Hava soğuk, kar yağdı, rüzgar sert esti.
Gün boyu koşturma, bekleme ile geçti, yorucuydu.
Kış gecesindeyiz, uzun mu uzun.
Zamanı kısaltmak için çekmeceler karıştırılır, neler neler bulunur kenar köşede.
Bulunanın ilki tatlı mı tatlı bir anı, geçen seneki ellinci yaş doğumgününden:
Kapı çalınır, iki can arkadaş ellerinde minik bir pasta ve armağanlarla, iyi ki doğdun şarkısı söylemektedir.
Pasta yetmez, armağanlardan birisi bir paket çikolatadır.
Çikolata paketinin bir köşesine basınca kaydedilmiş bir ses duyulur "seni seviyoruz!"
Kaç gündür aklımdan eski şarkılar geçiyor, eski dinlediklerim, eski sevdiklerim...
Derken daldan dala atlayan bir çağrışım ve tesadüf zinciri işe el koyuyor ve Andreas Vollenweider çıkıyor karşıma.
Moon Dance'i bin kere mi dinlemişimdir? Bilemedim şimdi...
"Walkman"im vardı, kendi kazandığım parayla alınmış, seyahatlerde yanımdan eksik etmediğim. "Down To The Moon" onunla çok dinlediğim kasetlerdendi.
Buyrun, burada:
.
Moon Dance'i bir Allahın kulu da hatırlamadı ya...
YanıtlaSilDinazorun dibiyim sanırım! :))