İnsan içinde bulunduğu zamanın içine sıkışıp kaldığında, hayat hep öyleymiş ve işin fenası hep öyle devam edecekmiş sanıyor.
Bir seneden fazla oldu, dön dolaş benzer olaylar tekrarlanıyor hayatımızda. Ben yine kendimi, "bu hep böyle devam edecek" hissiyle mücadele içinde bulmaya başladım.
Salgın, koruma tedbirleri, aşı çare mi, aşı ne zaman gelecek, salgın yayılıyor yeniden, ekonomik tedbirler, çalışanların durumu, işsiz kalanlar, hastalığı hafif geçirenler, ağır hastalar, vefat edenler, maske karşıtları, her şey oyun diyenler, yaşananlar, yaşanamayanlar, olaylar, olanlar...
Biliyorum, eskiden yaşadığım "her şey aynı hep aynı!..." umutsuzluğuna kapıldığım zamanlarda olanlar, hiç de hep aynı değildi. Bana durağan gelenin içinde değişimler, dönüşümler vardı. Şimdi de öyle olacak.
Kendimi değişik bir şeyle oyalayayım istedim, düşündüm, eskiden Nisan ayında neler yapmışım, yaparmışım, yaşamışım? Şöyle beş sene öncesinden başladım.
2016 yılındayız, 16 Nisan'da balkondaki saksılardan birinde açan mevsimini şaşırmış bir çiçeği anlatmışım. Nisan'da açan kasımpatına isim takmışım, nisanpatı. Okumak isterseniz burada.
Bir sene sonrası, 14 Nisan 2017. Bir şeyler moralimi bozmuş, kendime moral vermeye çalışmışım. O yakınlarda rehber eşliğinde gezdiğim Ayasofya'dan ve Burgaz adadaki bir bahçe duvarından fotoğraflar eşliğinde. Yazı kısa, burada.
Geliyoruz 2018 yılına tam bugünün tarihine 11 Nisan'a. Ankara'ya gitmişim, kızımı görmeye. O sene bahar erken gelmiş. Yolculukta bahar seyri, Ankara'da bahar çiçekleri, yavrumu görmüşüm. Keyfim yerinde, çemberin dışındayım. Yazı burada.
2019'da Nisan'ın başında kızımı Almanya'ya göndermiştik, Erasmus sömestri için. Onu yolculadıktan sonra Bodrum'a otuz beş yıllık arkadaşım M.'i görmeye gitmiştim. Bodrum'a o kış çok deli yağmurlar yağmış ve tam o günlerde nefis bir bahar gelmişti. Bir güzel gezmiş, tüm yarımadayı dolaşmış, her zamanki gibi hiç durmadan konuşmuştuk. Bodrum baharı yazısı burada.
Geldik 2020'ye, pandemin başındayız, "şu önümüzdeki iki hafta çok kritik, onu atlatırsak..." dönemindeyiz henüz. Neler olduğunu anlayabilmiş değiliz, tedirginiz, cahiliz. Son senelerde kimse blog okumuyor diye düşünüyorum, ben de eskisi kadar sık yazmıyorum. salgında sığınacak bir liman ararken blog kurtarıcı oluyor. Son dört beş senedeki yazı temposu değişiyor, yazılar sıklaşıyor. Yine bugünün tarihi 11 Nisan, turşucu bacı olmuşum ve yazmışım, burada.
Bugün mü? Kek yaptım. Elmalı, cevizli, az şekerli, sıfır yağ. Nefis oldu. Öneririm.
Çok eskiden tarifini yazmıştım. Buradan bakabilirsiniz.
Biraz sorgulama biraz hayat biraz bahar işte yaşam sevgiler.
YanıtlaSilSorgulama eksik olmuyor hayatta, bazen anlamlandırmak için, bazen başka ne olabilirdi sorusuna cevap bulmak için. :)
SilBelki de hayat bize anın kıymetini anlatıyor. Geriye dönüp bakınca, yaşarken önemsiz gibi gelen anlar, şimdi ne kıymetli... Ben de ara ara çıkıyorum geçmişin izlerini takibe. İyi ki diyorum yazmışım. Bazılarını belki de okumadan hatırlamayacaktım.
YanıtlaSilTam olarak aynı şeyleri düşünüyorum, benzer duygularla. :)
SilBloglarımız olmasa, geçmişin fotoğrafları eksik kalacaktı, muhtemelen.
Hepimize kurtarıcı liman oldu gerçekten!
YanıtlaSilLapa lapa kar ve yine yükselişe geçen rakamlarla boğuşurken, özellikle yazının ilk paragrafı öyle iyi geldi ki..
Bu sene sizin oraların kışı bitmedi, gerçi burası da öyle. :)
Sildoğrusu kış geç gelmişti ve ben bir ara bu sene kış olmayacak galiba düşüncesine kapılmıştım.
O rakamlar bir küçülemedi gitti!
daha eskilere gitsen, 2012'ye mesela Kadıköy'de birlikteydik :)
YanıtlaSil2012'yi hatırlayamadım sanki 2013 kalmış aklımda. :)
SilNisan daha bitmedi. Şu ara umudumuz bir parça kırık ama dilerim bu ayın kalan günleri gelecek güzel zamanların öncüsü olsun.
YanıtlaSilİyi bir hafta dilerim, sevgiler...
Umarım öyle olsun. Umut hep var, yüzleştiklerimiz ne kadar umutsuzluğa yol açsa da...
SilBen de güzel bir hafta diliyorum. :)