Pazartesi, Aralık 18, 2023

GÖNÜL KIRIKLIĞI

"Kaç gündür içimde bir özlem var, çocuklarımdan uzunca ayrı kaldığımda burnumda tütmelerine benzeyen... Ah bi Fenerbahçe Parkı'na gitsem, yapraklar sararmaya başlamıştır, parkı, ağaçları bir seyretsem..." 

Bu cümleler 21 Ekim 2019 tarihli yazımdan alıntı. 
Bir kaç gündür yine benzer bir özlem içindeydim. Bolca ağacı olan bir yerde, mümkünse ayaklarımla düşmüş sarı yaprakları iterek, hışırtılarını dinleyerek yürümek arzusu içimi titretiyordu.
Aslında derdim ormana gitmekti ve fakat yakınlarda ormanımız yok, olanlara ulaşmak için araba gerekiyor. Orman olmayınca koru da olur tabii ki o da yoksa park neden olmasın?  
Böyle durumlarda Fenerbahçe Parkı, o kocaman sakızları, kızıl çamları, sedirleri ve erguvanlarıyla en sevdiğim yer.
Nitekim, dün yağmurlu bir günden sonra serin olmasına rağmen güneşli havayı görünce kendimi parka götürdüm. Günü ve parkı şurada anlatmıştım, okumak için tık. 



Yukarıdaki fotoğrafta parkın girişinden az sonra Romantika isimli kafenin karşı köşesinde yer alan setteki sakız ağaçları görünüyor.
Ağaçlar üç yüz yaşına yakınlar, her biri kocaman. Burada eskiden Romantika'nın devamı sayılabilecek bir kır kahvesi vardı. Sakızların altında parka doğru bakan  köşede oturmak rahmetli annanemin en sevdiği keyiflerdendi. O sırada çocuklar koşturur, top oynar, gider gelir, arada çay içer, tost kemirirdi. Biz büyükler de o serin gölgelerin altında olmanın keyfini çıkarırdık. 
Annanemin vefatından sonra, bu defa annemle gelmeye onu anmaya, o keyif geleneğini sürdürmeye devam ettik. Sanırım yaklaşık on senedir "bizim" köşede servis yapılmaz oldu, Romantika'nın işletmesi devredildi, bizim keyifler biraz desteksiz kaldı. 



Benim için parkın bir başka değerli ve özel köşesi okuduğunuz bu sayfanın hemen sağ başında yer alan fotoğrafta göreceğiniz erguvan ağacı. Galiba artık gerçeği kabul etmem ve "erguvan ağacıydı" demem gerekiyor. 
Dünkü gezide gördüm, yukarıdaki fotoğrafta siz de görüyorsunuz, ağacım iyiden iyiye veda eder halde. Oysa bir kaç sene önceki fırtınadan sonra ana gövdenin bir kolu gitmesine rağmen tomurcuklandığını görünce, bu zorlukların hakkından geleceğini düşünmüştüm.
Şu ilk paragrafta değindiğim yazıdaki o zamana dair iyimser olmaya çalışan düşüncelerimi şöylece yazmışım, burada. 



Yukarıdaki fotoğrafı 2017'de 20 Nisan'da çekmişim, bir üstteki fotoğrafa göre ters yönden bakış. O zaman tek ana kol eksik kalmasına rağmen ağacın kalanı süsten püsten nasibini almaya devam ediyor.
Asıl bir de  o ağacı ilk gördüğüm, aşık olduğum yıllarda ona yazdığım mektuplar var. Bir tanesi burada.  

Başlıkta "gönül kırıklığı" dedim ya, ben aslında bu ağacın hep yaşayacağını, her mevsim gidip gelip onun güzelliğini seyredeceğimi sanıyordum, onu şekil değiştirmesi ihtimalini değil. 
Ağaçların da ömrü olduğunu, talihsizliklere kurban gidebileceklerini düşünmemişim, düşünmek istememişim.
Dün bu gerçekle yüzleştim. Galiba artık veda zamanı...

8 yorum:

  1. Merhabalar.
    Hepimizin mevsim geçilerindeki doğanın güzelliklerini kaçırmadan görmeye, hissetmeye ve duygularımızı yaşamaya ihtiyacamız oluyor. Bakın siz bu ruh halinizi ne güzel dile getirmişsiniz. Kaleminize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Bey,
      Doğayla ilişkim, tam olarak tanımladığınız gibi oluyor. Özellikle mevsim dönüşümlerini yakalamak ruha ferahlık veriyor diye düşünüyorum.
      İltifatınız için teşekkür ederim. :)

      Sil
  2. Dün gece uykum kaçınca başlayıp bağlantılara da tıklayarak keyifli Bir İstanbul yolculuğu yaptım. Harika görsellere anılar da eşlik edince Moda'yı Kadıköy'ü, Fenerbahçe Parkı'nı, çiçeklerini, erguvan ağaçlarını, hatta Romantika'yı tek tek andım.
    Ben de ağaçların da duyguları olduğuna inananlardanım. CAN'lı dememiz boşuna değil. Zeytin, ceviz, çınar, palmiye, katran ağaçları ve tüm narenciye ürünleri bu duyguları en derin şekilde yaşatanlar bence.
    Sevgiyle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Makbule Hanım,
      Yazım kaçmış uykunuza ferahlık verdiyse, ne mutlu bana. :)
      İnsan olarak dünyanın tek sahibiymiş gibi davranmamayı, yaşadığımız gezegeni paylaştığımız canlılara saygı göstermeyi daha çoğumuz öğrenebilse keşke. Bir umuttur...

      Sil
  3. canım benim, hüzünlendim ben de yazını okuyunca. o ağaç hep sen demeksindir benim için.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen de kaç kere o ağacın fotosunu çekmiştin benim için. :)
      Hüzünlenmemek elde değil ki...

      Sil
  4. Tabiatı izleyen, takip edenler hemen değişimleri fark ederler işte aynen sizin gibi. <3 Dilerim görüş alanınıza girecek başka bir çok ağaç eklenir o bölgeye.
    Sevgiler,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, fark ediyor insan; çünkü onlar da bizim gibiler bizimle beraber yaşıyorlar aynı dünyada ve onlarsız olmaz bence.
      Mutlaka yeni güzellikler olacak ve keşfedilip benimsenecek. <3

      Sil

Hoşgeldiniz!