı tuz ekleyip,
500 gr. unla karıştırıp, yoğurmaya başlıyorsunuz.
8-10 dakika sonunda, hamurunuz hazır oluyor. Bir kaba koyup, üstünü bir bezle örtüp, ılık bir yerde 1,5 saat kadar kabarmaya bırakıyorsunuz.
Yeteri kadar kabardığını anlamanın ölçüsü, parmağınızı hamura bastırdığınızda puf puf olup içine çökmesi.
Sonra, bu hamuru ikiye bölüp, elinizi yağlayıp, 1 cm. kalınlığında ve 30 cm. genişliğinde olacak yuvarlak bir şekilde yassıltıyor, üzerine isterseniz deniz tuzu serpiyor ve 220 derecede 20-25 dakika pişiriyorsunuz.
Diyor ki, tarifte, "bazen kabarması daha uzun sürebilir". Evet, zaten bunu biliyorum. Her hamur yoğurmak bir başka macera bu anlamda...
İyi de bu defa, lodostan mıdır nedir, bir türlü istediğim gibi puf puf olmadı hamur.
Focaccia yapıyorum diye, iki ince ve sert pideyle baş başa kalma riskini göze alamayıp, "en iyisi tava ekmeği olsun" kararı verdim.
Küçük tencereyi, 200 derecede ısıttığım fırına yerleştirip ısıttım, yağladım, hamuru yağlı ellerle tavaya aktarıp, kapağını kapattım ve fırını 180 dereceye getirip, önce kapağı kapalı olarak kırk dakika kadar, sonra kapağını açıp yirmi dakika kadar daha pişirdim.
Neyse ki, bu süre içinde hamur yeterince kabardı ve focacciaya olamasa da tava ekmeğine kavuştuk!
Bu arada, bir haftadır süren yolculuk tefrikasına ek yapayım diyordum; "İtalya'daki karayolu trafiğini beğendim", "yaya yola inince arabalar zınk diye duruyor, ne şahane!" türü gözlemlerimi de ekleyeyim diyordum ki, bu sabah bizim fakülte sınıfının mail grubuna gelmiş bir linki görünce, bu düşüncemi erteledim.
Buraya tıklayıp bi bakın isterseniz, İtalyanlar kendileri hakkında ne düşünüyormuş?
.
Günaydın Ekmekçiler Kraliçesi,
YanıtlaSilHaydarpaşa konusundaki görüşlerinin gerçek olmasını diliyorum ilk önce.
Sonra da şu ekmeklerden bir dilim yemeden ölmeyeceğim diyorum:))
Son olarak videoyu izledim ama kahve dışında Türkleri anlatıyorlarmış gibi geldi. Yoksa İtalyanlar Türklerden türeme mi?
Haftan güzel geçsin:)))
vauvv harika görünüyor..
YanıtlaSilşu linki çok merak ettim hemen bakıcam:)
Leylakcığım,
YanıtlaSilİtalyanlarla Türklerin ortak ataları olduğu kesin!
Başka türlü bu kadar benzerlik olmazdı.
:))
Aylinciğim,
YanıtlaSilTadı da harika oldu!
:))
Gecenlerde cekicte zeytinle yaptim -azicik da zencefil tozu uflemistim.Ellerinize saglik kivam cok iyi gorunuyor.
YanıtlaSilOfff çok imrendim denemem lazım.
YanıtlaSilumarım beceririm:))
Özlemaki,
YanıtlaSil"Çekiçte zeytin" demek!
İmrendim valla, elinize sağlık.
:)
Özlem,
YanıtlaSilGerçekten focaacia yapayım da siz de deneyin, hemen.
:)
:)
YanıtlaSilMutfak böyle bir yer işte. Neye niyet, neye kısmet:))) Hepimizin başına geliyor zaman zaman bu durumlar. Ama iyi ki de fikir değiştirmişsiniz, ortaya nefis bir ekmek çıkmış. Ellerinize sağlık, sevgiler...
YanıtlaSilAslı hoşgeldiniz!:)
YanıtlaSilNeyse ki, bu işi tutkuyla sevdiğim için denemekten vazgeçmiyorum ve sonuç alabiliyorum.
:)