Cumartesi, Aralık 05, 2020

Sombahar'dan Kışa Geçiş Günlerinde Parklar ve Sürpriz Deniz Yolculuğu...

Ankara'dan kızım geldi, tam da şarkıdaki gibi oldu, "evde bir bayram havası".
Tam da geçen sene bu vakitler ben Ankara'ya gitmiştim, parklarda gezmiştik. Bunu hatırlatınca kızım "yine park gezmesi yapalım" dedi. 
Atladık arabaya, geçtik karşı kıyıya, vardık Emirgan'a. 

En son Sabancı Müzesi'ndeki Marina Abramoviç Sergisi için gelmiştim buralara, hemen pandemi öncesinde, başımıza geleceklerden habersiz olduğumuz ne kadar kısıtlanacağımızı hayal bile edemeyeceğimiz günlerde.


Emirgan Parkı'na Korusu'na gelmeyeli ise ooo... Hatırlamaya çalıştık, abin sen bendik, bir bayram günü gelmiştik yine sonbahardı dedim, "ben lisenin başındaydım" dedi çiçeğim, yedi sene mi olmuş sekiz mi bilemedik.

Korunun denize bakışta sağ tarafından başladık yürümeye, yukarı tırmandık. Aa, burada şelale varmış, unutmuşum! Hava puslu, renkler soluk, fotoğraf telefonla bu kadar oldu. Keşke fotoğraf makinemi getirseydim dedi gezinti arkadaşım. Olsun varsın, gördüğümüz bize yeter.


Yapraklar çimlerin üzerinde, rengarenkler.
Yapraklar ağaçlarda sarılı, kahveli, kızıllı, yeşilliler.
Hafif bir esinti çıkıyor, ağaçlarda kalmış sarı yapraklar döne döne aşağıya konuyor. Bir an kar mı yağıyor hayaline bile kapılabilirsin, öyle...

Yürüdük dolaştık, o arada yaprak kolleksiyonuna başladı bizim kız. Renk renk yapraklar toplandı, kurutulup saklanmak üzere.


- Bak yavrum bak, sincaplar!
- Sincap mı, hani nerede?
- Ağaca bak, şu aradakine hemen. Üst dala çıktılar uca doğru, hoop şimdi aşağıya kaydılar.
- Göremedim ama...

Biraz daha yukarı  yürüdük, ağaçların arkasına çıktık, şimdi ağaçların bir kaçını birada görebiliyoruz. Vee işte sincap kardeşler burada, inip inip çıkıyorlar. Karganın, ala kargaların onlara aldırdığı bile yok. Hepsi kendi işinde gücünde.

Sarı, beyaz, pembe köşklerin etrafında dolandık, koruyu gezdik, denize manzaraya, karşı kıyıya vapurlara baktık, baktık, baktık...


Park çıkışı Büyükdere'ye gittik akşam yemeği için balık aldık, Yeniköy'deki fırından zil çalan karınlarımızı susturmak için börek aldık.
Dönüş yoluna geçtiğimizde, sahilde balık tutanlara, yürüyenlere ve yine denize baktık.
Ne kadar uzun zamandır vapura binmedim dedim, cevap geldi "arabalı vapur saatlerine baksana anne, ben de ne zamandır deniz üstünden gitmedim". 

İstinye'den Çubuklu arabalı vapuruna binmek için biraz trafikte kalmayı bile göze aldık. Biraz bekledik, tam saatinde bindik, yolculuk kısacıktı, olsun yine keyif aldık. Köprüye, denize, gelen vapura, geçen gemiye bakarken karşı kıyıya vardık bile.




Ertesi gün sıra annemi parka götürmeye geldi. Bu defa kadromuz üç kişi, kardeşim şoför, annem ve ben yolcu istikamet Fenerbahçe Parkı.

Şansımıza bir önceki günün aksine  güneşin açmak eğilimi var. Sabah erken saatteki sis dağılmış biz gidene dek. Zaten 65 yaş kısıtlaması nedeniyle vaktimiz az. Evde çay demleyip termosa koyuyorum, parka gitmeden yolda pastaneye uğrayıp atıştıracak ufak tefek alıyoruz, hazırız işte.





Bu parkın kedileri meşhurdur, çevrede onlara bakan pek çok kedisever var, çünkü. Deniz kenarındaki şimdi kapalı kafede bir ana ve üç yavrusu güneşin keyfini çıkarıyor. Biz de o keyiften payımızı alıyoruz, çayımızı içiyoruz, günlerin ağırlığını biraz olsun unutup azıcık gevşiyoruz.

Düşen yapraklar, yerlerde sarılar, kızıllar, kahveler yine tüm güzelliğiyle bu senenin bitmeyen sonbaharını izliyoruz.
Bir kaç tane de gül var halen, güneşi görüp açanlar, azimli olanlar, belki de güneşe aldananlar...


6 yorum:

  1. Selam ne iyi yapmışsınız. sayenizde bende gezdim. Kızınızın gelmesi ne güzel. Çocuklar eve gelince gerçekten evde bayram havası oluyor. sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Okul Arkadaşım,

    Yazının sonundaki noktadan sonra dünyama dönünceki halim şöyledir: Dirsek masada, sol elin açık parmak uçları alnın sol tarafında kafaya narince destek vaziyette, o son noktadan sonra, hâlâ yüzümde asılı kalmış tebessümü anca fark edebilen -dünyaya dönmüş- ben! En ufak bir abartı yok ki durum böyledir. Tabii ki kaç yıldır uğranmamış Emirgan, vapurlar demeyeceğim çünkü onlarsız bir istanbul an'ım yoktur... Ama yazı arayı kesinlikle kapattı, çok hoştu yahu:)

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Parıldayan Çiçek,
    Aylar sonra öyle güzel bir mola oldu ki, çok iyi geldi ruhuma.
    Sevgiler benden de. :)

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Okul Arkadaşım,

    Emirgan'a ulaştığımızda parka dönmeden önce müzenin önünden geçerken derin bir "deja vu" yaşadım. Müzenin afişinde Marina Abramoviç sergisi duyurusu vardı. En son oraya gittiğimde gördüğüm sergi! Nasıl yani diye söylenirken, tarihine baktım ki, 20 Ekim 20 Aralık diyor. Anlaşılan, serginin tam ortasında pandemi patlayınca, sergiyi yenilemişler.

    Diğer tüm anlar, gerçek ve çok güzeldi. Yansıtabildiysem ne mutlu bana. :)

    YanıtlaSil
  5. Yarın olsun, parka gideyim :)

    YanıtlaSil
  6. Sevgili Tülin,
    Ben gelip yazana dek, park gezmesi yapılmıştır, umarım.
    Sevgiler. :)

    YanıtlaSil

Hoşgeldiniz!