Salı, Mayıs 11, 2021

Bugün biraz nostaljiye buyurmaz mıydınız?

Dün Her Güne Üç Güzel Şey'de bir gün önce yayınlanan, benim o sabah dinlediğim Yeni Türkü konserinden söz etmiştim.
Aktarıyorum bir paragrafını:

" Dün akşam saatlerinde kaç zamandır konuşmadığım üç arkadaşımla arka arkaya telefon muhabbeti yapınca, İş Sanat'taki Yeni Türkü konserinin son parçasına yetişebildim. Tam da son şarkının son anında Derya Köroğlu belirgin şekilde detone olmasın mı !? 
Sabah, Şulemle mesajlaşıyorduk, ben yukardaki sözü söyleyince, kıyamadı yufka yürekli arkadaşım, "olsun ya güzeldi yine de, detone de olsa Derya Deryamızdır, bağrımıza basarız" yazdı. 
......
Konseri tekrar dinlerken fikrim değişmedi Şulem, sık sık detone oluyor Deryamız, öyle bir tarz mı geliştirmiş acaba? Belki bir adım daha ileri giderek, bence Yeni Türkü şarkılarının bazılarını başka sanatçılar daha güzel yorumluyor, diyeyim. 
Neyse, bu kadar müzik üstadı ifadesi yeter, şuraya dünkü konserin linkini bırakıyorum, anılarınızı tazelemek isterseniz."

Konu, galiba biraz benim itiştirmemle, yorumlarda Derya Köroğlu'nun söyleyişi çevresinde, oradan oynadığı bir film hakkındaki geyik üzerine yoğunlaştı. Yazıya bakmak isterseniz, burada. 

Akşam, Güzellikler Defteri'nde aynı konserden söz eden Şulem, gayet zarif  şekilde eski günlerin anılarını canlandırıyordu.
Şöyle ki:

"Aaa, unutuyordum az kalsın, bugün sabahtan Ekmekçim'le dün akşamki İş Sanat'ın Yeni Türkü konseri ve Derya Köroğlu'nun detone oluşu (ama benim yine de ona toz konduramayışım) ile ilgili  yazışmıştık. Az önce eski bloguma baktım. "30 yılın türküsü" konserine gitmişiz. Şöyle yazmışım: "Günebakan albümüyle tanıştım ilk onlarla. Vurulmuştum. Yasak kasetleri Buğdayın Türküsü'nü V.'mdan alıp çoğalttıktan sonra, gizli saklı dinlemek nasıl da keyif verirdi bana. Lise ve üniversite yıllarımın vazgeçilmez grubuydu onlar. Murat Buket'li, Cengiz Onural'lı, Fuat Oburoğlu'lu, Derya Köroğlu'lu, Selim Atakan'lı Yeni Türkü'nün her şarkısı ayrı güzel, ayrı özeldi benim için. Ama işte, grup metamorfoza uğradıktan sonra dinlemez olmuştum. Ta ki düne kadar..."30 Yılın Türküsü"nde kimler yoktu ki...Şenlik gibiydi. Şarkıların ve şarkılara eşlik eden anıların hepsi birbirinden güzeldi. İlk gençliğimin tanığı olan grubu dinlerken sarhoş oldum kelimenin tek anlamıyla...Daha ne yazsam, canım arkadaşım kadar güzel anlatamayacağım nasılsa. En iyisi ona kulak verelim: Evet efendim bu sefer de, sevgili Ekmekçikız Harbiye Açıkhava'dan bildiriyor..." Yazıyı okudum, yine mutluluk doldu içim. Eskiden Açık Hava'da konserler olurdu, değil mi? Eskidendi, çok eskiden :)"

Onun yazısında link verdiği 12 sene öncesinin ortak anısı olan konser hakkında yazdığım yazıyı, itiraf edeyim  önce tanıyamadım. 
Okuyunca, tekrar okuyunca, yeniden okuyunca her şey birer birer gözümde canlandı. Konser çıkışında söylediğim şarkıyı hangi tarafa doğru yürürken, hangi merdivenlerden hangi kapıya doğru çıkarken mırıldandığım dahil olmak üzere.
Sonra, o şarkının benim için neden o kadar önemli olduğuna dair yazdıklarım beni orada söz ettiğim 29 Mayıs 1988'deki başka Yeni Türkü konserine götürdü.

"Sonra, bir başka "Yeni Türkü" konserinde sahnenin kenarında durup, bütün Açıkhava seyircisine bakıp, beni bulmaya çalışırken görmüştüm onu. Hüzün bitivermişti.
Yeni Türkü sayesinde diyeceğim, nerdeyse."

Geçen zamana, zaman geçerken yaşananlara, anımsananlara ve unutulanlara hayat diyoruz. 
Elde kalan bunlar.




Yaprak Dökümü burada, yukarıdaki bağlantıyı göremeyenler için. 

6 yorum:

  1. Bu yazı çok iyi oldu Sevgili Okul Arkadaşım, başlık tetikledi ve bir zaman yolculuğuna da hayır denemezdi, hemen koştum. İlk yıllarına gittim iki yazınızı okurken önce, artık işlevselliğini yitiren kaset torbama daldım sonra, ayıkladım ve kasetlerini alıp masamın üzerine koydum. Seyrediyorum; onları bekleme ve alma süreçlerindeki heyecanım da yerli yerinde:) Enteresan ki sizin yazınızdan az önce liseden bir arkadaşımla uzun uzun sohbet etmiştik telefonda, o günlerden başlayıp bugünün güncel durumuna, kitaplardan siyasete, müziğe kadar:) Bu denklikle birlikte bir kez daha başlangıcı ve devam eden haliyle düşününce, tadını çıkarıyor bizim kuşak hayatın diye düşündüm. Abartıyor muyum bilmiyorum ama şanslı bir dönemde şu dünyada yer bulmuşsuz diye düşünüyorum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İki gün önce kuzenimle benzer bir konuda konuşmuştuk, Sevgili Okul Arkadaşım. Oldukça karamsar tabiatlıdır ve şöyle söyledi: "Biz, son şanslı kuşağız. Bundan sonra yaşayacaklar bizim kadar mutlu olamayacaklar."
      Ben tam olarak onun gibi düşünmüyorum, geçmişte sevimsiz yaşantılar olduğu gibi, ileride güzel yaşantılar yine olacaktır, bence. Bakalım, göreceğiz.
      Doğrusu ben de kendi adıma yaşadıklarımdan memnunum. :)

      Sil
  2. Yeni Türkü, ilk gençlik aşkının heyecanı, İzmir'de jandarma kontrolünde gidilen konserleri, bir şarkılarının peşinden üniversite tercihi yapan dostun varlığı, "hiçkimsenin yağmurun bile böyle küçük elleri yoktur"un ithaf edilişi, bekar evlerindeki o güzelim sohbetlerin eşlikçisi şarkılar demek. Her şarkı mı bir anıyı tetikler, tetikliyor işte...daha ne olsun :)
    birlikte konsere de gitmeyi özledim, bu da burada dursun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de birlikte konsere gitmeyi özledim.
      Zaten bu yazıyı buraya aktarışımın nedenlerinden birisi de, gelecek için maya çalmak. Tutsun diye. :)

      Sil
  3. Derya Köroğlu'nun saçları dikkatimi dağıttığından belki de hiç Yeni Türkücü olamadım. :)) Lakin YT demek lise yılları demek, Murathan Mungan demek bizim nesil için. Dinlemesem de kendilerini pek bu hatırlattıkları bile yeter. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Derya Köroğlu'nun neredeyse bir anti-kahraman olduğunu düşüneceğim. Hepimiz dinliyoruz ve aynı zamanda kusur buluyoruz. ben detone diye taktım, sen saçı diyorsun, Leylak oynadığı filmi anlatıyor, vs. vs. :))
      Evet haklısın, o saçlar da dikkat dağıtmayacak gibi değil. ;)

      Sil

Hoşgeldiniz!