Sazdan şemsiyenin altında yatıyorum, denizi seyrediyorum,
Küçük bir ılgını güneşe karşı, şemsiyeye ek olarak siper edinmişim,
Güneşin parlaklığından gözümü alıp, minik ağaca dikkat ediyorum, bir anda görüyorum,
Sahildeki bir sıra ılgın ağacından bir tanesi,
Bir seferinde rüzgâra dayanamamış, devrilmiş gövdesi,
Kırılmış belli ki,
Kesmişler devrilen gövdeyi, bir parça kalmış gövdeden,
O yana yatmış küçümen gövdeden taze sürgünler çıkmaya başlamış,
Bir dolu filiz, ılgın ağaç değilmiş de maki imiş gibi,
Sürgünlerin iki tanesi sağlamca fidanlar şimdi,
Üç dört tanesi daha ince henüz, dal gibiler,
Tek gövdeden bir koru olmuş,
Orman diyecektim,
Abarttın dersiniz, demedim.
Fotoğrafları güneşe karşı çektim, renkler patladı. Biraz büyütürseniz alt solda yatık ve kesik gövdeyi göreceğinizi umuyorum.
Doğa mutlaka kendini tazelemenin yolunu buluyor galiba ♥
YanıtlaSilDoğayı olduğu gibi bıraksak, rahatını bozmasak, en doğrusunu o biliyor. :)
Silne çok severim ılgınları. fotoğraflarına bakmak bile iyi geldi ruhuma yine :)
YanıtlaSilBen de çok severim, bizim sahilde bir sıra var, çok hoş. :)
SilBugün ig hikayeme fotosu eşliğinde şunu yazmıştım: bir ılgın altı bulduysam tamamdır. Çok sevilesiler.
YanıtlaSilTam olarak, "al benden de o kadar!" :)
SilŞu denize giremedim bu yaz ya, her sahil fotosundan içime ışık doluyor. Hiç bilmediğim bir yer oysa burası...
YanıtlaSilEylül ışığını da Eylül denizini de çok severim. İnsan güneşe gözü yanmadan, azıcık kısık bir bakışla bakabiliyor hem. :)
Sil