Temmuz ayı nasıl olduğunu anlayamadığım bir hızla ve adeta bir bayram kahvaltısı, bir düğünden ibaretmişcesine geçivermek üzere.
Bayram günü ve düğün dışındaki günlerde bir miktar hastane ziyareti ve on günlük covid esareti kendilerini tarihe yazdırdılar.
Bugün can sıkıntılı bir anımda, eski senelerde Temmuz ayında neler yapmışım turuna çıktım blog üzerinde. Anlaşıldı ki, iyi zamanlar da olmuş, hüzünlüleri de, kahkaha da atmışım, ağlamışım da.
O vakit Temmuz'a çamur atmaya bir son veriyorum ve eski Temmuzlardan birinden bir yazımı buraya aktarıyorum.
KUM TANECİĞİ
Ayak parmaklarımın arasındaki kum taneciklerine bakarak oturuyorum, iskemlede. Denizden biraz önce çıkmışım, yürümüş eve gelmişim. Duş sırasının bana gelmesini bekliyorum. Ayak parmaklarım arasında kalmış kum taneciklerini seyrediyorum.
Kaç sene öncesine kadardı acaba? Ne zaman değişti bu his? Hatırlayamadım.
Şunu:
Eskiden olsa, ayak parmaklarımın arasında kum kalmış olmasından, öylece yürümekten, sonra oturup beklemekten kendimi çok rahatsız hissederdim.
Şimdi, şimdi artık daha doğrusu, ayak parmaklarımın arasındaki kum tanecikleri bana hiç bir şey söylemiyor. Onlar oradalar; kendi başlarına, yalnız, sadece oradalar...
Bir kum taneciği, tek başına bir kum taneciği, ne iyidir, ne kötüdür, ne değersizdir, ne mucizedir. Olsa olsa, tek başına bir kum taneciğidir, o.
Bir kaçı bir arada, mesela denizden çıkmış bir kadının parmak arasına yapışmışken, kaşındıran bir nesne haline dönüşebilirler. Oysa, kadın o kaşınma hissinden rahatsız olmaktan vazgeçmişse, o kadarına bile neden olmaz, orada öyle dururlar. Ya da varlıklarıyla ilgili çağrışımlar eşliğinde, anımsamalarla algılanırlar.
Hepsi bu.
Kaç sene öncesine kadardı acaba? Ne zaman değişti bu his? Hatırlayamadım.
Şunu:
Eskiden olsa, ayak parmaklarımın arasında kum kalmış olmasından, öylece yürümekten, sonra oturup beklemekten kendimi çok rahatsız hissederdim.
Şimdi, şimdi artık daha doğrusu, ayak parmaklarımın arasındaki kum tanecikleri bana hiç bir şey söylemiyor. Onlar oradalar; kendi başlarına, yalnız, sadece oradalar...
Bir kum taneciği, tek başına bir kum taneciği, ne iyidir, ne kötüdür, ne değersizdir, ne mucizedir. Olsa olsa, tek başına bir kum taneciğidir, o.
Bir kaçı bir arada, mesela denizden çıkmış bir kadının parmak arasına yapışmışken, kaşındıran bir nesne haline dönüşebilirler. Oysa, kadın o kaşınma hissinden rahatsız olmaktan vazgeçmişse, o kadarına bile neden olmaz, orada öyle dururlar. Ya da varlıklarıyla ilgili çağrışımlar eşliğinde, anımsamalarla algılanırlar.
Hepsi bu.
Nesneler aslında bizim onlara atfettiğimiz anlamlar. Kum taneciği de olabilir, uğurlu kalemimiz de olabilir; aslında hepsini biz değerliyoruz kendi zihnimizde, rahatsızlık verici, uğur getiren vb.
YanıtlaSilNe güzel yazıyorsunuz, benim de şu an bunu tazelememe vesile oldunuz :) <3
Mimozacığım,
Silİltifat için teşekkür ederim. :)
O yazıyı yazmayı düşündüğüm anı, o andaki aydınlanmayı yazıyı yıllar sonra okuduğumda bile hatırladım. Duygu yoğun olunca, kaleme daha etkili akıyor sanırım. :)
Bu yazıyla birlikte kendimi (sanırım gitmeyi çok istediğim için) Portekiz' de o sahilde hissettim. Kumlarda yatmışım ve saçım başım, ağzım yüzüm hep kum. Rahatsızlık hissi öğretilerden geliyor bize, biz daha bu dünyaya ait hiç bir şey bilmezken. Sonra kendimizce geliştiriyoruz onu belki de, bize ait rahatsızlıklara sahip olmanın, var olmakla ilgisidir belki de bu.
YanıtlaSilPazar gününe bu güzel yazıyla başlamak bana iyi geldi.
Teşekkürler,
Ah, Sevgili Momentos! Ah, Portekiz! Hiç ummadığım bir anda boşalan bir yeri doldurmakla başlayan şanslı bir yolculuk olmuştu, çok keyifliydi. Döndükten sonra günlerce ruhum orada kaldı. :)
SilO kumsal, Lizbon'a yakın, hem uzun hem geniş bir sahil. Aslında yüzmekten çok, dalga sörfü ve sahilde spor yapmak için oraya geliyor halk.
O rahatsızlık hissi, kimi kez yetiştirilişimizden, kimi kez kendi yarattığımız kurallardan kalıyor bize. Sonra da bir gün, gereksizmiş bu deyip atabiliyoruz. İyi ki! :)
Kar tanelerinden sonra kum taneleri. Güzel bir metafor. Her kum taneciği bir an, bir anı... Bazıları üzerimize yapışır bırakmaz bizi. Bazılarından rahatsız oluruz. Çoğu bırakır bizi, hafızamızın derinliklerinde kaybolur.
YanıtlaSilTeşekkürler. :)
SilMetafora destek ifadeleriniz için. :)